Doğrusu bizler öğretmen olarak hükümetlerimizin uygun gördüğü özlük haklarını ve maaşları da pek hak ediyor değiliz. Neden?
...
Bir defa toplumun eğitimli bir kesimi olarak, rahatlıkla sesimizi duyurmamız, gündem oluşturmamız, bir duruş sahibi olabilmemiz beklenir. Peki öyle mi? Elbette hayır.
...
Yılda üç ay tatil yapan biz (!)...
Hafta sonu hariç hafta içi tatil yapan da biz (!)...
Sınıfa giren de tembel tembel vakit öldüren yine biz (!)...
Millet günde sekiz saat çalışırken, üç beş saatle günü kurtaran da biziz (!)...
...
Hele bir sekiz beş mesai yapalım.
Akşamları ve dahi hafta sonları da okula gidelim.
Şafakta okula gelip, yatsıdan önce çıkmayalım.
...
Atanamayan yüz binlere bakıp şükredelim (!)...
Özel sektörde gece gündüz demeden çalışanlara bakalım (!)...
Bir de onların maaşını görelim...
Polisin, askerin, imamın, memurun maaşına bakıp kalmayalım(!)
...
Tayin ya da atama için ihtimal hesaplarına ayrılan zaman,
Yönetici atamada mülakat özlemi ile yapılan kulislere harcanan enerji.
...
Kariyer, liyakat ve meslek etiğini ti-ye alan bir yönetim anlayışı
...
Evet suçlu biziz, biz öğretmenler.
...
Unutmadan
Madem suçlu biziz
...
Kimse suçlamasın MEB üst yönetimini.
Çünkü onlar samimiyetle gece gündüz çalışmakta,
Öğretmenlerin moral değerlerini önemsemekte.
Katılımcı ve şeffaf bir yönetim anlayışı ile durmaksızın yürümekteler.
...
Ek ödemede arkanızda durulmadı mı?
Ücret kararını yenilenmedi mi?
Kariyer sisteminin ivedilikle yeniden uygulamaya konulmadı mı?
Gereksiz bürorasi ortadan kaldırmadı mı?
Ödenek sorunu bitmedi mi?
Memur ve hizmetli sıkıntısı olan kaldı mı?
Ödül ve yaptırımlar; açık, objektif ve hesap verebilir bir biçimde netleştirmedi mi?
Her zeminde öğretmen içtenlikle savunulmadı mı?
Yönetmelikler paydaşlar ile istişare yöntemi ile değişmiyor mu?
...
O halde  kabahatini bil ve ses çıkarma öğretmenim.
Sendikacı beyler ile uyumaya devam.

Kaan Eren

TurkiyeEgitim.Com / Özel Haber