Eğitim-Bir-Sen'den Müfredat Taslağına "Resmi İdeoloji" Eleştirisi
Eğitim-Bir-Sen olarak, yıllardır, müfredat reformunun kaçınılmaz olduğunu vurguladık ve bu çerçevede Gecikmiş Bir Reform: Müfredatın Demokratikleştirilmesi başlıklı kapsamlı raporumuzu Ocak ayının başında kamuoyuyla paylaştık.
Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın, 13 Ocak 2017 tarihinde, 53 dersin taslak öğretim programının askıya çıkarıldığını, taslak programların 10 Şubat 2017’ye kadar askıda kalacağını; eğitimciler, sivil toplum örgütleri ve toplumun tüm farklı kesimlerinden taslak programlar için görüş alacaklarını, gelecek görüşler ekseninde programlarda iyileştirmeler yapacaklarını açıklamasının ardından, taslak programlar sendikamız tarafından incelenmiştir.
Açıklanan taslak müfredata ilişkin görüşlerimiz şu şekildedir:
Eğitimde reform kaçınılmazdır
Toplumun farklı kesimleri, kapsamlı bir müfredat reformuna ihtiyaç olduğu konusunda neredeyse hemfikirdir. Eğitim-Bir-Sen olarak, yıllardır, müfredat reformunun kaçınılmaz olduğunu vurguladık ve bu çerçevede Gecikmiş Bir Reform: Müfredatın Demokratikleştirilmesi başlıklı kapsamlı raporumuzu Ocak ayının başında kamuoyuyla paylaştık. Müfredatları ve ders kitaplarını inceleyen araştırmalar, müfredatın ve kitapların tek tipçi olduğunu, endoktrinasyonu hedeflediğini, çoğulculuğu dışladığını, farklılıklara izin vermediğini, sivil ve demokratik bir vatandaş perspektifini içermediğini; aşırı milliyetçi, devleti ve devlet otoritesini yücelten bir özelliğe sahip olduğunu ortaya koymuştur.
Taslak programlar için görüş alınması demokratik olgunluk açısından önemlidir
Taslak programların, kamuoyunun görüşü alınmak üzere askıya çıkarılması son derece yerinde bir adımdır. 2015 yılında başlayan öğretim programlarını askıya çıkarma uygulaması, demokratik olgunluk, çoğulcu, farklı kesimlerin sürece katılımına imkân vermesi açısından önemlidir. Eğitim Bir-Sen olarak, programların askıya çıkarılmasını ve kamuoyundan görüş alma sürecini olumlu bulmaktayız. Bakanlığın, kamuoyundan gelen tüm görüşleri dikkatli bir şekilde incelemesi ve toplumsal talepleri dikkate alarak programlarda revizyona gitmesi gerekmektedir. Bakanlık, bundan sonraki çalışmalarını olgunlaştırırken de görüş almaya devam etmelidir.
Müfredat reformunun amacı ve temel ilkelerinin ne olduğu belli değildir
Bakanlık 53 öğretim programında değişiklik yapmıştır. Ancak değişimin temel gerekçesinin ne olduğu açık bir şekilde ortaya konulmamıştır. Programların amaçları, hedefleri ve felsefesi incelendiğinde eski programlardan önemli bir farklılaşmanın olmadığı görülmektedir. Önemli sayıda dersin öğretim programının değiştirildiğinin ilan edildiği bu süreçte, değişimin amacı, hedefi ve kapsamının açık bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Dahası, Bakanlık programlarda yaptığı güncelleme çalışmasında sadeleştirmeyi amaçladığını ifade etse de, birçok programda sadeleştirme yapılmadığı, bazı kazanımların birleştirildiği veya bazı kazanımlar çıkarılırken yeni kazanımların eklendiği görülmüştür.
Öğretim programlarının amaç ve ilkelerinde bir değişim görülmemiştir
Öğretim programının felsefesinde, amaç ve ilkelerinde önceki öğretim programlarının amaç, hedef ve felsefesinden bir farklılaşma ve değişim görülmemektedir. Örneğin, Türkçe öğretim programında; 2015 programına göre taslak Türkçe programında herhangi bir değişiklik yoktur. İçerikteki cümleler hatta kelimeler bile aynıdır. 2015 programında vizyon şeklinde ifade edilen terim, 2017 programında amaç halini almıştır. 2015 programında Öğretim Programının Temel Yaklaşımı başlıklı içerik 2017 programında Öğretim Programının Temel Felsefesi başlığına aynı açıklamalarla dönüşmüştür. Değişiklik olarak öne çıkan husus, 2015 programında Temel Beceriler, Değerler Eğitimi ve Rehberlik konularına değinilmemişken 2017 programında toplam iki sayfada bahsedilmesidir.
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinde eski programda amaç olarak tanımlanan 14 husus hemen hemen aynı ifadelerle yeni programda da yer almaktadır. Örneğin;
1. Atatürk’ün üstün askerlik yeteneklerini, devlet adamlığı ve inkılapçı niteliklerini öğrenerek onun kişilik özelliklerini örnek alır…
3. Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen Türk inkılabının tarihi anlamını ve önemini kavrar…
8. Atatürk’ün dünya görüşünü ve düşüncelerini benimseyerek Atatürkçü düşünce sisteminin bir savunucusu olur…
10. Ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini Atatürk İlke ve İnkılaplarının oluşturduğunun bilincine varır…
14. Günümüzün sorunlarına Atatürkçü bir yaklaşımla çözümler üretmesini sağlayacak ve kendisini geleceğe hazırlayacak bilgi, beceri, değer ve tutumlar kazanır.
Öğretim programlarına dair en büyük yenilik olarak değerler eğitiminin dahil edilmesi olduğu ifade edilmiştir. Değerler eğitimine bakıldığında, eski programlarda öğretilmesi gereken değerlerden bahsedilmekte ancak ayrı bir bölümde öğretilmesi hedeflenen değerler yer almamaktadır. Yeni programda ise ayrı bir değerler bölümü açılmıştır. Öğretim programında yerleştirilmesi istenen değerlerin eskisine benzer olduğu görülmektedir. Örneğin, Hayat Bilgisi eski programında 20 değer yer almışken, yeni programda 26 değer sayılmıştır. “Vefalı olma” “vicdanlı olma” gibi ifadeler eklenmiştir.
Taslak programlarda beklentileri karşılayacak bir değişiklik bulunmamaktadır
Taslak öğretim programları incelendiğinde, programlarda kısmi bir değişimin olduğu görülmektedir. Birçok programda hemen hemen hiçbir değişiklik yapılmadığı (örneğin, matematik öğretim programı), bazılarında ise ifade ve anlatım biçimlerinde (örneğin, Hayat Bilgisi ve Türkçe dersi öğretim programı) değişiklik yapıldığı tespit edilmiştir. Genel olarak, öğretim programlarında, önceki ile kıyaslandığında değişiklik oldukça sınırlıdır. Yukarıda da ifade edildiği gibi, birçok derste taslak programda kazanım sayılarında sınıf düzeyi ve kazanım alanına göre birkaç artma ya da azalma meydana gelmiştir. Burada, daha çok kazanımların yer değiştirmesi söz konusudur. Daha somut bir ifadeyle, ilkokul Türkçe 2015 programında birinci sırada verilen kazanıma 2017 programında dördüncü sırada verilmekte ya da önceki programın kazanım uyarısında yer alan ifadenin yeni programa ayrı bir kazanım olarak verilmesi gibi nedenler dolayısıyla kazanım sayılarında değişim yaşanmış, öğretim programının mantığında ise bir değişim görülmemiştir. Örneğin, 2015 programında yer alan T.1.2. Okuma/İlk Okuma kazanımları toplam 6 iken, bunların 5’i aynen 2017 programına alınmıştır. 2015 programından “T.1.2.5. Metni canlandırarak okur” kazanımı programdan çıkarılmıştır. Birinci sınıf düzeyi için bu kazanımın çıkarılması yerinde olmuştur. Ancak bu tür rutin değişiklikler için kapsamlı bir program değişim sürecine gerek yoktur.
Hayat Bilgisi ders programında da benzer şekilde asgari bir değişiklik vardır: “Ben ve Okulum” ünitesi “Okulumuzda Hayat” olarak değiştirilmiştir. Bu ünitedeki 14 olan kazanım sayısı 15’e çıkarılmış. Kazanımlar ise birbirine benzerdir. Örneğin “Öğretmeniyle ve arkadaşlarıyla tanışır”, “Sınıf içi tanışma etkinliğine katılır” olarak değiştirilmiş ve şu açıklamaya yer verilmiştir: “Kendini tanıtarak, öğretmeniyle ve arkadaşlarıyla tanışır.”
Öğretim programlarında insan hakları, toplumsal ve kültürel duyarlılık gibi hususlara yönelik bir gelişme yok
Öğretim programlarında, eğitim içeriği, aktarılan değerler konusunda pek bir değişiklik yaşanmamıştır. Eğitim-Bir-Sen’in öteden beri talep ettiği üzere, çoğulcu, farklılıklara izin ve imkân veren, daha empatik ve eleştirel bir tarih anlayışı, toplumsal taleplere duyarlı, tarihi ve kültürü ile barışık bir müfredatın oluşturulduğunu söylemek güçtür. Bu anlamıyla müfredattaki değişim daha çok şekli olmuştur. Zaten ciddi bir değişim yaşanmayacağı, Bakan Yılmaz’ın açıklamalarında ve sonraki günlerde Bakanlık tarafından kamuoyuna yapılan açıklamalarda görülmüştür.
Sonuç ve değerlendirme
Kapsamlı bir müfredat reformu konusunda önemli bir toplumsal talep vardır. Böyle bir talebin varlığını, hazırladığımız raporda da ifade etmiştik. Ancak hazırlanan taslak programların, mantalite değişimini ve toplumsal talepleri karşılamaktan uzak olduğu, tarihi ve kültürü ile daha barışık bir müfredatın hazırlanmadığı, önceki müfredatlardan ilke, amaç ve içerik olarak pek bir farklılaşma içinde olmadığı görülmektedir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, baskıcı, aşırı ideolojik, tek tipçi ve farklılıklara izin vermeyen bir eğitim sistemi yerine; öğrencilerimizin kendi değerleriyle barışık yetişmesini, kendilerini en iyi şekilde gerçekleştirebilmelerini, yeni gelişmelere açık olmalarını ve böylece dünyayla rahatlıkla rekabet edebilmelerini sağlayacak bir eğitim sistemi istiyoruz. Maalesef taslak programlar bu talepleri karşılamaktan uzaktır.
Müfredat reformunun tanıtımında, ‘Beyaz Kitap’a atıfta bulunulması ve söz konusu kitabın belli bir ideolojinin öğretilmesinde temel olarak alındığının ifade edilmesi, müfredatlarda bir ilerlemenin olmadığının/olmayacağının göstergesidir. Biz, Atatürk’ün efsanelerden, mitlerden ve tarihsel yanlışlardan arınmış bir şekilde, tarihsel gerçeklere uygun olarak öğretilmesinden yanayız.
Ne yazık ki, müfredatın ideolojisine ilişkin bir değişiklik yapılmamış ve değişiklikler daha çok teknik düzeyde kalmıştır. Burada dile getirilen hususların, programlar revize edilirken, bakanlık yetkilileri tarafından dikkate alınmasını umuyoruz. Ayrıca, programların nihai şekillerine kavuşturulmasından sonra, ders kitaplarının hazırlanma sürecine özel önem verilmesi gerekmektedir. Ders kitaplarında, tek tipçi, ayrımcı, insan haklarına aykırı, otoriteyi ve devlet otoritesini yücelten, her daim devleti bireye önceleyen perspektiften vazgeçilmelidir.
Son olarak, ders kitapları hazırlanırken, bilimselliğe riayet edilmeli ve kitapların herhangi bir bilimsel yanlış içermemesi noktasında hassas davranılmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.