Erdoğan’ın büyük taktik hatası

Erdoğan’ın büyük taktik hatası

Haber 7 yazarı Osman Özsoy'a göre Erdoğan yanlış bir seçim stratejisi izledi ve bir bakıma kendi elleri ile karizmasını çizdi. Örneğin Davutoğlu'nu gören var mı? İşte yanlışları...

Aslında yazıya “Erdoğan’ın büyüsü bozuldu mu” başlığı koyacaktım ama, bu kadarını kaldıramayabilirler diye vazgeçtim.

AK Parti’nin seçim stratejisinin en başından itibaren yanlış olduğunu düşünüyorum. Yanlışın neresinden dönülürse kardır sözü, seçime sadece 10 günün kaldığı şu kısa süreçte hala geçerli midir bilemem...

Aday listelerinin açıklanıp seçim kampanyasının başladığı günden itibaren, AK Parti’nin oylarında hiçbir artış olmadığı gibi, birkaç puan azaldığı da anketlere yansımış durumda. AK Parti hiç miting yapmasaydı bile, durum şimdikinden çok da farklı olmazdı. Aşağıda anlatacağım.

Buna karşılık CHP ve MHP oylarında ciddi oranlarda artış olmamasına rağmen, gerilediklerini söylemek de mümkün değil. Üstelik MHP, bir seçim öncesinde bir partinin başına gelebilecek o kötü senaryo ile karşılaşmasına, yani ciddi bir kaset skandalı yaşamasına rağmen, çok ciddi oy travması yaşamadığı da gözlerden kaçmadı.

MHP’nin 1 ay önce de barajın hemen eşiğinde, az altında veya üstünde olduğu söyleniyordu, şimdi de... Hatta MHP’nin baraj altında kalabileceğine yönelik kesin hüküm sahibi insanlar bile, şimdilerde bu kanaatleri konusunda o kadar emin değiller.

Kaset skandalı seçimin epey öncesinde ilk önce CHP’de, son günlerde de MHP’de yaşanmasına rağmen, kuşkusuz AK Parti kaset skandalını da yönetemedi. Yönetemediği için de, kasetlerin servis edildiği o zor günlerde bile, MHP meydanları doldurmayı başarabildi.

CHP ve MHP kaset skandalının siyasi ahlak boyutunu ustalıkla gölgede bırakmayı başardı. Olayın özel hayatı ihlal boyutuna yönelik kamuoyu rahatsızlığı AK Parti’ye yapıştı kaldı. Kaset iddialarında adı geçenler başka partilerin mensupları olmasına rağmen, hadisenin farklı açıdan gündem oluşturma mahcubiyeti adeta AK Parti’ye fatura edildi.

Kaset mağduru CHP ve MHP konu hakkında sürekli hükümeti suçladı. Buna karşılık Başbakan Erdoğan, kasedi çıkan vekillerin olayın aydınlatılması konusunda yargıya zerre kadar yardımcı olmamaları gerçeği karşısında bile, bunlar olayın aydınlatılmasını istemiyorlar ve bizzat kendileri örtbas etmek istiyorlar şeklinde bir algı oluşturamadı ve topluma bunu anlatamadı.

Yazıya başlık olan “Erdoğan yanlış yaptı” konusu ile asıl kasdetmek istediğim, kaset skandallarını AK Parti’nin iyi yönetememesi ile sınırlı değil. Kaset skandalı anlatmak istediğimiz asıl konunun yanında oldukça tali mesele kalır.

Abartılı miting programı

Başbakan Erdoğan’ın bu kadar çok sayıda şehri miting programına dahil etmesine gerek yoktu. Başbakan Erdoğan kentlerin meydanlarında sadece seçim dönemlerinde görülen bir insan değildi. Sürekli meydanlardaydı. Her açılış vesilesi ile zaten sürekli kitlelerin karşısına çıkıyordu.

Çalışkanlığı ile öne çıkan ve oy veren ya da vermeyen tüm seçmen kesimlerinde bu yönü ile takdir gören Başbakan Erdoğan, seçim kampanyaları öncesi uyguladığı rutin programını çok da bozmadan bu süreci yönetseydi, öyle inanıyorum ki, AK Parti’nin şu an ki oy oranından daha fazlasını sandıkta görürdü.

Başkaba Erdoğan, daha önce yaptığı gibi ülkenin işlerini takip sürecinde sık sık yurtdığına gidip dünya liderleri ile boy göstermeyi sürdürseydi, seçmenler açısından çok daha çekici bir lider durumunda olurdu. Şimdilerde ise ülke adeta, içine kapanmış gibi oldu. Kapandıkça da, ülkenin parlak geleceğini dünyaya taşıyacak ortak değerlerden daha çok, ülke klasik iç siyasete döndü ve birleştiren değil ayrıştıran konular öne çıktı.

Uluslararası arenada yaptıkları ile övünülen değil, meydanlarda ona buna laf yetiştirmesi ile eleştirilen bir lider olarak görünmeye başladı.

Başbakan Erdoğan Mersin’e gideceğine Mısır’a, Adana'ya gideceğine Kanada'ya, Şırnak'a gideceğine Şili'ye, Van'a gideceğine Paris'e, İzmit'e gideceğine İngiltere'ye, Bursa’ya gideceğine Bulgaristan’a gitseydi ve ülkenin çıkarlarını dünyada takip bağlamında Türkiye ’yekameralar önünde oralardan seslenseydi, inanın, kararsızların oyunu AK Parti'ye tahvilde çok daha başarılı olurdu.

Neticede, son günlerde mitinglerde yaptığı konuşmalar karşıt seçmenlerde itici bir durum oluştururken, dünyadan Türkiye'ye seslendiğinde ise, onlar da ülkelerinin başbakanını gururla dinlerlerdi. Şimdilerde ise meydanlar dedikodu kaynıyor. Herkes birbirine laf yetiştiriyor.

Başbakan Erdoğan yoğun miting programı arasında bir hafta ya da 10 günde bir yurtdışı gezisi yapmalı, ardından ayağının tozuyla bazı mitinglere gitmeliydi. Kitleler çok daha etkilenir, kendisine oy vermeyi düşünmeyen farklı seçmen kesimleri açısından da çekici olurdu.

Davutoğlu’nu gören var mı?

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bile seçim çevresi Konya’nın köylerinde dolaşırken, adeta unutuldu gitti. Seçim öncesinde olduğu gibi bir o ülkede, sonra bir başka ülkede görünseydi, Konya’yı ilçe ilçe dolaşmak yerine, bu yoğun iş trafiğinde Konya’ya 2 defa giderek seçmenleri çok daha çarpıcı etkileyebilirdi.

Başbakan Erdoğan da dahil hükümet üyelerini (eğer yanlış anlaşılmazsa) biraz da sıradanlaştıran, yine tabir caizse ayağa düşüren, ona buna laf yetiştirmek zorunda bırakan kötü bir kampanya sürecine girdi AK Parti açısından ülke...

İsrail’e bir defa one minute dediği için dünyayı sallayan Başbakan Erdoğan, her gün meydanlarda Kemal Kılıçdaroğlu’na bu kadar ölçüsüz laflar sıralamak ve sıradanlaşmak durumunda kalmamalıydı. Erdoğan baya hedef küçülttü. Kılıçdaroğlu’na sürekli sen anca amatör kümede oynarsın der dururken, ısrarla kendisini sahaya çeken Kılıçdaroğlu ile aynı kulvarda mücadele etme durumuna geldi.

Kendi elleri ile kendini büyüsünü çizmek böyle oluyor demek ki...

Tabi ki bunlar benim şu an ki düşüncelerim. Katılan olur olmaz, bilemem...

Prof. Dr. Osman Özsoy – Haber 7
www.osmanozsoy.com.tr  - http://twitter.com/ozsoyosman 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.