Eğitim-Bir-Sen'den AYM'ye İLKSAN Kararı Tepkisi
Anayasa Mahkemesi, zorunlu İLKSAN üyeliği konusunda, daha önceki kararlarıyla çelişen çok tartışılacak bir karara imza atmıştır.
Anayasa Mahkemesi, zorunlu İLKSAN üyeliği konusunda, daha önceki kararlarıyla çelişen çok tartışılacak bir karara imza atmıştır.
Eğitim-Bir-Sen olarak, zorunlu İLKSAN üyeliğinden ayrılmak isteyen bir üyemiz adına Afyonkarahisar İdare Mahkemesi’nde açmış olduğumuz davada, mahkeme, zorunlu Sandık üyeliğinin anayasaya aykırı olduğu itirazımızı haklı ve yerinde bulmuş, bu suretle zorunlu üyelik maddesini Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştı. Ancak Anayasa Mahkemesi, zorunlu Sandık üyeliğinin irade ve sözleşme özgürlüğünün ihlali olduğu gerçeğini görmezden gelerek Sandığın “kamu kurumu olduğu” şeklinde son derece zorlama gerekçelere sığınarak zorunlu üyeliği anayasaya aykırı görmemiştir.
Oy çokluğuyla alınan karara muhalif kalan üyelerin, anayasa aykırılık iddialarımızı kabul ederek geliştirdikleri görüşlerinden de anlaşılacağı üzere, Anayasa Mahkemesi, kamu görevlileri söz konusu olduğunda kanunla bu kişilerin sözleşme ve irade özgürlüklerine müdahale edilebileceği gibi son derece olumsuz sonuçlara gebe bir içtihat oluşturma yoluna gitmiş; batık kurum İLKSAN’ın iflasından doğacak ve devlete yüklenecek faturayı ödetmemek adına üyeye karşı bu arpalığı korumuş, bu kamburun bir süre daha yaşaması için nefes olmuştur. Bu zarar, sebep olanların önüne eninde sonunda gelecek, eğitim emekçilerinin sırtında daha fazla kambur olmayacaktır. Mahkemenin, paternalist (babacı) ve korporatist (toplumsal taleplerin devletçi bir siyasi gramerle telaffuz edilmesi) bir devlet anlayışının tezahürü olan bir mantıkla, “(Sandığın) üyeleri arasında sosyal ve ekonomik dayanışmayı güçlendirme amacını taşıdığı kuşkusuzdur” şeklindeki ifadeleri ne yazık ki bu karara gerekçe yapılmıştır. Söz konusu ifade, eğitime ömrünü veren eğitim emekçilerinin kendi aralarında dayanışma becerisi gösteremeyecek kadar yetersiz olduğu anlamına gelebilecek hakaretamiz bir ön yargıyı barındırmaktadır. Yine bu gerekçe, belli bir meslek grubunun kendi aralarındaki birlik ve dayanışmayı ancak devlet eliyle ve kanun zoruyla sağlayabileceği gibi vatandaşına güvenmeyen totaliter bir zihniyetin izlerini de taşımaktadır.
Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesi’nin iki yıl önce vermiş olduğu, Türk Eczacılar Birliği’ne üye eczacıların yardımlaşma sandığına üye olmalarını zorunlu kılan kanun hükmünün iptaline ilişkin kararına rağmen böyle bir karar verebilmiş olması, özgürlük alanının genişletilmesi için mahkemeye duyulan güveni ciddi şekilde sarsmıştır.
İLKSAN, mahkemenin ifade ettiği gibi, bir kamu kurumu niteliğinde ise o hâlde kanunla bağlandığı Millî Eğitim Bakanlığı’na düşen, Sandığın yönetimini bütünüyle ele alıp sürekli büyüyen zararı gidermek suretiyle üyelerin çıkarını korumak, Sandığın birilerinin arpalığı olmasına artık bir son vermektir. Bakanlık, zorunlu üyeliği kaldırarak üyeliği isteğe bağlı olarak tüm bakanlık çalışanlarına açık hâle getirmelidir. İLKSAN’da, kârı yönetenlere, zararı üyeye ve kamuya yıkan mevcut anlayış artık son bulmalıdır. Mahkeme kararının doğal sonucu, Millî Eğitim Bakanlığı’nın kendisine bağlı kılınan bu “kamu kurumunu” kamu yararı ve hizmet gerekleri ölçüsünde üyenin çıkarını koruyacak şekilde yönetme, mali yönden batık olan Sandığı ayağa kaldırma görevinin doğmuş olmasıdır.
Başkan vekilinin karşı oy kullanmasındaki şu gerekçe, bu kaçınılmaz görevinde Bakanlığa yol göstermelidir: “(…) Bir yardımlaşma sandığına üyeliği zorunlu tutmanın çok çeşitli meşru amaçları olabilir ve bu kişiler için birtakım yararlar da sağlayabilir. Bazı insanlar bu yararları kısa dönemli çıkarlarını düşünerek veya bazı nedenlerle öngöremeyebilirler. Bu durumda devletin yapması gereken özgürlüğe ve bireysel tercihlere saygı duymaya en az zararı verecek uygulamalara gitmek olmalıdır. İnsanları belirli bir yönde seçimler ve tercihler yapmaya yönlendirmek için teşvik edici, seçimi kolaylaştırıcı düzenlemelere gitmek, zorlamalardan kaçınmak gerekmektedir. Tercih ve seçim özgürlüğünü kısıtlamadan bir seçim mimarisi şeklinde politikalar tasarlayarak kişileri dürtmek hem özgürlüğü korumak kem de kamusal amaçları sağlamak açısından en optimal çözüm gibi görünmektedir.”
Eğitim-Bir-Sen olarak, kanunla dayatılan zorunlu Sandık üyeliğinin kaldırılması için mücadele etmeye devam edecek, konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyarak talebimizin takipçisi olacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.