Depremde ölenlerin kimlik tespiti nasıl yapılıyor?
Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hilal, Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenlerin kimlik tespit süreçlerine ilişkin, "Olay yeri incelemede çalışan asker ve polisler çok düzenli şekilde parmak izi aldılar, fotoğraflama yap
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı da olan Prof. Dr. Hilal, AA muhabirine, deprem gibi doğal afetlerde yüksek ölümle karşılaşıldığında vefat edenlerin kimliklerinin belirlenmesinin önemine işaret etti.
Adli tıp uzmanları olarak kimliği belirsiz bir cesede yapılan işlemleri anlatan Hilal, şöyle konuştu:
"Cesedin önce görüntüleri kayda alınır. Sonra tıbbi kimliklendirmesi yapılır. Yani boyu, kilosu gibi kişisel özelliklerini belirleyecek unsurlar, dövmesi, ameliyat izi, beni varsa yazılır. Sonra DNA için örnekler alınır. Kan bulunabiliyorsa kan, bulunamıyorsa ki kan ceset bozulana kadar alınabilir ama göçük altında kalınca ezilme nedeniyle kanı kalmayabilir. Kan bulunamazsa öncelikle diş ve kemik örneği alınarak DNA için saklanması gerekir. Ayrıca fotoğraflama çok önemlidir."
Prof. Dr. Hilal, cesetten alınan 4-5 damla kanın özel bir kartın üzerine damlatıldığını, kuruyan kan üzerinde uzun yıllar sonra bile DNA çalışılabildiğini ifade etti.
Diş ve kemik örneği alınması hakkında da bilgi veren Hilal, şöyle devam etti:
"Kimliği belirsiz cesetten birinci ezici dişin çekilerek alınması lazım çünkü bundan DNA çalışılıyor. Çok uzun süre bozulmadan kalır. Diş, cesetten çekilerek alınır ve daha sonra DNA çalışılacak merkeze gönderilir. Kemik için vücuttaki büyük kemikler tercih edilir. Özellikle köprücük kemiği, ayak kemiği olabilir ama hangi kemiği açıksa ondan bir parça özel aletlerle kesilip alınarak bu da uzun vadeli süreçlerde DNA incelemesi için kullanılır."
- "DNA eşleşmeleri yapıldığı için kimliği belirsiz defin sayısı azalıyor"
Hilal, kimliği belirsiz ya da sahipsiz cesetlerin, yapılan işlemler sonrası savcılık gözetiminde defnedilmesinde numaralandırmanın önemine dikkati çekerek, "Savcılığın verdiği numaraya dikkat edilmezse daha sonra mezardan çıkartılırken karışıklık olabilir. Kimliği meçhul cesedin yakınları bulunmuş olmasına, DNA'nın eşleşmesine rağmen bu kez ceset bulunamayabilir." diye konuştu.
Ahmet Hilal, Türkiye gibi doğal afet potansiyeli yüksek ülkelerde bu tür definlerde karışıklık yaşanma ihtimaline karşı bilgisayar programları hazırlanması gerektiğini aktararak, şunları kaydetti:
"Deprem bölgesine 21 Şubat'ta yaptığım ziyarette savcılar, meslektaşlarım ve kimsesizler mezarlığı yetkilileriyle görüştüm. 4-5 bin dolayında kimliği meçhul cenaze gömüldüğünü söylediler. Ama DNA eşleşmesi yapıldığı için her gün bu sayının azaldığını onlar da bize belirtti, zaten biz de biliyoruz. Çünkü yakınlarını kaybedenler kan veriyorlar, DNA eşleşmesi için örnek alınıyor. Eğer ceset gömülmeden önce örnek alınmışsa ki büyük ölçüde alındı böylece kimlik eşleşmesi yapılıyor. Birçok kimliği meçhulün yakınları bu şekilde bulundu ve cenazeleri yakınlarına teslim edildi."
Hilal, kimliği henüz belirlenmemiş cenazelerin kimliklerinin de ilerleyen süreçte belirleneceğini dile getirdi.
Deprem bölgesindeki kimlik belirleme işlemlerine ilişkin izlenimlerini aktaran Hilal, "Olay yeri incelemede çalışan asker ve polisler çok düzenli şekilde parmak izi aldılar, fotoğraflama yaptılar. Bu parmak izinden parmak izi havuzunda olanların kimlikleri tespit edildi. Cenazelerden, çok büyük oranda kimlik tespitine yönelik DNA için örnekler alındı." ifadesini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.