Eğitimle öğrenim üstüne

Eğitimle öğrenim üstüne

Bir ülkenin kalkınması eğitim sorunudur... Sahi mi? Emin misiniz?

Bunu, Hazine’den geçinmeli, okuduktan sonra eğitilmiş olduklarını sanan, makam sahibi kravatlılar da uydurmuş olabilir.
* * *
Bir ülkenin kalkınması eğitim sorunu değildir.
Eğitim demek, kazanılan paranın nasıl harcanacağını farkına varmadan- bilmek demek.
* * *
Geri kalmış ülkelerde ve hatta, artık geri kalmışlık kefenini yırtmakta olan Türkiye’de, paranın nasıl harcanabileceğini bilen adam sayısı çok az.
Zıt bir laf...
* * *
Genel bir iddia:
-Benim param olsa, bak ben nasıl bilirdim onu harcamayı...
Oysa parayı harcamasını bilmenin, parayı kazanmaktan çok daha zor olduğu söylenir.
* * *
İnanın zordur da...
Parayı harcamasını bilmek, kuşaklar boyu bir eğitim ister.
Paranın en iyi nasıl harcanabileceğini, insana ailesi ve çevresi öğretebilir ancak.
* * *
Ne kadarımızın ailesi ve çevresi, para harcama düzeyine varabilmiştir ki, ayrıca bir de paranın en iyi nasıl harcanabileceğini öğretsin bize?
* * *
Doğru dürüst mayonezli bir levrek yiyebilmek için, sanıyor musunuz ki, taze kazanılmış milyarlar yeterlidir?
* * *
Beyaz şarapla, balıktan sonra ne yiyeceğiz?
Ve hangi şarabı içeceğiz onunla?
* * *
Bunlar, kızdırıcı laflar...
Türkiye’de konuşulmasına alışılmamış laflar...
Ama eğitim, bu tür konuları kapsar.
* * *
Türkiye’nin insanı, parayı nasıl harcayacağını değil, nasıl kazanacağını öğrenmek istiyor.
* * *
Parayı nasıl harcayacağını bilse, nasıl kazanacağını da zaten öğrenirdi.
* * *
Paranın harcanma düzeyine dönük bir eğitilmişlik, paranın nasıl kazanılacağını da dansa kaldıran bir kavalye.
Ve para eğitimle değil, öğrenimle kazanılabiliyor.
* * *
Okullar para kazanmak için gerekli donanımları sağlamaya yarar. Buna da eğitim değil, öğrenim deniliyor.
Yani efendim, okullar sayesinde, parayı kazanmak için gerekli donanımlara sahip oluruz.
* * *
Ailemizle çevremizden bize yansıyan eğitim sayesinde de, o kazandığımız parayı en zevkli ve verimli bir biçimde nasıl harcayacağımızı da; birilerine özenmeden, otomatik olarak biliriz.
* * *
Türkiye’nin sorunu eğitim midir, öğrenim midir? Yoksa her ikisi mi?
Yani biz hem parayı kazanmasını, hem de harcamasını çağdaş ölçeklere göre biliyor muyuz, bilmiyor muyuz?
* * *
Hemen hemen hiç tartışılmayan bir konudur bu...
* * *
Eğitim, yani çevre ve aile; kişiyi, kırk katlı bir baklavanın ince hamurları gibi, kendi fırınlarından geçirir usulca...
Öğrenim ise fırının nasıl yakılacağını, baklava hamurunun nasıl tutulacağını... Yani paranın nasıl kazanılacağını enjekte eder kuşaklara...
* * *
Şans, fırsat, açıkgözlük...
“Yolunu bulan buluyor” inançları...
İnanın fasaryadır.
* * *
Bir Harvard mezunu, dünyanın her yerinde kendisine yetecek parayı kazanır.
Yemekten sonra hangi marka konyakla, hangi marka puronun “naçiz vücudunun” keyfine gittiğini de bilir.
Onların öğrenimleri, eğitimleriyle az çok eşit.
* * *
Bizdeki on çocuklu garibanın, gariban oluşu; ne bir eğitim sorunu, ne de bir öğrenim sorunu...
Bu, insan malzemesindeki kaliteyi arttıramama sorunu.
* * *
Nasıl artar?
Kadınların bu konuları içlerine sindirmesiyle artabilir, insan malzemesindeki kalite...
Onlar annelerdir.
Onlar doğurur ve yoğurur insan malzemesini...
* * *
Ama, 38 milyon kadından en az 15 milyonu, dönmeceli olarak her gün erkek dayağı yiyorsa...
Orada ne para kazanmasını, ne de harcamasını bilen çıkar sağlamına...
* * *
Türkiye’nin sorunu eğitimdir.
Yapmayın yahu...
Türkiye’nin sorunu, en az 15 milyon kadına her gün sopa atılması...

Çetin ALTAN-Milliyet

http://gundem.milliyet.com.tr/egitimle-ogrenim-ustune/gundem/gundemyazardetay/11.04.2012/1526612/default.htm

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.