FETÖ liderini CIA'nın kucağına oturtan HSYK üyesi itirafçı oldu
FETÖ liderini CIA'nın kucağına oturtan HSYK üyesi itirafçı oldu
Sayın Cumhurbaşkanı'nın en yakınlarında bulunanlar dahil kimseye derdini anlatamadığı 17/25 Aralık darbe girişiminin dumanı üzerinde iken ilgilileri uyandırmak için bu köşede 2 Mart 2014 tarihli yazımızda "HSYK üyesi Sayın Gülen'e niçin hakaret ediyor?" başlığını atmıştık. Hatta, HSYK üyesi hakkında disiplin işlemi yapılmasını dahi önerdiğimiz bu yazımızda, Sabah Gazetesi eski yazarı Sevilay Yükselir'in köşesinde HSYK eski üyesi İbrahim Okur'la yaptığı görüşmedeki ilginç bir detay aktarmıştık. Ancak, o dönemde kimse olayın farkına varmadı ya da varmak istememişti.
İtirafçı İbrahim Okur, 2014 yılında Gülen'e hakaret etmişti
2014 tarihli ibretlik yazımızda konuyu bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştuk ama kimse anlamak istememişti. Bu yazıda bakın neler demişiz; "Yazıda geçen ifade aynen; "Cemaatçi olmadığını anlatmak için dilinde tüy biten Okur'a, "Bunun için bize daha somut şeyler aktarmalısınız. Çünkü maalesef sizinle ilgili algı bu!" demesi sohbetteki en bomba anın oluşmasını sağladı. Ve geçmişte cemaat mensubu kişilerle yaşadığı bir diyaloğu aktardı. İbrahim Okur onlara; "Sizin hocanız CIA'nın mı MOSAD'ın mı kucağına oturuyor? Buna cevap verin" dediğini ve Balyoz Davası Mahkeme Başkanı'yla yaptığı görüşmeyi; "Bu dünyanın bir de diğer tarafı var, ben sorumluluğumu yerine getirdim. Bana sorulursa gerekli uyarıları yaptım" derim dediğini anlattı."
Yazıyı okuyunca Sayın Okur'un, Yükselir ile yaptığı konuşmada kendi hakkında oluşan cemaatçi algısını bertaraf etmek için Gülen'e hakaret ettiğini üzülerek gördüm. Ancak üzüntüm çok uzun sürmedi!
Normal şartlar altında bu ifadeleri kullanan bir kişi hakkında cemaat medyasının harekete geçmesi gerekirken bırakın harekete geçmeyi İbrahim Okur'un 18.02.2014 tarihli CNN Türk'teki röportajını "http://fgulen.com" internet adresinde özet olarak verilerek bu kişi savunulunca hayretten şaşakaldım. Bu durumda elbette garip bir şey olmayabilir ve bir internet sitesi HSYK üyesinin röportajına yer verebilir diyebilirsiniz. Ancak Gülen hakkında yapılan en küçük eleştirilere dahi tahammül edilemezken, Gülen'e ağza alınmayacak ifadeler kullanan bir HSYK üyesinin röportajına "http://fgulen.com" internet adresinde yer veriliyorsa sizce de bu işte bir gariplik yok mu?
Aslında yukarıda anlatılanlarda olduğu gibi birçok kamu kurumunda benzer olaylar yaşanmaktadır. Kendinden geçercesine canhıraş bir şekilde cemaatin her yaptığını savunan bürokratlardan tutun da, ben onlardan değilim diyerek hatta cemaate ağız dolusu küfürler savurarak yerini muhafaza etmeye çalışan üst düzey bürokratlara rastlıyoruz. Halbuki kimin ne olduğu yani "Cemaziyelevvelleri" gün gibi aşikardır. Çünkü cemaat-hükümet gerilimi olmadan önce cemaat mensubu ve muhibbanı olmak aranan önemli bir şart iken kimse bu durumu gizleme gereği dahi duymamıştır. Dolayısıyla ben onlardan değilim diye kimsenin kendini paralamasına gerek yoktur.
Hal böyleyken birçok kamu kurumunda bürokratların cemaatçi olmadıklarını yüksek sesle dillendirme gayretine düşmeleri ve binlerce seveni olan bir kişi hakkında ağza alınmayacak ifadeler kullanması kimlerin ülke yönetiminde söz sahibi olduğunu, aynı zamanda da bu kişilerin yarın kimler için neler söyleyebileceklerini açıkça gösteriyor. İşte ahlaki kırılma burada başlıyor.
Büyük bir kesimin 17 Aralık 2013 tarihinde hükümete yapılan hareketi darbe girişimi olarak nitelendirdiği bir ortamda, üzerine vazife olmadığı halde Adli Kolluk Yönetmeliği'yle ilgili HSYK bildirisinin altında imzası olanların bugün farklı bir söyleme girmeleri ve anlaşılmadıklarını anlatmaya çalışmaları durumun vahametini göstermektedir. Bu köşede daha önce yer verdiğimiz "Yargı darbesi memur maaşlarını vurdu" başlıklı yazımızda konuyu detaylarıyla izah etmeye çalışmıştık.
Bürokraside gelinen nokta
Bürokraside, işten ve liyakatten ziyade farklı kriterlerin esas alınması dün nasıl sıkıntı kaynağı oluşturduysa bugün de benzer bir sıkıntı kaynağı oluşturmaya namzettir. Bürokraside bir yerlere mensubiyetten ziyade çizgisinde kırılma olmayan ahlaklı, çalışkan ve liyakatli bürokratlara ihtiyaç olduğu bir kere daha acı bir şekilde ortaya çıkmıştır. Hoşa gitmese de doğruları her ortamda söyleme erdemine sahip bürokratlara her zamandan daha fazla ihtiyaç vardır.
Dün, cemaatin sivil organı olan bir derneğinin ve vakfının her organizasyonuna gitmek için kuyruğa girenlerin bugün ben onlardan değilim, onlardan olanlar şunlardır diye bağırarak konuşmaya başlamaları oldukça manidardır. Ancak bunlar karanlıkta gözlerine ışık tutulan canlılar gibi ortalıkta kaldılar ve herkes onlara acıyarak bakıyor. Ne acı değil mi?
HSYK'nın bu üyesi hakkında disiplin işlemi yapılmalıdır
Cemaat ve uzantılarının Sayın Başbakan hakkındaki yazdıkları ve söyledikleri ağır ifadelere rağmen Sayın Başbakan, Gülen hakkında hiçbir zaman ağza alınmayacak çirkinlikte bir ifade kullanmamıştır. Ben onlardan değilim diyerek bunu ispat etmek için, bir HSYK üyesinin bir gazeteciye Gülen hakkında böyle bir ifade kullanması (Bu ifadeler yalanlanmamıştır.) ve bunun da basına yansıması bu kurum adına utanç vericidir. Kaldı ki gazetecinin bir bayan olması, olayı daha da vahim bir hale sokmaktadır. Bu kişinin yaptığına aferin çok güzel söylemişsin denilmesi beklenmemeli ve HSYK tarafından gereği yapılmalıdır. Bizim duruşumuz ve çizgimiz kendimize söylenmesine razı olmadığımız bir ifadenin başkasına da söylenmesine razı olmamaktır.
Bize göre ilgili üye hakkında HSYK tarafından disiplin süreci başlatılmalıdır. Çünkü Gülen hakkında kullandığı ifade bırakın HSYK üyesini sokaktaki bir kişinin dahi ağzına yakışmayacak seviyede bir ifadedir ve disiplin cezası olarak bir karşılığının verilmesi gerekir diye düşünüyoruz.
Kimsenin kendini ispat için başkalarına hakaret etmeye hakkı yoktur. Ziya Paşa yıllar önce "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde" diyerek kıstası koymuştur. Ümidimiz odur ki bu yazıyı Sayın Okur ve diğer ilgililer "okur" "demiştik. Yazıyı okuyan okumuş ama sadece "Okur" okumuş ve anlamış.
O şimdi itirafçı oldu
Yukarıda genişçe yer verdiğimiz yazı, anlayanlar için tam bir ibret vesikası. Ancak, yazıyla ilgili zamanında gerekli işlem yapılmadığı için bu yazıyı ilgililerin okumadığı ya da anlamadığı anlaşılıyor. İşte at izinin it izine karışmasının sebebi bu. Bu yazımıza bakarak FETÖ'nün üyelerini gizlemek için nasıl bir alçaklık içerisinde olduğunu anlarlardı. Ne acı ki dün, FETÖ liderine küfredenler şimdi itirafçı oluyor. Adam dün FETÖ'ye küfrederken kendini gizleme gereği duyarak akıllılık yapıyordu, şimdi ise olayın nereye gittiğini görerek yeni bir taktikle akıllıca hareket ederek etkin pişmanlıktan yararlanmak için itirafçı oluyor. Akıllı adamın hali böyle, ne diyelim darısı başımıza.
Ahmet Ünlü / YeniŞafak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.