Danıştay 'ilişkimi şikayet edenlere iftira atacağım' diyen memuru affetmedi!
Danıştay kararlarının uygulamayı şekillendirdiğini daha önceki yazılarımızda ifade etmiştik. Kararların incelenmesinde yine ilginç bir olaya şahit olduk. Gayriahlaki davranışlar sergileyen bir memurun kendisini şikayet eden iş arkadaşlarını tehdit...
Yenişafak Gazetesi köşe yazarlarından Ahmet Ünlü, bugünkü köşesinde 'Danıştay'ın önemli bir kararını gündeme taşıdı.
Ünlü yazısında:
Hem suçlu hem güçlü olmak herhalde böyle bir şey, Danıştay 12. Daire Başkanlığı 2016/6004 E. , 2020/3462 K. No'lu kararında ilginç bir konuya şahit oluyoruz. Memur, yaptığı işten pişmanlık duyacağına iş arkadaşlarını tehdit etmeyi tercih ediyor.
Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgeler, inceleme raporu, tanık ifadeleri birlikte değerlendirildiğinde; davacının ahlaki zafiyet gösterdiği, Türk aile yapısı değerlerine uymayan, aileyi yıkıcı fiil ve davranışlarda bulunduğu, kendisini şikayet eden iş arkadaşlarını tehdit ettiği, şiaayet edenlere iftira atacağı beyanında bulunduğu fiillerinin sübuta erdiği sonucuna ulaşılması karşısında hizmet içinde devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunan davacıya disiplin cezası verilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; . Yurt Müdürlüğü'nde yurt yönetim memuru olarak görev yapan davacı hakkında açılan disiplin soruşturması sonucu hazırlanan raporda özetle; "Evli olan davacının, yine evli olan bir bayanla ahlaki zafiyet gösterdiği, Türk aile yapısı değerlerine uymayan, davacının aileyi yıkıcı fiil ve davranışlarda bulunduğu" gerekçesiyle 657 sayılı Kanun'un 125/B-(d) maddesi uyarınca kınama cezası, "kendisini şikayet eden iş arkadaşlarını tehdit ettiği, şikayet edenlere iftira atacağı beyanında bulunduğu iddialarının sübut bulduğu" gerekçesiyle de adı geçenin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-(ı) maddesi gereğince 1/8 oranında aylıktan kesme cezasıyla cezalandırılmasının teklif edildiği, bu teklif doğrultusunda davacı, daha ağır cezayı gerektiren fiili doğrultusunda tevhiden 657 sayılı Kanun'un 125/C-ı maddesi uyarınca 1/8 oranında aylıktan kesme cezası ile tecziye edilmiştir.
Fiile 657 sayılı Kanun hangi cezayı öngörüyor?
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin B bendinin (d) alt bendinde, "Hizmet dışında devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak" fiilinin kınama cezasını gerektirdiği, anılan kanunun 125/C-(ı) maddesinde; hizmet içinde devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak fiilinin, memurun brüt aylığından 1/30-1/8 arasında kesinti yapılmasını gerektiren fiil ve hallerden olduğu belirtilmiştir.
İşlenen fiil özel hayat kapsamında değerlendirilebilir mi?
Anayasa'nın "özel hayatın gizliliği" başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasında; "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz" hükmüne yer verilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin "özel ve aile hayatına saygı hakkı" başlıklı 8. maddesi gereği; "Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir."
Öte yandan Anayasa Mahkemesi'nin 03/04/2014 tarihli ve 2013/1614 başvuru numaralı kararında özetle; "Özel hayat, geniş bir kavram olup kapsayıcı bir tanımının yapılması oldukça zordur. Bu kapsamda korunan hukuki değer esasen kişisel bağımsızlık olup, bu koruma herkesin istenmeyen bütün müdahalelerden uzak, kendine özel bir ortamda yaşama hakkına sahip olduğuna işaret etmekle birlikte, özel hayat kavramının herkesin kişisel yaşamını istediği şekilde sürdürme ve dış dünyayı bu alandan uzak tutma kavramına indirgenemeyeceği açıktır.
Özel hayat, öncelikle bireylerin kendi bireyselliklerini geliştirebilecekleri ve diğer kişilerle en mahrem ilişkilere girebilecekleri kavramsal ve fiziksel bir alana işaret etmektedir. Bu mahremiyet alanı, devletin müdahale edemeyeceği veya meşru amaçlarla asgari düzeyde müdahale edebileceği özel bir alanı kapsamaktadır. Bireyin mahremiyet hakkının mekanı, kural olarak özel alandır. Ancak özel yaşamın korunması hakkı bazı durumlarda kamusal alana da genişleyebilir. Zira meşru beklenti kavramı, bireylerin mahremiyetlerinin kamusal alanda da bazı koşullar altında korunmasını mümkün kılmaktadır.
Anayasa'nın 20. maddesinde, herkesin özel hayatına saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu ve özel hayatın gizliliğine dokunulamayacağı belirtilmekte olup, bu düzenlemede yer verilen özel hayatın gizliliği hakkı, sözleşmenin 8. maddesi çerçevesinde özel yaşama saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan hakka karşılık gelmektedir. Bireyin mahremiyet alanının ve bu alanda cereyan eden eylem ve davranışlarının da kişinin özel yaşamı kapsamında olduğu açıktır. Mahremiyet hakkı ve bu alana ilişkin bilgilerin gizliliğinin korunması Anayasa Mahkemesi tarafından da, Anayasa'nın 20. maddesi kapsamında değerlendirilmektedir. Zira, kişinin mahremiyet alanının gizliliği ve bu alana saygı gösterilmesi hakkı, bireyin kişisel güvenliği, varlığı ve kimliği için gerekli olan en temel haklardan biri olduğu'' yolunda değerlendirmelere yer verilmiştir.
Aynı yurtta çalışan evli bayan memurla yurt dışında ilişki
Olayda davacının tevhiden cezalandırmaya konu "aynı yurtta çalışan evli bayan memurla yurt dışında ilişki halinde olmak" fiili Anayasa'nın 20. maddesinin ilk fıkrası nedeniyle özel hayatın gizliliği kapsamında değerlendirilerek cezalandırılmaya konu edilmesinin isabetsiz olduğu görülmekle birlikte tevhiden cezalandırmaya konu fiillerden daha ağır olan "kendisini şikayet eden iş arkadaşlarını tehdit ettiği, şikayet edenlere iftira atacağı beyanında bulunmak" fiili kapsamında da cezanın tesis edildiği ve dinlenen tanık beyanlarından fiilin sübut bulduğu anlaşılmakla bu husus esas alınarak verilen disiplin cezasında ve mahkeme kararının bu işleme yönelik davanın reddine ilişkin kısmın hukuki isabetsizlik bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Davacının sübut bulan eylemi nedeniyle disiplin cezası verilmesine ilişkin işlemde ve davanın reddi yolundaki kararda hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.
Danıştay, fiilin "Türk aile yapısı değerlerine uymuyor" gerekçesini uygun bulmadı
Bu durumda; davacının ahlaki zafiyet gösterdiği, Türk aile yapısı değerlerine uymayan, aileyi yıkıcı fiil ve davranışlarda bulunduğu şeklindeki İdare Mahkemesi kararının gerekçesi yerinde bulunmamakta ise de sözü edilen husus sonucu itibarıyla hukuka uygun bulunan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte bulunmamıştır.
Karardan hangi sonuçları çıkarmamız gerekiyor?
Aynı yurtta çalışan evli bayan memurla yurt dışında ilişki halinde olmak bize göre işlenen fiil memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak kapsamında değerlendirilerek memuriyetten çıkarma cezası ile cezalandırılması gerekmekteydi.
Ancak, işlenen fiil, hizmet dışında devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunma kapsamında değerlendirilerek kınama cezası ile cezalandırılması gerekirken işin içerisine tehdit fiili de girince tevhiden aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Yani kınama cezası verilmemiştir. Aylıktan kesme cezası ise 657 sayılı Kanun'un 125/C/ı bendinde yer alan; "Görev mahallinde genel ahlak ve edep dışı davranışlarda bulunmak ve bu tür yazı yazmak, işaret, resim ve benzeri şekiller çizmek ve yapmak" hükmüne dayandırılmıştır. Halbuki işlenen fiiller en basitinden 657 sayılı Kanun'un 125/D-l bendine göre kademe ilerlemesinin durdurulması ile 125/E-g bendi gereğince memuriyetten çıkarma cezasıdır. İlgili kurumun adeta memuru koruyup kolladığına şahit oluyoruz. Ortada iki fiil varken hem tek fiile ceza veriliyor hem de ilgisiz maddelere dayandırılıyor. Allah basiretimizi arttırsın demekten başka elimizden bir şey gelmiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.