Eğitim-Bir-Sen: Eğitim Vizyonu rafta kalmasın, icraata dönüşsün
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Kolukısa ve Hasan Yalçın Yayla, İstanbul 3, 5 ve 6 No’lu şubelerin Ümraniye, Çekmeköy, Sarıyer ve Çatalca’da düzenlediği programlara katıldılar.
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Kolukısa ve Hasan Yalçın Yayla, İstanbul 3, 5 ve 6 No’lu şubelerin Ümraniye, Çekmeköy, Sarıyer ve Çatalca’da düzenlediği programlara katıldılar. Şube yönetim kurulları, ilçe temsilcilik yönetimleri, işyeri temsilcileri, okul yöneticileri ve üyelerin katıldığı toplantılarda, sendikal çalışmalara ve eğitim gündemine ilişkin değerlendirmeler yapıldı, sorunların çözüme kavuşturulması için yapılması gerekenler hakkında istişarelerde bulunuldu; eğitim çalışanlarına yönelik şiddeti önleyecek bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu, 3600 ek göstergenin kapsamının genişletilerek çıkarılması, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun öğretmene destek olacak, kronikleşmiş sorunları ortadan kaldıracak şekilde hazırlanarak hayata geçirilmesi gerektiği vurgulandı.
Ümraniye ve Çatalca’da üyelerle bir araya gelen Şükrü Kolukısa, Eğitim-Bir-Sen’in, hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı, ekonomik sıkıntıların had safhada olduğu bir dönemde Mehmet Akif İnan ve arkadaşları tarafından eğitim çalışanlarının, kamu görevlilerinin mali, özlük ve sosyal haklarının korunması, geliştirilmesi, özgürlük alanlarının genişletilmesi, haksızlığa uğrayanların hakkını savunmak, Türkiye’nin baskıcı ve yasakçı anlayıştan kurtarılarak tam demokrasiye geçmesini sağlamak amacıyla 1992 yılında kurulduğunu ifade ederek, “Mehmet Akif İnan, bu amaç ve ideallerle yola çıkmış; bir yandan yoklukla, sıkıntılılarla mücadele etmiş, diğer yandan eğitim çalışanlarının bir çatı altında bir araya gelmesi, örgütlenmesi için çaba harcamıştır” dedi.
Yasakların kaldırılmasında katkımız, kazanımların altında imzamız var
27 yıllık sendikal yolculuklarında, özlük ve özgürlük mücadelelerinde pek çok kazanım elde ettiklerine dikkat çeken Kolukısa, şunları kaydetti: “Vesayeti deşifre ettik, darbe dönemlerinin uygulamalarının, izlerinin silinmesini, başörtüsü başta olmak üzere, birçok yasağın kaldırılmasını sağladık. Kaldırımın taşıyla, esnafın camıyla sorunu olanların aksine sendikacılığa yeni bir soluk getirdik. Cam çerçeve indirmek, ortalığı savaş alanına çevirmedik. Gerektiğinde alanlara çıktık, sorunları alt alta sıralamakla yetinmedik, çözüm önerileri sunduk ve her zaman çözümün takipçisi olduk. Sizler biliyorsunuz, onun için kazanımlarımızı tekrarlamayacağım ama birkaçını da hatırlatmadan geçemeyeceğim. Millî Güvenlik Dersi’nin müfredattan, apoletin sınıftan çıkarılmasında, nöbet ücretinin gelmesinde, ek ders ücretinin artmasında, sınav ücretlerinde adaletsizliğin son bulmasında terimiz var. 4/C’nin son bulması, sözleşmelilerin kadroya alınması çıkardığımız güçlü sesin, yaptığımız eylemlerin sonucudur. 28 Şubat kararlarının çöpe atılmasında, başörtüsü yasağının sona ermesinde, katsayı engelinin kaldırılmasında, 15 Temmuz ihanetinin püskürtülmesinde de terimiz, emeğimiz ve imzamız var.”
Eğitim Vizyonu rafta kalmasın, icraata dönüşsün
2023 Eğitim Vizyonu ile belirlenen hedeflerin somut eylem adımlarına dönüşmesinin zamanının geldiğini hatta geçtiğini kaydeden Kolukısa, “Eğitim Vizyonu açıklandığında ‘Eğitim 2023 için başlıklar tamam, boşluklar da tamamlanmalıdır’ demiştik. Üzerinden epey zaman geçmesine rağmen tespitlerin gereği yapılmamış, eylem adımları ya henüz hiç atılmamış ya da eylem takviminin gerisinde kalınmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı, eylem takvimine uymalı, tespitten çözüme, vaatten eyleme, sözden fiile bir an önce geçmelidir. Eğitim çalışanlarının sorunları yapısaldır, derindir, palyatif önlemlerle çözülemez. Eğitimde yüksek kaliteye odaklanmak; üzerinde iyi düşünülmüş, paydaşlarla istişare edilmiş sürdürülebilir politikaların belirlenmesi ve uygulanmasıyla mümkündür. Değişim ve dönüşüm iradesinin meşruiyetinin tartışılmaması, fikirde isabet, eylemde muvaffakiyet, millette memnuniyet isteniyorsa süreç, sahadaki tecrübelerle, paydaşların görüşleriyle olgunlaştırılmalı, çalışmalar daha fazla zaman geçirilmeden hayata geçirilmelidir” şeklinde konuştu.
Devlet sözünde durmalı, 3600 ek gösterge kapsamı genişletilerek uygulanmalıdır
3600 ek gösterge vaadinin üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen hâlâ somut bir adım atılmadığını belirten Kolukısa, şöyle devam etti: “İkinci 100 Günlük Eylem Planı’nda ve 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nde yer verilen 3600 ek gösterge ile ilgili çalışma bir an evvel yapılarak Meclis’e sunulmalıdır. Hem teklifçisi hem de takipçisi olduğumuz 3600 ek göstergenin kapsamı, bütün eğitim çalışanlarını ve bütün kamu görevlilerini içine alacak şekilde genişletilmeli ve memurun memnuniyetsizliği daha fazla büyümeden bir an önce hayata geçirilmelidir.”
Öğretmen istihdamında farklı modellerden vazgeçilmesi, atamaların kadrolu yapılması çağrısında bulunan Kolukısa, istihdamda güçlük çekilen yerlerde teşvik sisteminin hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.
Şiddetin önlenmesi için caydırıcı tedbirler alınmalıdır
Artarak devam eden eğitim çalışanlarına yönelik şiddet konusuna da değinen Şükrü Kolukısa, şiddetin önlenmesi için caydırıcı tedbirlerin alınmasının elzem olduğunu dile getirerek, sözlerini, “Eğitim çalışanlarının maruz kaldığı şiddet, kınama veya yüksek perdeden cümle kurmakla değil, gerekli yasal ve caydırıcı önlemleri almakla önlenebilir” diyerek tamamladı.
Yayla: Zillete imza atmadık
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Hasan Yalçın Yayla, Çekmeköy ve Sarıyer’de düzenlenen toplantılarda işyeri temsilcileri ve okul yöneticileriyle bir araya geldi. Burada konuşan Yayla, toplu sözleşme süreciyle ilgili olarak, “Tekliflerimizi, üyelerimizin, eğitim çalışanlarının talepleri doğrultusunda hazırladık ve Kamu İşveren Heyeti’ne ilettik. Enflasyona ezdirmeyecek bir zam artışı istedik, bunun yanı sıra diğer sorunları da çözüm önerilerimizle birlikte masaya taşıdık ve olumlu bir neticenin çıkması için elimizden geleni yaptık. Ancak işveren heyeti, kabul edilmesi mümkün olmayan bir zam teklifiyle masaya geldi ve beklentilerin çok altında olan bu orana imza atmayacağımızı deklare ettik, zillete imza atmadık. Gelinen noktada, toplu sözleşme düzeninin ve sendikal mevzuatın değişmesi gerektiği ortaya çıktı. Değişiklik için elimizden gelen çabayı göstereceğiz” ifadelerini kullandı.
Meslek kanunu çıkarılmadan öğretmenlik hak ettiği yere gelemez
Eğitim sistemine ilişkin sorunların çözümünün geçici önlemlerle değil, yapısal müdahalelerle mümkün olduğunu belirten Yayla, “Millî Eğitim Bakanlığı sürdürülebilir politikalar üretmeli, paydaşlarla istişare ederek çalışmalar yapmalıdır. Aksi hâlde yerimizde saymaya, başarılarımızı konuşmak yerine sorunların çözümüne kafa yormakla zamanımızı harcamaya devam ederiz. Olan ise çocuklarımıza, yarınlarımıza, geleceğimize olur” şeklinde konuştu.
Meslek kanunu çıkarılmadan öğretmenliğin hak ettiği yere gelemeyeceğinin altını çizen Yayla, öğretmenin, eğitimin ve eğitim sisteminin belkemiği olduğunu vurguladı. Öğretmenliğin bir kariyer mesleği olduğunu dile getiren Yayla, “Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılması, öğretmenlik mesleğinin tüm boyutlarıyla ele alınıp kapsayıcı bir yasal düzenlemeye kavuşturulması ertelenemez bir noktaya gelmiştir. Mesleki standartlara kavuşmamış bir öğretmenlik sistemiyle eğitimde hedeflenen yerlere ulaşılması mümkün değildir” dile konuştu.
Yayla, kazanılmış hakların benimsendiği, öğretmenliğin kariyer, yöneticiliğin profesyonel bir meslek olarak düzenlendiği, kadrolu-sözleşmeli-ücretli ayrımının ortadan kaldırıldığı, mahrumiyet bölgeleri için teşvik sisteminin getirildiği, liyakat ve ehliyet ilkesinin tesis edildiği, öğretmenlik mesleğinin değerinin ve saygınlığının tescil edildiği bir meslek kanununun sosyal taraflarla mutabakat sağlanarak ivedilikle çıkarılması gerektiğini kaydetti.
Yardımcı hizmetler, genel idare ve teknik hizmetler sınıfı çalışanlarının özlük haklarında iyileştirme yapılmalıdır
“Yardımcı hizmetler, genel idare hizmetleri ve teknik hizmetler sınıfı eğitim sisteminin tamamlayıcı değil, ana unsurlarıdır” diyen Yayla, “Eğitim-öğretim faaliyetinin verimli ve nitelikli bir şekilde sürdürülmesinde emekleri ve hakları inkâr edilemeyecek şef, memur, hizmetli ve diğer kadrolarda görev yapan eğitim çalışanlarının özlük haklarının yetersizliği göz önünde tutulmalı, daha verimli bir kamu hizmeti için özlük haklarında mutlaka iyileştirme yapılmalıdır. Yardımcı hizmet sınıfı çalışanlarının görev tanımlarında belirsizlik giderilmelidir” değerlendirmesinde bulundu.
Eğitim yöneticilerinin hizmetleri töhmet altında bırakılmamalıdır
Eğitim kurumu yöneticilerinin yaşadığı sıkıntıların kaynağının çarpık bakış açısı olduğunu vurgulayan Yayla, sorunlu bakışın değişmesinin şart olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: “Maaş bordrosunda bile müdür yazmayan, yöneticiliği ‘ikinci görev’ olarak adlandırılan okul müdürlerinin saygınlığı tescillenmeli, okul yöneticiliği profesyonel bir meslek hâline getirilmeli, okul müdürleri yaptıkları işe göre statü kazanmalıdır. Bu gerçekleşirse, okul müdürlerinin verimliliği, performansı, dahası eğitimin başarısı artacaktır.”
Çağ dışı kılık ve kıyafet yönetmeliğinin değişmesi için mücadelemiz sürüyor
Hasan Yalçın Yayla, darbe ürünü, çağ dışı kılık ve kıyafet yönetmeliğinin değişmesi için yıllardır sivil itaatsizlik eylemi yaptıklarını hatırlatarak, sözlerini şöyle tamamladı: “Kamu görevlisinin ne giyeceğine kendisinin karar vermesi devlet ciddiyetine halel getirmez ama kamu görevlisine ne giyeceğini bir yönetmelikle anlatmak, rüştünü ispat etmemiş bir kamu görevlisi fotoğrafı üretir ve kamu görevlisinin ciddiyetine zarar verir. Bu konuda insan onuruna yakışan bir düzenleme yapılana kadar susmayacağız, eylemimizi kararlılıkla sürdüreceğiz.”
Eğitim-Bir-Sen İstanbul 3 No’lu Şube Başkanı Erol Ermiş, 5 No’lu Şube Başkanı Yusuf Sabaz, 6 No’lu Şube Başkanı İdris Şekerci de birer konuşma yaparak, yaptıkları çalışmalar hakkında katılımcılara bilgi verdiler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.