EĞİTİM YÖNETİCİLERİNİN PROBLEMLERİ

EĞİTİM YÖNETİCİLERİNİN PROBLEMLERİ

EĞİTİM YÖNETİCİLERİNİN PROBLEMLERİ

Kalkınmanın, ülkenin bugününü ve geleceğini teminat altına almanın en öncelikli yolunun eğitim olduğu fikri toplumun tüm kesimlerince genel kabul görür.

            Herkesçe malum olduğu üzere eğitim kalitesi; eğitim çalışanlarının niteliği ile, eğitim çalışanlarının niteliği onların yetişmesi, moral motivasyonu, çalışma isteği ve hedeflerinin olması ile ilintilidir.

            Bakanlığımız merkez ve taşra teşkilatında görev yapan eğitim yöneticilerinin atama ve görevde yükselmelerini düzenleyen mevzuat esas ve kriterleri sürekli değiştiği ve bu sebeple yönetimde izah edilebilir bir hiyerarşik yapı oturtulamadığından bu durum sonuç olarak statü, mali ve sosyal haklar yönünden de  mağduriyetlere zemin hazırlamıştır.

            Tamamen liyakat odaklı olması gereken yönetici atama ve yetiştirme işi ne yazık ki böyle yürümüyor. Milli Eğitim Bakanlığı personelinin görevde yükselme ve unvan değişikliği esaslarını düzenleyen ve halen yürürlükte olan mevzuat net çelişkiler içermektedir. Bir örnekle ifade etmek gerekirse: Mevzuat okul yöneticiliklerine (Okul müdür yardımcılığı, okul müdürlüğü) ve milli eğitim şube müdürlüklerine sınavla atama yapılmasını öngörmekte olup  A tipi bir okul yöneticisi sınavsız şube müdürü olamadığı halde şube müdürünün amiri konumundaki İl milli eğitim müdürü olabilmektedir. Kişisel düşüncemi  ifade etmem gerekirse okul yöneticiliği ve milli eğitim şube müdürlüğü atamalarında sınav puanının yegane belirleyici olması kesinlikle doğru değildir. Aslolan   liyakatin somut göstergelerle izahı ve bir üst kademeye atanacakların bir alt kademede çalışanlar arasından belirli kriterlere göre seçilmesidir. Okul yönetim kademelerine aday olan öğretmenlerin ve okul müdür yardımcılarının,  taşra teşkilatı genel idare hizmetleri yöneticiliklerine  atanmak isteyen  okul yöneticileri ile Milli Eğitim Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatı genel idare hizmetleri sınıfı yöneticilerinin atanmak istediği okula, yönetim kademesine yönelik proje ve taahhütleri, bu göreve talip olmadan önceki başarılı çalışmaları, birikim ve deneyimleri de değerlendirme kriterleri arasında yer almalıdır.

Türkçe öğretmeni olarak 1979 yılında başlayan görev sürecimde  aday öğretmenliğimin 4. ayından sonra kesintisiz olarak orta okul müdür vekilliği ve müdürlüğü, lise müdürlüğü, ilçe milli eğitim müdürlüğü akabinde il milli eğitim müdür yardımcılığı görevlerinde bulundum. Görevimin mali yönünü yıllarca hiç düşünmedim. Doğu, Güneydoğu ve Karadeniz kırsalında fedakarlıkla, koşuşturmayla, yapılabileceğin en iyisini, en doğrusunu yapma azmiyle geçen yirmi yılı aşkın görev yıllarım da dahil hiçbir maaşımı ve ücretimi hak ederek aldığımı söyleyemedim. Kamu parasının vebal ve sorumluluğunu hep içimde taşıdım. Ne var ki yıllar önceki görev statülerimin bugün sahip olduğu mali hakların şimdiki konumumla gerisinde olduğumu görmek ister istemez işin mali boyutunu, hiyerarşik yönünü düşündürüyor ve rahatsızlık veriyor.

            Terfii sisteminin oturmuş olduğu kurumlara hep gıpta ederim. Hedefi, beklentisi olmayan kamu görevlisinin verimi de olmaz. Öğretmenlikten müsteşarlığa giden yolun yegane kriterinin ülkeye üstün hizmet, başarı ve verimlilik olması gerektiğini düşünüyorum. Bu sürecin tanımlanması, somut göstergelerinin belirlenmesi gerekmektedir. Elbette her başarılı  verimli çalışanın ilçe, il müdürü, genel müdür gibi unvanlara sahip olması mümkün değildir. Ancak çalışanlar  merhale kat ettikçe belli unvanlara eşdeğer mali ve sosyal haklara ve statüye kavuşacağını bilmelidirler. O zaman top yekun verimlilikten söz edilebilir. Çalışanla çalışmayanın aynı kefeye konulduğu, aynı haklara sahip olduğu, üstün astın sahip olduğu haklara sahip olmadığı kurumlarda ne huzur ne de verimlilik olur.

             

            Bu itibarla konuya yönelik kişisel yaklaşımımı paylaşmak istiyorum.

            1-Milli Eğitim Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatında görevli şube müdürü, ilçe milli eğitim müdürü ve milli eğitim müdür yardımcılarının mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesi için; eğitim-öğretim hizmetleri sınıfında çalışan öğretmenlerimizin öğretmenlik kariyer basamakları uygulaması gibi, genel idare hizmetleri sınıfındaki yöneticilere de yönetim kariyer basamağı uygulaması getirilmeli, kariyer basamaklarında yükselme asas ve kriterleri eğitim camiasının tüm paydaşları ile paylaşılıp müzakere edilerek belirlenmeli, görev statü ve mali hakları öğretmen ve yöneticilerin kariyerlerine göre tayin edilmelidir.

            2-Öğretmenler dışındaki hiçbir yönetici ve bakanlık mensubuna ek ders adı altında ödeme yapılmamalıdır. 

            3-Hangi konumda ve görevde olursa olsun sürekli olarak kişilerin verimliliği takip edilmeli, başarılı bulunmayan üretken olmadığı tespit edilen, geleceğe yönelik proje, beklenti ve iddiası olmayan öğretmenler, denetçiler ve yöneticiler; verilecek hizmetiçi eğitimler ve alınacak idari önlemlere rağmen gerekli performansı göstermediği takdirde statü ve görev değişikliğine gidilmelidir.

            4-Eğitim müfettişlerinin denetimini yapamayacakları, görev vekaleti ve yetki devriyle kendilerine görev ve talimat verme konumunda olan il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerindeki yöneticilere (şube müdürü, ilçe milli Eğitim Müdürü ve il milli eğitim müdür yardımcısı) yönelik inceleme ve soruşturma yapmalarına cevaz veren yönetmelik hükmü düzeltilmelidir.

            Milli eğitim yöneticilerinin mağduriyetlerini gidermek amacıyla kurulan UEYDER  oluşumunun önemsenmesi; esasen ülke geleceğinin, nesil meselesinin önemsenmesidir. Bu örgütün sesine kulak vermek; camiamızın ahenk, huzur ve top yekun başarısı, dolayısıyla ülke geleceğimiz için hayırlı olacaktır.

            Bakanımıza muvaffakiyetler temennisiyle.  

            Ali KÖSE

           Trabzon İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum