Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Rusya'nın Suriye Halkları Toplantısı Ertelendi
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Rusya'nın Suriye Halkları toplantısı talebine ilişkin, "Kremlin bizimle temas etti, bu toplantıyı ertelediklerini açıkladılar." dedi
İSTANBUL
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, NTV'de canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Türkiye'nin terörle mücadele stratejisinde "Terör ülke sınırları içindeyse gereği ülke sınırları içinde, terör ülke sınırları dışındaysa gereği ülke sınırları dışında yapılır." politikasının izlendiğini ifade eden Kalın, "Örnek olarak bakarsanız Kandil'e. Kandil dışında PKK'nın öbeklendiği diğer noktalara zaman zaman zaten biz sınır ötesi operasyon yapıyoruz. Bunu Irak makamlarıyla koordine ediyoruz, diğer ülkelerle koordine ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi, Türkiye'nin milli çıkarları söz konusu olduğunda biz kimseden izin almak zorunda değiliz. Çünkü bu uluslararası anlaşmalardan doğan temel hakkımızdır. Kandil meselesi zaten yeni bir konu değil. Öteden beri PKK'nın oradaki örgütlenmesi biliniyor. Biz bunu aslında Iraklı yetkililerle, Erbil'le, Bağdat'la çok konuştuk. İranlılarla çok konuştuk. Bu konuyu çözmek ve 'o toprakları Türkiye'ye karşı kullanılan bir terör yuvası olmaktan çıkarmak için neler yapabiliriz' diye." değerlendirmesinde bulundu.
Erbil'de yapılan referandumdan sonra, DEAŞ'la mücadelede gelinen noktalar dikkate alındığı zaman Türkiye'nin önünde önemli bir fırsat olduğunu vurgulayan Kalın, Iraklı yetkililere, "Nasıl Irak toprakları DEAŞ'tan tamamen temizlendiyse, şu anda PKK'dan da tamamen temizlenmesi için önümüzde iyi bir fırsat var." dediklerini aktardı.
Kalın, DEAŞ'ın terör örgütü olduğu gibi PKK'nın da bir terör örgütü olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Özellikle Batılı ülkeler nezdinde şöyle bir çifte standartla karşı karşıya kalıyoruz, 'eğer terör örgütleri direkt onları hedef alıyorsa bu acil ve küresel bir terör meselesi haline geliyor. Onları değil de bir başka ülkeyi hedef alıyorsa bu o ülkenin meselesi oluyor.' DEAŞ, Batılı hedefleri de vuruyor, Müslüman ülkeleri de vuruyor. Dahasına baktığınız zaman DEAŞ son 3 yılda Müslüman ülkelere çok daha fazla zarar verdi. Gittiği ülkelere, işgal ettiği şehirlere, esir aldığı insanlara baktığınız zaman sayısal olarak da 'terör saldırısında sayının zikredilmesi çok doğru olmayabilir ama' istatistiki olarak baktığınızda DEAŞ bugüne kadar çok daha fazla Müslüman insanı öldürdü. Bu tabi başka sorular ya da soru işaretlerine neden oluyor insanların zihninde. Ama DEAŞ ne zaman ki Batılı hedefleri vurmaya başladı, işte Paris'te, İspanya'da, Amerika'da başka yerlerde eylemler yapmaya başladı, İngiltere'de o zaman DEAŞ terörü, küresel ve acil bir konu haline geldi. PKK terörüne baktığınız zaman, Avrupa'nın terör örgütleri listesinde var, Amerika'nın terör örgütleri listesinde var. Ama bu Türkiye'nin bir meselesi olarak görülüyor. Dolayısıyla PKK, Batılı hedefleri vurmadığı müddetçe Batılı ülkeler hiçbir zaman aynı aciliyetle, aynı hassasiyetle bu konunun üzerine gitmediler, gitmeyecekler. Biz bunu gördük. Dolayısıyla biz burada kendi ulusal çıkarlarımız ve önceliklerimiz çerçevesinde bu mücadeleyi yürütüyoruz. Burada önceliğimiz kendi sınırlarımızın, kendi güvenliğimizin sağlanması. "
Terörle mücadelenin kapsamlı bir stratejide ele alınması gerektiğini vurgulayan Kalın, Kandil'e, Sincar'a, Suriye'ye ya da PKK'nın başka yerlerdeki örgütlenmelerine yönelik operasyon olabileceğini söyledi.
Kalın, ABD'nin DEAŞ'la mücadele başlığı altında PKK'nın Suriye kolu olan PYD ve YPG'ye askeri ve siyasal alan açıldığını dile getirerek, "PKK orada hem kendi elemanlarını eğitiyor hem propagandasını yapıyor hem Amerika'dan silah yardımı alıyor. Bunun somut örneğini de Rakka'da gördük. Rakka'da kimlerin nelerle, hangi flamalarla, hangi paçavralarla kutlama yaptığını açık bir şekilde gördük. Amerikalılar da bunu izahta çok zorlandılar, hala da zorlanıyorlar. Hatta bu soruları cevaplamaktan kaçındılar. Beyaz Saray'da basın toplantılarında krizler oldu. Tabi ki bize izah etmekte de zorlanıyorlar. Yani biz baştan beri diyorduk, 'bakın bu sizin destek verdiğiniz terör örgütünün tezahürleri, yansımalarıdır.' Ama yok onlar, 'Suriyeli, onlar DEAŞ'a karşı mücadele ediyor, onlara verdiğimiz silahları biz kontrol ediyoruz' dediler. Ama netice itibariyle onların yaptıkları izahların yeterli olmadığını bir kez daha gördük. Dolayısıyla Suriye sahasında da bu konu bizim için önem arz ediyor. Bizim güvenliğimize yönelik bir tehdit söz konusu olduğunda Türkiye bu konuda adım atmaktan hiçbir zaman çekinmez." ifadelerini kullandı.
Kalın, İran Genelkurmay Başkanı ve Türkiye Genelkurmay Başkanı'nın karşılıklı ziyaretlerini hatırlatarak, bu trafiğin memnuniyet verici olduğunu dile getirdi.
İran'ın bölgenin önemli bir ülkesi olduğunu vurgulayan Kalın, "Önemli bir ticaret ortağımız, sınır komşumuz ama aynı zamanda güvenlik konularında beraber çalıştığımız ve çalışmak durumunda olduğumuz bir ülke. Diğer yandan PKK'nın İran uzantısı olan PJAK onlar için de büyük bir sorun. Aynı problemle aslında uğraşıyoruz. İran'la güvelik işbirliğini arttırmamız bizim ulusal çıkarlarımız açısından önem arz ediyor. Dolayısıyla bu trafik bundan sonra da devam edecek. Hem sınırdaş olan hem bu kadar yakın ilişkileri olan iki ülkenin askeri konularda, güvenlik konularında da işbirliği yapması gayet doğaldır. Bu tür yakınlaşmalar olduğunda, belli çevrelerden hemen 'Türkiye Batı'dan uzaklaşıyor, NATO ittifakından uzaklaşıyor' gibi eleştiriler gündeme getiriliyor. Biz bunu böyle görmüyoruz. Dış politika sıfır toplamlı bir oyun değil. Dış politikada 360 derece bir perspektif ve bakış açısına sahip olmak zorundasınız. Sınırdaş olduğumuz bir ülkeyle, bizim Batı ittifakında yer aldığımız için ilişkilerimizi minimize etmemiz düşünülemez zaten." dedi.
Rusya, Suriye Halkları Kongresini erteledi
Kalın, Rusya'nın Suriye Halkları Kongresi talebi ile ilgili olarak, "Bu konuyu Sayın Putin'in Suriye Özel Temsilcisi geldiğinde zannediyorum bir 15 gün oluyor, biz görüştük. Bu konuyu bize açtılar. 'Böyle bir Suriye Halkları Kongresi toplamayı planlıyoruz, siyasi geçiş sürecine katkı vereceğini düşünüyoruz' dediler. -Bu Astana toplantısından hemen önceydi, 30-31 Ekim'de yapılan, 7. Astana toplantısından yaklaşık 1 hafta önceydi- Biz de dedik ki onlara, bununla ilgili bize daha fazla bilgi verin. Bir bakalım, tam nedir, hemen kabul ya da ret etmiyoruz, faydası nedir, katkısı ne olabilir. Bunları bir değerlendirelim, ondan sonra hareket edelim. Onlar da tamam dediler, biz size bir kağıt göndereceğiz, modalitesi ne olacak, katılımda kimleri düşünüyoruz, ne tür sonuçlar hedefleniyor vesaire. Tabii o arada bir tür emrivaki ile bir anda bunun ilan edildiğini duyduk biz. Hemen itiraz ettik. Ben de geçen hafta yaptığım basın toplantısında onu söyledim zaten. Bunun üzerine Kremlin bizimle temas etti, bu toplantıyı ertelediklerini açıkladılar. Yani şu an itibariyle, eğer tekrar bir karar değişikliğine gitmezlerse 18'inde değil daha ileri bir tarihte bu toplantının yapılması planlanıyor." diye konuştu.
Yeni toplantıya PYD davet edilmeyecek
Rusya ile temaslarının devam ettiğini kaydeden Kalın, "Sayın Cumhurbaşkanımızın da birtakım temasları olabilir, önümüzdeki birkaç hafta içerisinde. Sadece bu konu değil ama bu konuyu da içeren başlıklar çerçevesinde bir temas trafiğimiz olacak." diye konuştu.
PYD'nin Suriye Halkları Kongresine davet edilmiş olmasının Türkiye açısından kabul edilemez olduğunu vurgulayan Kalın, "Biz baştan beri bunu Amerika Birleşik Devletlerine de söyledik, Rusya'ya da İran'a da diğer ülkelere de. Bizim için bir kırmızı çizgidir. Neden? Çünkü PYD bir terör örgütüdür. PKK'nın Suriye'deki uzantısıdır. PYD'li olmayan Kürtlerle bizim bir sorunumuz yok. Onların asıl masada olması gerekir. Aslında PYD'li olmayan yani PKK'ya biat etmemiş birçok Suriyeli Kürt var fakat bunlar o kadar sindirildiler, o kadar bastırıldılar ki geçtiğimiz 2-3 yıl içerisinde şu anda kimse onların sesini duymuyor." ifadelerini kullandı.
Araplardan, Türkmenlerden nasıl temsilciler varsa aynı şekilde -PYD'li olmayan- Suriye Kürtlerinden de temsilcilerin orada bulunması gerektiğine işaret eden Kalın, "Ama PYD ve YPG'nin masada olması bizim açımızdan kabul edilemez. O toplantı ertelendi, bize verilen bilgi bu. Biz katılmıyoruz. Suriyeli gruplar katılacaklar ama büyük ihtimalle biz oraya gözlemci gönderebiliriz. Şu anda tam kesinleşmedi. Ama Rusya'nın bize söylediği toplantının şu anda ertelendiği şeklinde ve oraya PYD'nin davet edilmeyeceği şeklinde. Biz de bu şekilde bir değerlendirme yapıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Irak için toprak bütünlüğü uyarısı
İbrahim Kalın, "Irak'ın toprak bütünlüğünü feda etmek demek bölgede yeni bir kaosun ortaya çıkması demek. İşte bakın İspanya'da Katalonya bölgesinde de bir bağımsızlık referandumu yoluna gittiler. Avrupa'nın tavrını gördük, dünyanın tavrını gördük, İspanya hükümetinin tavrını da gördük orada. Şimdi o referandumu tertip eden, buna öncülük eden kişiler hakkında da tutuklama kararı çıkardılar." dedi.
Kalın, Irak'ta toprak bütünlüğünün en azından anayasal çerçevede korunmasının ardından yapılması gerekenin, ülkenin siyasi birliğini güçlendirecek adımlar atmak, özellikle Sünnilerin siyasi sürece dahil edilmesini sağlayacak adımların atılması olduğunu söyledi.
Özellikle 1. ve 2. Maliki hükümetleri döneminde çok büyük hatalar yapıldığını, Sünni Arap kesimlerin, Kürtler ve Türkmenler de dahil olmak üzere sistemin dışına itildiğini vurgulayan Kalın, şu değerlendirmelerde bulundu:
"DEAŞ'ın Musul gibi yerlerde, Telafer gibi yerlerde bu kadar kısa sürede mevzi kazanmasının temel sebeplerinden bir tanesi de buydu. Sünniler kendilerini o kadar dışlanmış, o kadar yabancılaşmış, o kadar güçsüzleştirilmiş hissettiler ki DEAŞ gibi bir şeytanla bile iş tutmayı Bağdat yönetimiyle yani mezhepçi bir dayatmayla iş birliği yapmaya tercih ettiler. Şimdi yapılması gereken bu şartları ortadan kaldıracak doğru adımların atılmasıdır. Sünnilerin de siyasi sürece tekrar katılmasıdır, Türkmenlerin, Kürtlerin ve diğerlerinin. Bağdat'ın rasyonel, işleyen, hesap verebilir bir siyasi yapı olarak icraatlarda bulunması ve herkesi kucaklamasıdır. Bu sağlanırsa sadece Irak'ın toprak bütünlüğü değil siyasi birliği de sağlanmış olur ki yani biz Irak gibi bir ülkenin, terör meseleleri, etnik mezhebi ayrımlar, gerilimler, altyapı çalışmaları, bütün bu sorunlarını en kısa sürede çözüp tekrar hakikaten bölgenin önde gelen güçlü bir ülkesi olarak görmek isteriz."
ABD ile vize meselesi
Kalın, "Zannediyorum 8 Kasım'da Beyaz Saray'da Başkan Yardımcısı Pence ile Sayın Başbakanımızın görüşmesi olacak. Orada tabii bu vize meselesinden önce kararlaştırıldı bu. Dolayısıyla vize meselesi de konuşulacak ama sadece buna indirgemek bu ziyareti doğru olmaz. İkili ilişkiler, ticari ilişkiler, bölgesel konular bütün bunlar ele alınacak. Tabii vize meselesi de ele alınacaktır." dedi.
İbrahim Kalın, "Madem şimdi DEAŞ'la mücadelede bir noktaya gelindi ve DEAŞ'ın bu kapasiteleri ortadan kaldırıldı, o zaman buyurun, PYD ile YPG ile ilişkinizi kesin. Bize daha önce söyledikleri gibi. Bize dedikleri bu bir dönemsel ilişki, sadece bu konuyla ilgili, 'bu işi bitirince biz ilişkimizi keseceğiz.' O zaman bunun sonuçlarını görelim, bunun adımlarını biz görmek istiyoruz. ABD'den beklentimiz bu." şeklinde konuştu.
Muhabir: Zehra Melek Çat, Sevil Çelik, Etem Geylan
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.