FETÖ emniyetten tamamen temizlendi, sıra TSK'da
Türkiye Gazetesinden Nuri Elibol'un aktardığı bilgilere göre: "Büyükada'daki baskın, polise gelen bir ihbar üzerine yapıldı. Güvenlik kaynaklarına göre, toplantı salonunda tercümanın ve gizli tanığın ifadeleri her şeyi açık bir şekilde ortaya koymaya...
Türkiye Gazetesinden Nuri Elibol'un aktardığı bilgilere göre: "Büyükada'daki baskın, polise gelen bir ihbar üzerine yapıldı. Güvenlik kaynaklarına göre, toplantı salonunda tercümanın ve gizli tanığın ifadeleri her şeyi açık bir şekilde ortaya koymaya yetiyor."
"ByLock kullanıcılarının tüm verilerine ulaşıldı. Gerçek kullanıcılarla ilgili süreç savcılıklar ve mahkemelerce yürütülüyor."
15 Temmuz hain darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından medya ve akademi çevrelerinde yaptığımız tüm analizler ve yorumlar büyük ölçüde 'o gece' yaşananlarla sınırlı kaldı. O gece yaşananlar artık bağımsız Türk mahkemelerinin kontrolünde. Kuşkusuz iktidarı ele geçirmeye çalışan FETÖ'nün, AK Parti hükümeti döneminde yaptıkları mutlaka iyi analiz edilmeli. Cumhurbaşkanımızın önderliğinde devlet, halk ve özel sektörün katkıları ile başlatılan 15 Temmuz özel anma çalışmalarını yakından takip ettim. Gazete olarak biz de çok anlamlı bir çalışma gerçekleştirdik. Darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen bazı soruların cevapları kafamızda şimdilerde daha net bir şekilde oturmaya başladı. Geride bıraktığımız hafta aklımda kalan diğer sorulara cevap aramak üzere Ankara'da güvenlik, askeri ve diplomasi bürokrasisinin kapılarını bir bir çaldım. Edindiğim bilgileri ve izlenimleri bu köşede siz değerli okuyucularımla paylaşmak isterim. Zira paylaşacağım veriler, AK Parti iktidarının yakın geçmişinde olup bitenlere ve eğer gerçekleşmiş olsaydı, 15 Temmuz darbe girişiminin dönüşeceği işgal sürecine ışık tutuyor.
Öncelikle 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası güvenlik bürokrasimizin tüm kilit kadroları hainlerin deşifre olması ve bu hainlerden kurtulmanın rahatlığı ile daha bir özgüvenle hareket ediyorlar. Bürokratlarımızın olayları okuma süreçleri de bu anlamda daha objektif bir hal almış durumda.
ALMANYA'NIN AMACI TÜRKİYE'Yİ TÖKEZLETMEK
Özellikle 15 Temmuz'dan bu yana Almanya ile yaşadığımız gerilim, Merkel hükümetinin ve BND'nin bilinçli ve kontrollü olarak krize sürüklemek istedikleri bir durum olduğu diplomatik kaynaklarım tarafından ifade ediliyor. Zira Sayın Cumhurbaşkanı ve Türkiye aleyhtarlığının ve son 7 aydan bu yana aktif bir şekilde doğrudan MİT'in hedef alınmasını 'sistemli bir durum' haline dönüştüğünü değerlendiren kaynaklarım, "Her gün aynı merkezler üzerinden haber servisi yapılıyor" tespitinde bulunuyor. Öyle ki, bu algı operasyonlarının aynı kalemler, yani Almanya'daki spesifik medya kurumları ve temsilcileri tarafından yaptırıldığını belirtiyorlar.
Bilindiği gibi Almanya Şansölyesi Angela Merkel, dış politika merkezli mesajlar ve hamlelerle iç kamuoyunu konsolide etmeyi başaran bir siyasetçi. Ancak Merkel'in Hamburg'daki G-20 zirvesinde Trump, Putin ve Sayın Erdoğan'ın gerisinde kalması, ilk kez ona pahalıya patladı. Şansölye'nin halihazırda Erdoğan karşıtlığı ile oy toplama derdinde olduğu anlaşılıyor. Ankara'daki genel kanı Merkel hükümetinin eylül ayındaki seçimlere kadar krizi tırmandırmaya devam edeceği yönünde. Ancak sonrası için Ankara bürokrasisi, çok derin kırgınlıklar ve güvensizlikler nedeniyle Almanya'ya karşı mesafenin korunacağının altını çiziyor. Alman siyasetçilerin çıkışı, Eylül'deki Almanya seçimlerine endeksli. Alman devlet aklı ise Orta Doğu'da; Kafkasya'da, Balkanlar'da ve nihayet Afrika'da yeni Türkiye'yi kendisi için önemli bir rakip olarak görmeye başladı. Alman devlet aklı bu yeni ekonomik ve siyasi rakibi durdurmaya, tökezletmeye ve zayıflatmaya çalışıyor. Türkiye'nin içine kapanıp kendi derdiyle ve kendi hinterlandıyla uğraşmasını temin edecek girişimlerde bulunuyor.
BND GÜVENİLMEZ PARTNER
MİT, Almanya'daki FETÖ üyelerine ilişkin bazı verileri Alman istihbarat teşkilatı ile paylaşmış ve bunları talep etmişti. Bunun üzerine Alman istihbarat servisi BND bu bilgileri medya üzerinden tartıştırtmıştı. Diplomasi bürokrasisi bunu bilinçli bir tercih olarak değerlendiriyor. Ancak BND'nin takındığı bu tavrın kurumu dünyadaki diğer muhatapları nezdinde de güvenilmez kıldığını ifade eden kaynaklarım "BND'ye güven sarsılmıştır" yorumu yapıyorlar.
BÜYÜKADA BASKININI POLİS YAPTI
Almanya ile yaşadığımız son krizde "İnsan Hakları Örgütleri" maskesi ile Türkiye'de faaliyet gösteren kurumların İstanbul'un nezih ve sakin adası Büyük Ada'da gerçekleştirilen bir toplantı. Bu konu polise gelen bir ihbar ile başlıyor. Toplantı salonuna gidildiğinde ve yapılan aramalarda çıkan dokümanlar inceleniyor. Güvenlik bürokrasisindeki kaynaklarım ile yaptığım görüşmelerde, önemle üzerinde durdukları iki nokta var: Öncelikle, toplantı salonunda tercümanlık yapan şahsın beyanları var ve bence bu beyanlar dikkatle incelenmeli. Diğeri ise, olayla ilgili bir gizli tanık ifadesi bulunuyor ve bu gizli tanık içerideki her şeyi açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Burada Alman siyasilere ve dünya insan hakları örgütlerine seslenmek isterim. Bu tarz baskı mekanizmalarını harekete geçirerek, Türk ve dünya kamuoyunu yönlendirmekten vazgeçin. Bunun yerine bağımsız Türk mahkemelerinin konuyu rahatça araştırmasını bekleyip görelim. Açıkçası gerek uluslararası kamuoyu nezdinde, gerekse uluslararası hukukun geçişkenliği içerisinde STK maskesi altında faaliyet gösteren yapıların ifşa edilmesi, dikkatli incelenmesi gerektiği kanaatindeyim.
EMNİYET FETÖ'DEN TEMİZLENDİ Mİ?
Eminim herkesin cevabını merak ettiği en önemli konu "Türk güvenlik birimleri içerisine sızmış, hala devam eden bir FETÖ tehlikesi var mı?" sorusu olacak. Güvenlik bürokrasisi FETÖ ile en etkin şekilde mücadele edildiğini özenle ifade ediyorlar. Halihazırda FETÖ operasyonlarına dair idari ve hukuki sürecin devam ettiğini ifade eden kaynaklarım, FETÖ şebekesi içinde yer alan tüm isimlerin idari yolla devlet mekanizması dışına çıkarıldığını ve tespit edildikçe idari sürecin devam ettirildiğini ifade ediyorlar.
Hukuki sürece gelince, suça bulaşmış, suç işlemiş, ByLock dahil olmak üzere belirlenen suç kriterlerini taşıyan FETÖ mensupları hakkında hukuki süreçlerin işletildiğini belirten kaynaklarım, toplumun tamamını ilgilendiren ve toplum güvenliği için hepimizin güvende olduğunu hissetmesi gereken kurum konumundaki Emniyet Teşkilatı'ndan FETÖ'nün temizlendiğini belirtiyor.
Kaynaklarım, Emniyet içinde FETÖ'nün tamamen çökertildiğini, bu suç örgütünün ele geçirilen bilgileri ve arşivlerden elde edilen bilgilerle 4 bin polis imamının tespit edildiği ve hukuki sürecin başlatıldığını belirtiyor. Öyle ki FETÖ'nün kurum içinde fişlediği 273 bin polis memuruna dair bilgiler de artık devletin elinde.
SIRA TSK VE JANDARMADA
FETÖ'nün emniyet içinde hareket etme kabiliyetinin sıfırlandığını ifade eden güvenlik bürokrasisindeki kaynaklarım, Jandarma ve TSK içinde halen FETÖ taramalarının devam ettiğini belirtiyor.
15 Temmuz sonrası diğer kamu kurumlarında olduğu gibi TSK ve Jandarma içindeki FETÖ'cülerin sindiği görülüyor. Komuta kademesinden ziyade daha orta rütbelerdeki FETÖ'cülerin halen TSK içinde olduğu görüşü hakim. Zira binbaşı-teğmen arası rütbelerde hala bu yapıların olduğu düşünülüyor. Ancak kaynaklarım, asker içinde geçmişte olduğu gibi hücre tipi çalıştıkları için tespit edilmelerinin güçlüklerini de dile getiriyor.
Kaynaklarım, FETÖ ile mücadelenin sadece geçmişe dönük fiziki ve hazırlanan raporlar doğrultusunda değil aynı zamanda devletin sahip olduğu dijital istihbarat yöntemleri ve elektronik takip sistemleri ile de devam ettiğini belirtiyor. Bu aynı zamanda, devletin dijital dünya koşullarını da dikkate alarak çalışmalarını sürdürdüğünü ortaya koyuyor ki ülkemiz adına sevindirici bir tablo olduğunu itiraf etmeliyim.
BYLOCK'DA TESPİTLER DEVAM EDİYOR
ByLock ya da e-posta üzerinden yapılan haberleşmelerin tamamı ortaya çıkarılacak. Bu konuda devletin yoğun ve titiz bir çalışması devam ediyor. 15 Temmuz hain darbe girişimi öncesinde MİT'in tespit ettiği, içerik ve verilerine ulaştığı ByLock programı ile ilgili çok şey yazıldı çizildi. Güvenlik bürokrasisi şu ana kadar ByLock kullanıcılarının tüm verilerine ulaşıldığını belirtirken gerçek kullanıcılarla ilgili sürecin savcılıklar ve mahkemelerce yürütüldüğünü ifade ediyorlar. Ancak kaynaklarıma göre, gerçek kullanıcıların dışında başkalarının adına alınan hat kullanıcıları ve kurumsal hatlar üzerinden yapılan ByLock girişlerine dair incelemeleri devam ediyor. Daha net bir dille söylemek gerekirse ByLock'a dair incelemeler devam ediyor.
Türkiye
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.