Çocuk ve gençleri gerçekten seviyor muyuz?..

Çocuk ve gençleri gerçekten seviyor muyuz?..

Nüfusumuzun yarısı, çocuk ve gençlerden oluşuyor. Bunlardan 20 milyonu da öğrenci. Peki, siz hiç şu günlerde siyasetçilerden, onlar için, herhangi bir vaat duyabiliyor musunuz?

Her akşam haberlerin yarısı, liderlerin mitingine ayrılıyor. O ona şunu dedi, bu ona şu cevabı verdinin ötesinde, dişe dokunur ne var?
Günümüzde en büyük zenginlik artık eğitilmiş insan gücü. Peki biz bu konuda ne kadar başarılıyız?..
Evet, genç nüfusa sahibiz. Ama bu tek başına bir şey ifade etmiyor.
Genç nüfus, tıpkı yeraltındaki toryum ya da bor madenleri gibi. İşlerseniz bir değer kazanır yoksa hiçbir anlamı olmaz...
Şimdiye kadar bir çift de laf etmediler diye de umutsuzluğa kapılmayalım. Belli olmaz, belki önümüzdeki günlerde eğitim, bilim, istihdam, yurt, yemek, harç, burs adına bir şeyler söyleyen çıkabilir...

Haydi gençler sandığa!
Demokrasinin olmazsa olmaz kurallarından birisi de sandığa gitmektir. Bu konuda hemen herkesin yoğun bir kampanya yapması gerekir. Gitsinler de kime oy verirse versinler. Oylarına ipotek koymak, kimsenin haddine olmadığı gibi, yönlendirmeye de hiç kimsenin hakkı yoktur. Özgür iradeleriyle istediklerine oy verebilirler. Yeter ki sandığa gitsinler...
Sandıktan kaçanların ya da sandığa gitmeyenlerin başında hep gençler geliyor. Çünkü gitseler de, bir şeyin değişmeyeceğine yönelik garip ötesi bir inançları var. Bunu elbirliği ile değiştirmek zorundayız. Bu da lafla, sözle olmuyor. Eğer ille de gençleri sandığa çekmek istiyorsak, onlara yönelik siyaset üretmeliyiz.
Diğer konularda çok üretken olan siyasi partilerin bu konuda tıkanmaları gerçekten hayret verici. Oysa çözülecek o kadar çok sorun ve hedef gösterilecek o kadar proje var ki, neden bunlar akıllarına gelmiyor ya da bu konuya da özel ilgi göstermiyorlar anlamak mümkün değil.
Oysa gençlerin sandığa yönelmesi, tüm dengeleri altüst edebilir. Güçlüyü daha güçlü, zayıfı alternatif haline getirebilir. Yeter ki, kendilerine inandırsınlar. Ama ne onlar sandığa gitmekte kararlı ne de siyasetçiler onlar için proje üretmeye hevesli...
Peki, bu kısır döngü, 12 Haziran’da kırılır mı?
Bekleyip göreceğiz...

Yurt, yemek, harç...
Türkiye, hemen her yıl yüz binlerce konut üreten bir ülke ama nedense yılda birkaç yüz yurt yapamıyoruz. Yapılmaz mı? Hem de çok kolay yapılır. Ama bu konuda bir türlü kamuoyu oluşturamıyoruz. Aynı şekilde, öğrencilerden alınan öğrenim harçları, genel bütçe ya da GSMH içinde devede kulak. Tümüyle kaldırılması, kesinlikle mali dengeleri altüst etmez. O halde neden kaldırılmaz ki?
Her öğrenciye bedava kitap veren devlet, her öğrenciye, rahatlıkla sabah, öğle, akşam yemeği de verebilir. Asgari ücret düzeyinde öğrenim bursu da sağlayabilir. Ama ne öğrenci ve velilerden bu yönde ciddi bir istek var ne de siyasi partiler canı gönülden böylesi projelere soyunuyorlar.
Çok daha küçük gruplar için teşvik üzerine teşvik tedbirleri açıklayan siyasetçilerin gençleri unutması mümkün değil. Eminiz ki hemen hepsi de gençlere çok sıcak bakıyorlar. Ama hayvancılığın geliştirilmesi için sağlanan teşviklerin, eğitim için hâlâ sağlanmadığını da hep birlikte görüyoruz...

Eğitim, bilim, üretim...
Dünden bugüne pek çok iktidar gibi bugünkü iktidar da üniversite açma konusunda ciddi bir gayret içerisinde. Her ne kadar bazıları bu kadar üniversite olur mu diye tepki gösterse de, üniversite sayısı 200’e kadar çıkabilir. Çünkü yükseköğrenimde okullaşma oranımız hâlâ AB ortalamasının çok gerisinde. Ama üniversite açmakla da her şey bitmiyor. İçini doldurmak, bilim üretmek ve onları teknolojiye, üretime çevirecek AR-GE çalışmalarına da ağırlık vermek gerekiyor.
İşte bunun için de üniversitelerin yeniden yapılanması ve üretime dönük bir modelin benimsenmesi olmazsa olmazların başında geliyor. Eğer bunu başaramazsak, önümüzdeki yıllarda en büyük sorunumuz, diplomalı işsizler olacaktır.
Üniversiteler, YÖK’ün ilgisizliği, MEB’in salahiyetsizliği nedeniyle sahipsiz durumdalar. Eğer onların ilk 500’e, hatta ilk 100’e girmelerini istiyor ve ülkemizin kalkınmasında lokomotif görevi üstlenmelerini istiyorsak, hazır bakanlar kurulu yeniden şekillenirken bir de Bilim ve Üniversiteler Bakanlığı kurulsa ne iyi olur!..
Özetin özeti: Arada bir didişmeyi bırakıp, ülke gerçeklerine dönsek ne iyi olur...

Abbas GÜÇLÜ-Milliyet

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.