Eğitimde parayı veren düdüğü çalıyor mu?
Abbas Güçlü: Eğitimin ciddi sorunları var, en önemlisi de imaj. Oysa bunu düzeltmesi gerekenler, o imaja en fazla zarar veren konumundalar. Önce bu yanlışa dur demek gerekir!..
Sınav sisteminden kaynaklanan nedenlerle, on binlerce kontenjanın boş kalmasına şiddetle karşı çıkıyoruz. Üstelik, söz konusu olan sadece vakıf üniversiteleri değil, devlet üniversiteleri ve en gözde Anadolu liselerinde bile her yıl binlerce, on binlerce boş kontenjan kalıyor. Hem de kapıda bekleyen milyonlarca öğrenci varken.
Madalyonun öteki yüzü hiç araştırılmadan zehir zemberek açıklamalar yapılıyor.
Hem de her kesimden.
Kalite düşecek, bırakın batsınlar diyenler var. En çok da bize mi sordular da açtılar yönündeki ithamlar.
Başta, plansız programsız üniversite açan siyasiler olmak üzere herkese tepki var. Haksızlar mı? Elbette haklı yönleri var. Ama dediğimiz gibi bir de madalyonun öteki yüzüne bakmak gerekir.
Üniversiteye girişte ille de başarı aranıyorsa, bunun yolu 180 barajı değil, 250 ya da 300 olmalı. Çünkü 500 puanlı bir sistemde, 180 de çok düşük kalır.Eğer 100 üzerinden 50 alanın üniversiteye girdiği bir sistem uygulansaydı, kazananların yüzde 80’i de üniversiteye giremezdi.
Ama hiç kimse bunu sorgulamıyor!
Yine aynı şekilde, AB ülkelerindeki yükseköğrenimde okullaşma oranı yüzde 50’nin çok üzerindeyken, bizde açık öğretim hariç yüzde 20’lerde oluşu da yine hiç kimsenin dikkatini çekmiyor.
Ve çok daha önemlisi, dünyanın en iyi üniversitelerinin bulunduğu ABD’de de bizdekinden çok daha vasat üniversiteler olmasına karşın, bu durum, orada neden hiç sorgulanmıyor diye araştıran da yok.
Evet ortada çok ciddi bir sorun var ve maalesef bu konu hiç ciddiye alınmıyor...
Düzen güçlüden yana
Gelin isterseniz bu konudaki çözümün ne olduğuna geçmeden önce şu maillere bir göz atalım:
“200 puanla özel üniversitelerin iyi mühendislik fakültelerine girilebiliyor.
Diğer taraftan devlet üniversitelerine, aynı mühendislik fakültelerine 450 puanla giren çocuklar var.
Yine maalesef ki o 200 puanla mühendis olan çocuk iş buluyor, diğeri bulamıyor!
Niye mi, babası güçlü, ailesi güçlü. ALES’ten 35 puan alıp, mastır için özel üniversitelere gidenleri duyuyoruz.
Adalet lafı hikaye biz bunları iş hayatında yaşıyoruz. Özellikle özel sektörde. Bir mavi yaka, eğer torpili yoksa, istediği kadar tırmalasın bir adım ileri gidemez. İsterse doktora yapsın Dr. Mavi Yaka olarak kalır.
Paranın gücü. Hayat acımasız ve güçlüden yana. Düzen, dün de böyleydi, bugün de...”
“Oh olsun onlara”
“Boş kontenjanlı üniversitelerin haline ne kadar gülüyorum bilemezsiniz.
Az bile.
Hem devlet şapa oturdu hem özel ve vakıf üniversiteleri.
Sen devlet efendi, kalkıp da politik nedenlerle neredeyse her kasabaya bir üniversite deyip Allah’ın dağına milyon dolarları gömersen, planlaman sıfırsa, sırtını saçma sapan ve artık kadük olmuş çağ dışı giriş ve yerleştirme sınavlarına dayamışsan, üniversite diye ortaya çıkan kurumlarda toplam 5 profesör, 10 doçent, 20 yardımcı doçentle eğitim yapmanın bilim olacağını sanıyorsan, böyle düdük gibi ortada kalırsın işte.
Ya özel ve vakıf üniversiteleri?
Üç beş, nerden zengin oldukları belli olmayan türedinin, eğitim ticaretinde para var diye ortaya çıkıp, en kabadayı 3 bin kişilik kolej irisi dandik üniversiteler kurup, anasının nikahını isteyip, keseni dolduracağını sanırsan, halk da sana öyle bir ders verir ki eşekten düşmüş karpuza dönersin.
Üniversite kurmak mahalle arası dershaneler açmaya benzemez.
Hele hele bir de iflas edip kapatın o üniversiteleri görürsünüz başınıza neler gelecek!
Para için devlet üniversitelerini terk edip kapağı size atan saygın bilim adamları, batan gemiden kaçan fareler gibi tüymeye başlasınlar, boş geçen derslerden bıkan öğrencilerin elinden paçanızı zor kurtarırsınız.
Yüksek öğretimi çocuk oyuncağı sananlara oh olsun.
İster devlet, ister özel.
Aklı olmayanların başına daha neler gelecek göreceğiz...”
Çözüm yolu?
Bu yönde çok sayıda mail geliyor ve önemli bir çoğunluğu yukarıdaki sertlikte. Bu da gösteriyor ki, özel okulların da, vakıf üniversitelerinin de ciddi bir imaj sorunu var. Parayı veren düdüğü çalıyor kimliğinden acilen kurtulmaları gerekiyor. Devlet üniversiteleri için de durum farklı değil. Özellikle yeni kurulan üniversitelerin akademik anlamda bir donanıma sahip olduğuna inananlar yok gibi.
Hataları yok mu elbette var. Ama durumun böyle olmadığını en yakından bilen biriyiz.
Bırakın batsınlar ve yeni üniversiteler açılmasın mantığı, doğru bir mantık değil. Daha da çok açılsın ama adam gibi. Daha da çok mezun versinler ama özellikle kamusal alanlarda çalışacaklara yeterlilik sınavı getirilmesi koşuluyla...
Özetin özeti: Eğitimin ciddi sorunları var, en önemlisi de imaj. Oysa bunu düzeltmesi gerekenler, o imaja en fazla zarar veren konumundalar. Önce bu yanlışa dur demek gerekir!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.