"Dersimi Seçiyorum, Dinimi Öğreniyorum" Müdahale Mi, Aydınlatma Mı?

"Dersimi Seçiyorum, Dinimi Öğreniyorum" Müdahale Mi, Aydınlatma Mı?

Yahya Kemal Beyatlı merhuma bir Fransız dışişleri bürokratı biraz da istihza ve alaycı bir dille “Türkler Viyana önlerine nasıl gelmiştir” diye sormuştu.

Ders Seçimi Mevzusunda Biraz Daha Hakikat

Yahya Kemal Beyatlı merhuma bir Fransız dışişleri bürokratı biraz da istihza ve alaycı bir dille “Türkler Viyana önlerine nasıl gelmiştir” diye sormuştu. Bu soruyu sorduğunda tarihin derinliğinde güç bizden yana değildi. Bu böyledir milletilerin tarihinde ikbal de vardır, idbar de vardır. Zira : “ Arif- i billah olan her hâlata dil bağlamaz. İnkılap eyler zaman ikbal olur  idbar olur.” Allah’ı hakkıyla idrak etmiş olanlar hâl ve durumlara gönlünü bağlamazlar. Zaman değişir bazen güç ve kudret bir yandadır başka bir zaman ise talihe güçsüzlük düşer. Milletimizin talihine güçsüzlük düşen bir demde Fransız dışişleri bürokratının bu alaycı ve kanatıcı diline Yahya Kemal’in verdiği cevap orijinaldir:

Mesnevi okuyarak ve pilav yiyerek

Merhum demektedir ki bizim milletimizi ayakta tutan bir omurga var. Bu omurganın bir yanı Süleyman Çelebi’nin Mevlidi’dir, diğer yanı Mevalana’nın 26 bin beyitlik Mesnevisidir, diğer bir başka yanı ise kültürü ve yaşama biçimidir. Bu sütunlar mühimdir ve yıkılırsa millet yıkılır. İstikbal göklerde olduğu kadar da köklerdedir. Derinliği muhafaza etmektedir. Millet olma şuurunu sürdürmektedir. 

Türklük ile Müslümanlık iç içe geçmiş iki kavramdır. Öyleki özellikle Batıda Türk, Müslüman yerine kullanılmaktadır. Milletimizin hamurunun nüvesi İslam ve onun alemşumul esaslarıdır. Türk sadece bir ırkın adı darlığında kullanılmamıştır. İsmet Özel’in tespiti ile “ Küfür ile savaşma cesaretini gösteren Müslümana Türk denir.” Buradan demek olur ki Küfürle ceng etme iradesi ortaya koyanlar bu halenin içindedir. Neredeyse tarihin Türklerin İslamla şereflendiği günden beri küfürle savaşan sadece milletimiz efradı ve bizimle yol alanlar olmuştur. Kıvanç duyarız. Bosna Hersek’te soykırım yapan Batı, duvarlara onları Türk oldukları için öldürdüğüne ilişkin sloganlar yazmıştır. Demem odur ki milletimizin kaderi ve mayası Müslüman olmakladır.

60 darbesinde de 80 darbesinde de milletimizin yiğit evlatları mukaddesatı korumak adına can vermişlerdir. Dursun Önkuzu da Mustafa Pehlivanoğlu da onlar gibi binlerce milletimizin babayiğitleri gözlerini kırpmadan can vermelerinin yegane gerekçesi “ ezanlar gökkubbemizi doldursun “ diyedir. Esarete asla bıyun eğmeyen milletimizin ruhunu besleyen de bu mukaddesatı koruma refleksidir. Ölürüz  lakin bizi biz yapan hiçbir şeyin ezilmesine, tahkir edilmesine müsaade etmeyiz. Bu yolda işkence gören, dökülen, kırılan, can veren tüm şühedamıza rahmet dilerim.

Nesillerimize bize ait değerleri aktarmalıyız. Yunus Emre’yi, Hacı Bektaş-ı Veli’yi, Hacı Bayram’ı, Mevlana’yı, Mevlid’i tüm saf ve duruluğu ile nesillerimize emaneti ulaştırmalıyız. Bunlar Müslümanlığın süzülerek incelip damıtıldığı artık hap haline gelmiş müstesna simalarıdır. Her Müslüman en azından ibadetini yapacak kadar İslam bilgisine sahip olmalıdır. Bu tüm Müslümanlar üzerine farzdır. Alemin nuru, insanlığın iftiharı Hz. Muhammed (s.a.v) hayatının her anıyla bilinmesi ve en önemlisi tüm yaralarımıza merhem olması babından taklit edilmesi gereken kutlu bir elçidir. O, alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Her Müslüman bu rahmetten nasiplenmelidir. Kuran duvarlara muhafazalar içinde asılsın diye veya ölüler üzerine okunsun diye gönderilmiş bir kitap değildir. Kuran, Müslümanların yaşamlarına uygulansın diye gönderilmiştir. Her Müslümanın durup dinlenmeksizin bu hakikate kulaklarını ve gözlerini dayaması geekir. Bizim omzumuzda Hz Muhammed( s.av.) efendimizin hayatını, temel İslam esaslarını ve Kuran’ın hükümlerini nesillerimize aktarma mesuliyeti vardır.

İmam- Hatip Okulları toplumumuzun  din mevzularında ihtiyaçlarını en yetkin biçimiyle gidermek maksadıyla inşa edilmiş okullardır. Üst düzey din eğitimi esasıyla tedrisat yapılır. Her Müslümanın böyle bir eğitime talebi olmayabilir. Sade bir Müslümana yetecek kadar din bilgisi ile kifayet etmek isteyenler de olacaktır. Sade bireyin de din öğrenme talebini görecek mekanizma okullarda okutulan seçmeli din dersleridir. Akademik eğitim yanında bir Müslüman olarak yaşamını sürdürmek isteyen bireyin taleplerinin karşılanacağı bir sistem demokratik bir ülkenin en alt düzeyde gerekliliğidir.

Bazı eğitim sendikaları geçen hafta öğrencilerin ders seçimine müdahale ediliyor diye yaygara kopardılar. Bahsedilen bu derslerin müfredatları ve içerikleri hakkında bilgilendirmeler yapmak ve öğrencilere sağlayacağı faydaları söylemek ise bu bir müdahale değil aydınlatma faaliyet olur. Bu sendikalar bu söylemlerini yeni dile getiriyor değiller. Kendileri veya varis edindikleri yüzlerce yıldır bunu dile getiriyorlar. Onların açıkca da dile getirdikleri iddia “öğrencilere din eğitimi verilmeyeceği” dir. Okullarda İslam eğitimi verilmesin diye  çeşitli bahaneler ve kılıflar altında sürekli faaliyet yürüttükleri gizlemedikleri ve açıktan yürüttükleri çalışmalar. Onlar kendi çocukları üzerindeki baskılarının Müslüman milletimiz çocukları üzerinde de olsun istiyorlar. Onlar bizden başka yetişip gelmiş nesiller hayal ediyorlar. Biz de çocuklarımızın Müslüman olarak yaşam sürmeleri için her türlü bilgi ve donanıma sahip olmalarını istiyoruz. Ne onlar iddialarından vazgeçecekler ne de biz Müslüman olmaktan vazgeçeceğiz. Bu 610 yılından beri süregelen bir mücadele. Onlar çocuğun İslam eğitimi almasına karşılar biz ise Müslümanlık ile yoğrulmuş yurdumuzun temiz çocuklarının temiz, güzel, ahlaklı, erdemli, iyi insanlar olarak yaşamaları için Hz Muhammed (sas) rehber edinmelerini arzuluyoruz. Geçen haftaki hengamenin de özü budur.

Sivil Toplum Örgütleri milletimizin yapı taşlarından. Sosyal bir varlık olan insan kendi demiyle hem dem olmak diler. Bir gayeyi yüceltmek için bir araya gelir ve insalık için çabalar. Bunlardan zararlı faaliyet yürütenler budanır. Ama bu STK’lar tümden yok olsun demek, toplumu sıfırlamak olur.  Sokaktaki canlının, bitkinin dahi ihtiyaçlarını gideren Vakıf kültürümüz tahassürle aradığımız başarılarımızdan biridir. Postmodernizmin dayattığı bireyin yalnızlığı mevzusunun ilacı STK’lardır. Sayın Türk Eğitim -Sen Başkanının tüm STK’ları töhmet altında bırakan toptancı twetleri tartışmalar yarattı. Her şeyden evvel Sayın Başkanın niyetleri açık ve topraklarımızda İslamı söndürmek derdinde olanların söylem ve iddialarını dile getirmiş olmasını yadırgadım. Onlar her türlü argümanı bahane ederek İslamın yaşanmasını engellmeye çalışıyorlar. Ellerine bir güç ve erk geçtiğinde de 28 Şubat’ı bize aratacak fecaatler yapacaklarını açık gizli beyan ediyorlar.  Halbuki biz Sayın Başkanın Müslümanlardan tarafta duracağını zannediyoruz. Sayın Başkan Müslümanların safında olmalıydı onların safında değil.

Devlet memurları eliyle yönetilmeli. Bu vazgeçilmez bir esas. Devletin güçlü olması ehil ve liyakatli ellerde yönetilmesi ile mümkün. STK’ların Müslümanlığı toplum tabanına yaymak, insanların iyi insan olmalarına vesile olmak, canlı-cansız- bitki tüm mahlukatın hakkını gözetici bir toplum inşa etmek için yürütecekleri faaliyetlere çok ihitiyacımız var. Ama ehil olmadıkları işlere el uzatmaları, devletin yönetim kadrolarına müdahil olmaaları yanlış. Bu iki başlılık olur. Devlet tek elden yönetilir. Bunun yanında STK’ların devlet nizam ve işleyişini kolaylaştırmak, esnaf ve locaları düzene getirmek, toplumu derleyip toparlamak, gençlerin okul dışı zamanlarda eğitimleri  için yürüteceği çalışmaları artırılmalıdır.

Sayın Başkanın İslam bu coğrafyada öğretilmesin, yaşanmasın diyenler ile aynı safta durması, onların ateşine odun taşıması, onların medyasında övgüleri olması bizleri üzmüştür. Devletin devlet erkiyle yönetilmesi fikrinde tüm toplum hemfikir. Bunlar hem twet atılacak mevzular değil yetkilileri ile konuşulacak mevzulardır. Omuzlarımızda taşıdığımız mesuliyetin farkında olmalıyız. Farklılıklarımız zenginliklerimiz. Camide beraber durduğumuz saf ise hepimizin. Aynı safta durmaya devam edecek dile muhtacız İslam öğretimine dir derslerin seçimi mevzusunda. Esası kaybediyoruz. Tartışmayı rayından çıkardık bile. Hep beraber şöyle dümdüz bakalım. “ Çocuklarımız bizim değerlerimle yetiştirmek için daha neler yapabiliriz.” Kalın selametle.

İbrahim Hakkı Celis

memurpostasi.com 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum