Gündüz iş akşam eylem gece eğlence
İktidardaki sosyalist PASOK hükümetinin Başbakan Yardımcısı Teodoros Pangalos, parlamentoda konuşurken bir ara bakışlarını ana muhalefetteki merkez-sağcı Yeni Demokrasi partisi milletvekillerine çevirdi ve Yunanistan'ın neden bu hale düştüğünü iki kelimey
Yunanistan 450 milyar Euro borcun kıskacında.
İflas etmemesi için de bu yıl içinde 65-70 milyar Euro daha borca ihtiyacı var. Eğer temmuza kadar AB-IMF’den 12 milyar Euro borcu alamazsa devlet resmen kepenk indirecek.
AB, krize yeni bir müdahale paketi çıkarmaya hazırlanıyor. Maaşlar, ikramiyeler, üretici teşvikleri şimdiden azaltıldı. Gittikçe gerileyen gelirine karşılık alıştığı yaşam standartlarından vazgeçmek istemeyen Yunan halkıyla Yorgo Papandreu hükümeti karşı karşıya.
Komşu yemeğinden, içkisinden, eğlencesinden vazgeçmiyor
Gazetemizin Atina temsilcisi Yorgo Kırbaki ile Yunanistan’daki ekonomik krizin günlük hayata etkilerini, yansımalarını araştırdık. Günden güne ülke çapında çığ gibi büyüyen ‘Öfkeli Bıkkın Vatandaşlar Hareketi’ mensuplarıyla, esnaf, memur, öğrenci, din adamı, emekli ve çiftçilerle konuştuk. Komşunun gece hayatını da izledik.
Çarşı pazarda, kafe restoranda kriz konuşulsa da hayat tarzlarında, alışkanlıklarında krizin izi yok. Yunanlı kahvesinden, içkisinden, yemeğinden, giyiminden, siestasından ve tabii eğlencesinden vazgeçmiyor; standartlarından şimdilik ödün vermiyor...
Krizden, ülkeyi kötü yöneten politikacıları sorumlu tutan halk, ‘Öfkeli Bıkkın Vatandaşlar Hareketi’ni kurdu...
Krizin yansımalarını görmek için ilk durağımız Atina. Günün her saatinde kalabalıklar, parlamento binasının da bulunduğu Sintagma Meydanı’nda toplanıyor. Türkiye’deki gibi sloganların yeri göğü inlettiği, biber gazı ve copların perişan ettiği mitingler değil bunlar. Şarkılı, çalgılı, eğlenceli ve sıfır gerilimli...
Papaz, eşcinsel, ünlü, çocuk, genç, yaşlı hep birlikte hükümeti protesto ediyor. Mesela 4 Haziran günü yapılan ‘Beni Her Yerimden Öp’ adlı Gay Festivali... Binlerce eşcinsel, Sintagma Meydanı’na hareket ediyor. Polis yolu açarken otomobil sürücüleri sakin bekliyor. Meydandaki kalabalık, eşcinselleri alkışlarla karşılıyor. Meydanın rengi, gökkuşağı bayraklarıyla kaplanıyor. Parlamento önündeki polisler lakayt. Sigara içerek seyrediyorlar olan biteni. Pankartları Yorgo tercüme ediyor: ‘Politikacıları Kovma Zamanı’, ‘Uyandık Sizin Gitme Vaktiniz’... Hiçbirinde siyasi parti imzası yok. Yorgo’yla konuşmamızı duyan bir genç yaklaşıyor. Adı Hüseyin Kambur. İskeçe Ekonomi Üniversitesi üçüncü sınıf öğrencisi. “Üniversite yurtları kriz nedeniyle kapatılacak. Bizim üniversitemiz bedava oda verecek ama başka üniversiteliler ev tutmak zorunda kalacak. O arkadaşlarımın durumunu protesto etmek için geldim” diyor.
Atina’yı karış karış dolaşıyoruz... Adım başı rastladığımız ve günün her saati dolu kafeler beni şaşırtıyor. Yorgo, “Yunanlılar asla vazgeçmez bu alışkanlığından. Sabahtan akşama kadar oturur, kahvesini içer” diyor. Kırmızı ışıkta, kaldırımda, pazar yerinde bu kadar çok Afgan, Pakistanlı, Nijeryalı, Bangladeşli ve Iraklı görmek de beni şaşırtıyor. Yorgo, “10 milyonluk Yunanistan’ın yarısı Atina’da yaşıyor, 1 milyonu yabancı. Bazı ilkokullarda yabancı öğrenciler Yunan öğrencilerden fazla. Suç oranları arttı. Yaşlı nüfus çok tedirgin. Evlerinden çıkmamayı tercih ediyor” diyor.
YUNANİSTAN SİGARA OLMUŞ TÜTÜYOR
Siesta sonrası geç yenen akşam yemeğinin ardından eğlence de adeta bir ritüel. Krizin izini sürmek için orta sınıfın eğlence merkezi Psirri’ye gidiyoruz. Yaklaşık 100 bar ve 60 tavernanın yer aldığı bu semt oldukça sakin. Yorgo, “Bir buçuk yıl öncesine kadar tıka basaydı. Şimdi krizin acı tadı, şaşkınlığı var. Sokaklar, tavernalar ıssız” diyor. Ama bir köşeyi dönünce uzayan sokak, krizi unutturacak kadar kalabalık: Gençlerin gittiği nargileciler ve ucuz barlar cıvıl cıvıl. Yorgo yine açıklama yapıyor: “Eskiden burada kalabalığı yarıp geçmek çok zordu.” Kriz orta sınıfın eğlencesini etkilemişti.
Saat 02.00’de zenginlerin eğlence merkezi olan sahil semti Glifada’daki Poseydon’a gidiyoruz. 1500 kişilik ünlü müzikholün önüne lüks otomobiller sıralanmış. Kapıdaki görevliler, “Oturacak yer yok. Ayakta durmak isterseniz geçin” diyor. Kriz bu gece paydos etmiş. Ayakta bile yer bulamayınca bitişikteki Buzikia’ya gidiyoruz; orada da adım atacak yer yok. İlk dakikadan itibaren Yunanlılar’ın ne kadar çok sigara içtiğine, kapalı alanlardaki yasağı umursamadığına, bunun bir yaptırımının da olmadığına tanık oldum. Ama eğlence mekanlarında havalandırma sistemi çok iyi çalıştığı için kimse duman altında kalmıyor.
BU HALE NASIL GELİNDİ
* ‘Devlet malı deniz yemeyen domuz’ zihniyeti ve ertesi günü düşünmeden o günü hatta o anı yaşama alışkanlığı. 1981 sonrası iktidara gelen Andreas Papandreu, Kostas Miçotakis, Kostas Simitis ve Kostas Karamanlis hükümetleri, devletin kasalarındaki paraları hep ‘Aman seçmen küsmesin’ ve ‘Aman sosyal tepki olmasın’ diye bol kepçeden harcadı. Dostlar, ahbaplar zengin oldu. Grev yapmasın diye sendikacılara ne istedilerse verdiler. Çiftçiyi teşvik primlerine boğdular. Hem de ekmeden biçmeden... Şimdi borç paraların ödenme vakti ama kasalar tamtakır. Bir buçuk yıldır iktidarda olan Yorgo Papandreu hükümeti çalışıyor çabalıyor ama sonuç koskoca bir sıfır.
* Yunanistan’da devlet memurlarının sayısı hâlâ tam bilinmiyor. Kimine göre 700 bin, kimine göre de çok daha fazla. AB ve IMF yetkilileri geçen yıl Atina’ya geldiklerinde bu rakamı sordular. Resmi cevap “Bilmiyoruz” oldu. Devlet memuru geçen yıla kadar 14 maaş alıyordu. Memura ödenen ekstra ödemeler maaşı geçiyordu. Bir ay boyunca işine vaktinde gelen ve vaktinde çıkan memura süreklilik primi bile ödeniyordu. Devlet memuru, özel sektör çalışanından 2-3 kat fazlasını kazanıyordu.
* Kapısında şoförlü limuzini olan, KİT’lerden her ay 10 binlerce Euro maaş alan ve Golden Boy adı verilen yöneticiler de krizin baş sorumluları arasında gösteriliyor.
* AB’yi kandırmak adet olmuştu. Her hükümet, İstatistik Teşkilatı’nın rakamlarını değiştiriyor, her yıl bütçe açığı gerçeğinden çok daha küçük gösteriliyordu.
* ‘Türk tehdidi’ yıllarca moda oldu. Her gelen iktidar silah, uçak, savaş gemisi aldı. Milyarlar harcandı. Bugün, Yunanistan’da en çok konuşulan konularda biri de bu satın alımlarda ceplere inen komisyonlar, rüşvetler.
* Yağmur yağınca sel olurdu, hükümetler ertesi gün hane başına 3 bin Euro ‘acil yardım parası’ öderdi. 2 bin 500 kişiye ödendikten sonra gerçekten zarar görenlerin 250 kişi bile olmadığı anlaşılırdı. Devlet sahtekarın yakasına yapışmaz, unutulup giderdi. Bugün aynı devlet, emeklilerin 700 Euro’luk maaşını bile kesiyor.
* Kiliseyle arayı hiç bozmamak gerekti. Yunanistan’ın en zengin müesseselerinden olan kiliseden vergi alınmadı. Din adamlarıya anlaşmalar imzalanır, devletin değerli arazileri manastırların ucuz arazileriyle takas edilirdi.
* Medya da küsmemeliydi. Devlet ilanları, reklamları ayakta tuttu Yunan gazete ve televizyonlarını. Taşranın uç kasabasındaki yerel gazete bile pay alıyordu.
Egoist isyankar ve tembeliz
ATİNA KALİTHEA SEMTİNDE TÜNEL ŞARKÜTERİ’NİN SAHİBİ KOÇO DUHANİ
30 yıldır Atina’da. Babasının vaktiyle Tünel İskele Meydanı’nda yaptığı şarkütericiliği 30 yıldır Atina’nın Kalithea semtinde sürdürüyor: “Milli mezelerimiz sucuk, pastırma ve lakerdadan vazgeçemeyiz. Kriz nedeniyle gramajı azaltsalar da olmazsa olmazımız. Yunanlılar son 30 yılda çok iyi yaşam standartına kavuşmuştu. Bu zor günlere alışmak istemiyor. Egoist, isyankar ve maalesef çalışmayı sevmiyorlar.”
Neredesin Papadupulos
PERŞEMBE PAZARI ATHİAS’TA BALIKÇI YORGO ARAPİS
Athias’ta deniz ürünleri, sakatat ve et satılıyor. Süt kuzusunun üzerindeki etikete inanamıyorum. Kilosu 5.99 Euro. Yani 12 lira! Istakozlar, envai çeşit balık da çok ucuz. Pazara kriz uğramamış gibi. O kadar canlı ki... Annesi Heybeliadalı olan balıkçı Yorgo Arapis, 21 yıldır burada: “İki yılda müşteri yüzde 30 azaldı, daha da azalıyor. Dükkanlar, otomobil mümessilleri, büyük şirketler kapanıyor. Sıra bize de gelecek. Çok kazanmaya alışmıştık. Sadece hükümetin değil, bizim de suçumuz var. Böyle bir dönem, ‘Albaylar Cuntası’ döneminden önce yaşanıyordu. Cunta geldi, bize ekmek verdi, inşaatlar canlandı. Cuntaya karşıydık ama geçimimiz düzelmişti. Neredesin Papadupulos?”
Başbakan Erdoğan’la iftihar etmelisiniz
İŞKEMBECİ KOSTAS KOÇAKOS
Çamaşır makinesinde yıkanmış kar beyazı işkembeler, pembe toynaklı paçalar. Kostas Koçakos, 49 yıldır Athias’ta sakatat satıyor: “İşim yüzde 50 azaldı. Krizi şike sayıyorum. Başbakanınızla iftihar etmelisiniz. Samimi söylüyorum, inanın. Bizde böyle bir adam yok. Bizdeki yöneticiler doymuyor.”
Şiddet artabilir
GAZETECİ YANNİS LOMVERDOS
“Üretmeden yaşamak için sürekli borçlanırsan sonunda bu noktaya varırsın. Devlet, her hükümet kendi adamlarına maaş ödemek için sürekli borç aldı. Çözüm, devlet sektörünün küçülmesi, bürokrasi ve yozlaşmaya karşı mücadele edilmesi. Turizm, tarım ve deniz avantajlarımızın unuttuk. Halkın tepkisi ve öfkesi normal. İşsizlik, fakirlik, yabancı kaçak göçmenler patlamaya hazır ortam yaratıyor. Şiddet artabilir.”
Güneyden kuzeye 1200 kilometre
Ertesi sabah, Atina Venizelos Havaalanı’ndan kiraladığımız otomobille yola çıkıyoruz. Yorgo şoförlüğü sevmediğini söyleyince güle oynaya direksiyona geçiyorum.
Manzara olağanüstü. Tüm Yunanistan ıhlamur kokuyor. Yemyeşil uzanan ovalar, yabani otlarla kaplı. Yorgo, krizin çiftçiyi vurduğunu, tarımın neredeyse durduğunu da söylüyor.
Katır tırnaklarıyla zakkumlar, sağımızda uzanan minik koyları perdeliyor. Yorgo’ya, okullar tatil olduğu halde koyların neden boş olduğunu soruyorum. “Eskiden kalamar-uzo eşliğinde ‘yarın ne yapsak’ diye konuşulurdu. Şimdi ekonomik kriz konuşuluyor. Bu yaz tatil yapmayacaklar. Adalardaki 5 yıldızlı otellerde 15 günlük tatillerin yerini, akraba evlerindeki 4-5 günlük tatiller aldı” diyor.
Yamaçları tırmanan yaşlı zeytinliklere karşı ilerlerken Yunan radyolarında rebetikalar birbiri ardına çalıyor.
Neredeyse her 10 kilometrede bir karşılaştığımız gişelerse bıktırıcı. En az 2.30, en çok 3.50 Euro ödemek ‘Pes’ dedirtiyor. Türkiye’deki otoyol ücretlerine şükredip seviniyorum. Otomatik gişe olmadığı halde direkt geçen araçlar çoğunlukta. Yorgo, “Beş aydır ‘Ödemiyoruz Hareketi’ yaygınlaştı. Kimse para ödemiyor” diyor.
Atina’ya 110 kilometre uzaklıktaki Halkida.... Sokaklar ıssız, konuşacak kimse yok. Şaşkınlığıma Yorgo gülümseyerek cevap veriyor. “Yunanistan’da iki şey çalışır: Saatler ve enayiler. Şimdi siesta zamanı.” Bir sonraki şehir Lamia’ya doğru hareket ediyoruz. Atina’dan 200 kilometre uzaklaştık. Lamia’dayız.
Lamia, 10 yıl öncesine kadar buğday, sebze, meyve deposu arazileriyle Yunanistan’ı besleyen Teselya Ovası’nın ilk durağı. Nüfusu civar kasabalarla birlikte 90 bin. Issız meydanda diğerleri gibi bomboş Leno Cafe’nin işletmecisi Rula’yla konuşuyoruz. “Atina kadar kriz yok burada. Duyduk ki Atina’da insanların ellerinden börekleri çalıp yiyorlarmış...” Rula aslında çiftçi. Sebze, şeftali, kiraz yetiştirip ailece çalışıp gül gibi geçinirlermiş. Ev, arazi almışlar. Ama yabancı işçi çalıştırmaya başladıktan sonra parasız kalmışlar. Şimdi burayı işletiyor ama sigara parasını zor çıkarıyor.
LARİSSA ÜLKENİN KAFE REKORTMENİ
Lamia’dan 110 kilometre sonra Teselya’nın başkenti Larisa’dayız. 20 yıl öncesine kadar adını Yunanistan’ın dört bir yanına gönderdiği tarım ürünleriyle duyuran bu şehir artık sabahın 07.00’sinde açılan bar ve kafeleriyle ünlü. Kent meydanındaki parkta yaşlılar oturmuş hararetle konuşuyor. Kimi işçi, kimi memur emeklisi. “Bu noktaya varmamızdan önce politikacılar, sonra biz suçluyuz. Bizi parça parça satıyorlar.”
Etrafa bakıyorum, herkes şık, herkes marka giyiyor. Kriz öncesi 4 Euro olan kahve, müşteri azalmasın diye 1.5 Euro’ya inmiş. Yemek de çok ucuz. Halk kafe özgürlüğünde direniyor, krize karşı bu mevziyi terk etmiyor. Yorgo, “Hasat sonu buraya Nataşalar gelirdi. Bu yıl hasat ve para yok, dolayısıyla Nataşa da...” diyor.
İnsan kalabalığı, parkın karşısındaki alana akıyor. Krizi protesto etmek için toplanıyorlar. Ses düzeni kuruluyor, ‘Öfkeli Bıkkın Vatandaşlar’ pankartın altında oturuyor. Yorgo endişeli. “Öfkeliler’in lideri ya da bir ideolojileri yok. Her an provokasyon olabilir.”
‘ÖFKELİ BIKKIN GENÇLER’İN ÇADIRI
Larisa 100 kilometre geride kaldı. Yunanistan’ın en büyük limanlarından Volos bekliyor bizi. Upuzun kordonunda ‘Öfkeli Gençler’ 12 gün önce çadır kurmuş. Volos sakinlerinin ziyareti eksik olmuyor. Pankartlar çeşit çeşit: ‘Yunanistan Satılık Değil. Geleceğimizi Öldürmeyin’, ‘İyilik Yapan (AB) Günün Birinde Düşman da Oluyor’. Gençlerden biri, “Kriz sorununu giderinceye kadar buradayız” diyor. Bir diğeri, “Bizi başka ülkelerin sömürmesi bu hale getirdi. Ama hepsinden önce hükümetlerimiz suçlu. Halk da yöneticilerin kendisini kandırmasına göz yumdu.” Peki ne yapacaksınız, sorusuna çeşitli önerilerle cevap veriyorlar: Dış borçları reddetmek. Ziyaretçilerden işçi Yorgo, “650 Euro maaş alıyorum. Yeni vergilerle 500’e indirilecek. Bu şartlar altında nasıl baba olacağım? diyor. Bir başka ziyaretçi söz alıyor. Öyle öfkeli ki: “Almanya bizi, parayı yemekle suçluyor. Bize önce İkinci Dünya Savaşı’nın tazminatını ödesinler!”
31 EURO’YA ZİYAFET ÇEKTİK
Atina’dan yola çıkalı 513 kilometre oldu. Yunanlılar’ın ‘Ftohomana’ yani ‘Garibin Anası’ dediği Selanik’teyiz. Nüfusu 1.5 milyon civarında. Selanik öyle güzel ve öyle aşina geliyor ki. Bunun sebebi mübadelede Türkiye’den gelen 10 binlerce Rum... Kafeler, lokantalar artık buralarda yadırgamadığımız gibi kalabalık. Trafik arapsaçı. Ama esnaf burada da dertli: “Kazancımız yüzde 50 azaldı.” Kordon’da yine ‘Öfkeli Bıkkın Vatandaşlar’ın krizi protestosu var. Karnımız çok aç. Selanik’in Nevizade’si Atkonos’a gidiyoruz. Mönüyü Yorgo seçiyor: Yunan kebabı, Yunan köftesi, domuz pirzolası, keşiş salatası, cacık, peynir ezme, fırında peynirli patlıcan, fırında beyaz peynir, karışık salata, şarap ve bira... Gelen hesabı Türk işletmeciler okusun istiyorum: 31 Euro!
MEDYA YILLARCA GERÇEKLERİ GİZLEDİ
175 kilometre sonra Simvolo Dağı’nın eteklerinde kıvrılan sahil şeridini kuşbakışı görüyoruz. Batan güneş, evlerin pencerelerini altın rengine boyuyor. 100 bin nüfuslu Kavala’ya geldik. Kordon’un adı ‘İzmirli Hrisostom’. Denize paralel uzayıp giden kafe ve restoranlar tıklım tıklım. Burada da tavla sesleri duyuluyor. Vilayet Meydanı’nda ses düzeneği kurmuş protestocular. Pankartlarda ‘Hükümet, AB, IMF Hoşt!’ yazıyor.
Bir kadın, mikrofonu eline alıp, “Papandreu Hükümeti’nin gitmesini istiyorum” diyor. Bir kare fotoğraf çekiyorum. Sert bir tonla Yunanca anons yapılıyor. Beni Yunanlı gazeteci sanmışlar... O ana kadar hiçbir protestocudan tepki görmediğim için afallıyorum. Hızla uzaklaşırken Yorgo’ya amaçları seslerini duyurmaksa gazetecilere neden tepkili olduklarını soruyorum; “Yunan medyası yıllarca kriz de dahil gerçekleri gizledi. Tepkileri çok doğal” diyor.
Sabahleyin Kavalalı Mehmet Ali Paşa heykelinin yanındaki Meryem Ana Kilisesi’ne gidiyoruz. İki papaz, adlarını vermeden konuşmayı kabul ediyor: “Kriz bizi de etkiledi. Kilisenin geliri azaldı. Tanrı, politikacıların zihnini açsın!”
İSKEÇE VE GÜMÜLCİNELİ TÜRKLER
Makedonya Bölgesi geride kaldı, Trakya’ya vardık. Yorgo, “Ksanthi’ye (İskeçe’ye) gelmek üzereyiz” diyor. İskeçe 70 bin nüfuslu. Türkler 20-25 bin civarında. Meydandaki saat kulesinin etrafı kafelerle dolu. Papazlar bile akın akın gelip iki kafede toplanıyor. Ara sokaklarda geleneksel kıyafetleriyle Türkler hemen göze çarpıyor. Biber, domates fideleri ve sebze satıyorlar.
Hadi bir 70 kilometre daha derken vardık Gümülcine’ye, Yunanca adıyla Komotini’ye... Civarla birlikte 120 bin civarında nüfusun yarısı Türk. İskeçe gibi Gümülcine’de de insanların başlıca gelir kaynağı tütün, pamuk.
Hepsi dertli, Türkü de Yunanı da... 120 yıllık Çukur Kahve’nin işletmecisi Metin Ahmet umursamıyor olan biteni: “Biz her zaman krizdeyiz o yüzden bu krizden bir şey anlamadık” diyor. Karşı kaldırımdaki çeyizci dükkanını sahibi Hüseyin ve Rasime Avrenli çifti, dört yıllık esnaf. Düğün sezonu olmasına rağmen işlerin durgun olduğunu söylüyorlar: “Her gelen gün, geçeni aratıyor.”
GECE KULÜPLERİ YIKILIYOR
Selanik’in meşhur Muses gece kulübündeyiz. Şık tabaklarda sapsız karanfiller servis ediliyor. Sahne taraçalar halinde. Sahnedeki solistin yanında dans ediyor herkes. Yanıbaşımızdaki erkek, çiçekçiyi çağırıyor. Kadınının ayaklarına karanfiller yağdırıyor. Solist, atılan karanfilleri yakaladığı gibi atana iade ediyor. Tutan tekrar atıyor. Karanfiller tenis topu gibi gidip geliyor. Sirtakiler oynanıyor, eğlence tavan yapıyor. Sabah oluyor ama masalar hâlâ dolu. Hesabı istiyoruz: 70 Euro!
AB vatandaşıyız hayatımızdan memnunuz
İSKEÇELİ ÇİFT, SAADETTİN SAKİR HÜSEYİN (TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ) İLE PSİKOLOG FATMA AHMET
AB, çiftçi Türkler’in de 2013’te tütün primini kaldıracak. Zaten iki yıldır yüzde 50’sini kesmişlerdi. Köylerde ev yapımı, traktör alımı, ürün ekimi dikimi durdu. Kendi imkanlarıyla Bulgaristan’a gidip inşaat ve tarım malzemeleri alıyorlar. Çünkü Bulgaristan ucuz. Düğünler bile kısıtlandı. Eskiden iki gün sürerdi. Kriz, adım adım hissettiriyor ağırlığını. Dilencilik ve suç çok arttı. Ama Türkiye’ye gitmeyi düşünmüyoruz. Hayatımızdan memnunuz. Bu topraklarda doğduk büyüdük. AB vatandaşıyız.”
Hürriyet
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.