'Bütçeden büyük payı her zaman olduğu gibi eğitim almaktadır'

'Bütçeden büyük payı her zaman olduğu gibi eğitim almaktadır'

Erdoğan: Bütçeden büyük payı her zaman olduğu gibi eğitim almaktadır

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

Meclis'e sunduğumuz 2022 yılı bütçe teklifi, AK Parti olarak damgamızı vurduğumuz 20'nci ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin de 4'üncü bütçesidir. Bütçe hazırlıkları haziran ayında başlayan ve aralık sonuna kadar devam eden geniş bir zamana yayılan büyük emek ve zahmet gerektiren bir çalışmadır. Bakanlıklarımız ile ilgili tüm kurumlarımızın bunun yanında sivil toplum kuruluşlarımızın içinde yer aldığı uzun bir maratonun ardından ortaya çıkan bu bütçe teklifi, ülkemizin yol haritası mahiyetindedir.

Eylül ayı başında yayımladığımız Orta Vadeli Program'da, bütçenin ana omurgasını oluşturan hedefler zaten yer almaktadır. Bugün Plan Bütçe Komisyonunda başlayacak ve 6 Aralık'tan itibaren Genel Kurul'da devam edecek müzakerelerde, bütçe rakamları ve bunlara bağlı ekonomik gelişmeler enine boyuna değerlendirilecektir.

Meclis'e sunduğumuz bütçe teklifinde, Merkezi Yönetim Bütçe Giderleri 1 trilyon 751 milyon lira, bütçe gelirleri, 1 trilyon 473 milyar lira, bütçe açığı da 278 milyar lira olarak öngörülmektedir. Tabii bu ihtiyatla hazırlanmış bir bütçe teklifidir. Yılsonu gerçekleşmelerinin çok daha iyi olacağına inanıyoruz.

Toplam 224 kamu idaresini kapsayan Merkezi Yönetim Bütçe Ödeneklerinin dağılımı, ülkemizin kalkınma hedeflerini ve ülkemizin ihtiyaçlarını gözeten, adil, gerçekçi, sürdürülebilir bir anlayışla yapılmıştır. Bütçede en büyük payı her zaman olduğu gibi yine eğitim almaktadır. Bu yıl bütçede sağlığa ayrılan payda da ciddi artış yaptık. Aynı şekilde sosyal harcamalar için tahsis edilen kaynağı da ihtiyaç sahibi tüm vatandaşlarımızın daha güçlü şekilde yanında olabilmek için bütçenin yüzde 6'sı seviyesine yükselttik.

Sanayicimizden esnaf ve sanatkarımıza kadar her seviyedeki işletmelerimize verilecek destekle de bütçenin kayda değer kalemleri arasında yer alıyor.

Elbette içinden geçtiğimiz şu kritik dönemde savunma sanayiimizi güçlendirecek kaynağı da ihmal etmedik. Sonuç olarak merkezi yönetim kapsamındaki idarelerin bütçelerinde ortalama yüzde 30 artışa gittik. Böylece dünyada yaşanan çok boyutlu dalgalanmalara karşı ülkemizin güçlü bir duruş sergilemesini sağlayacak manevralar için gereken mali altyapıyı oluşturduk. Amacımız koronavirüs salgını olarak başlayıp üretime, lojistiğe ve giderek tüm ekonomik sisteme sirayet eden küresel krizi ülkemiz için fırsata dönüştürmektir.

Nitekim gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin istisnalar haricinde neredeyse tamamının küçüldüğü geçtiğimiz yılı Türkiye olarak büyüme ile kapatarak bu doğrultuda ilk işaretleri verdik. Bu yılın ilk iki çeyreğinde de oldukça güçlü bir büyüme performansı sergiledik. Üretimde kapasiteleri sonuna kadar kullanıyoruz. İhracatımız rekor üstüne rekor kırıyor. İstihdamda salgın öncesinin de üstünde bir yere geldik. Yatırımcılarımız, üretimi artırmak için makine ve hammadde peşinde koşuyor.

Geçtiğimiz 19 yılda kurduğumuz güçlü altyapının üzerinde yeniden yapılanan küresel siyasi ve ekonomik sistemde ülkemizin hak ettiği yeri alması için çalışıyoruz. İnşa ettiğimiz eğitim kurumlarının, hastanelerin, yolların, tünellerin, barajların, sulama tesislerinin, organize sanayi bölgelerinin önemi bu süreçte çok daha iyi anlaşılmıştır. Türkiye'nin kendini küresel kriz ikliminden pozitif yönde ayrıştırarak, üretim ve ihracat üssü haline gelmeye başlamasının gerisinde işte böyle bir emek, böyle bir birikim bulunuyor.

Önümüzdeki yılın bütçesini de küresel krizlerin etkisine rağmen, kalkınma hedeflerimizin çıtasını yükseltmek üzere şekillendirdik. Nasıl koronavirüs salgınının üstesinden güçlü sağlık altyapımızla geliyorsak, iklim değişikliğinin yol açtığı sorunları da inşallah Yeşil Kalkınma Devrimi ile aşacağız.

Milli Teknoloji Hamlesi, bizi savunma sanayii başta olmak üzere orta yüksek teknoloji gerektiren alanlarda önemli bir yere taşıdı. Yeşil Kalkınma Devrimi ile de aynı başarıyı karbon-nötr hedefli yatırımlarla her alanda yakalamakta kararlıyız.

Ülkemizi her karış toprağıyla geliştirecek, milletimizin her bir ferdinin refahını artıracak projeleri hayata geçirmeye, yatırımları yapmaya, eserleri inşa etmeye devam edeceğiz. Bu vesileyle bir süredir müzakereleri yürütülen, ülkemize Yeşil İklim Fonu'ndan 3 milyar 157 milyon dolar kaynak sağlanmasıyla ilgili mutabakat zaptının geçtiğimiz günlerde imzalandığının müjdesini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Hazine ve Maliye Bakanlığımızın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın ve Dışişleri Bakanlığımızın 2018 yılından beri takip ettiği bu mutabakatın imzalanmasıyla, kamu ve özel sektörün iklim değişikliği ile ilgili projelerine uzun vadeli ve cazip finans desteği sağlanabilecektir. Bu kaynağın 12 buçuk milyon dolar ile 66 buçuk milyon dolar arasındaki bölümü de hibe olarak kullanılacaktır. Rabbimden 2022 yılı bütçemizin şimdiden ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Bir yandan yangınlarla, bir yandan sel baskınlarıyla boğuştuğumuz bir yılın ardından şimdi de kuraklık tehdidiyle karşı karşıyayız. Ekim ayının sonuna gelmiş olmamıza rağmen ülkemizin önemli bir kısmı hala tarım üretimi için ihtiyacımız olan yağışa kavuşamadı. Geçtiğimiz yılda kuraklık, birçok yerde rekoltenin düşmesine yol açmıştı. Dünyadaki genel ekonomik çalkantılar, ülkeleri gıda tedariki konusunda endişeye sevk etmektedir. Bu da stokları yükseltme eğilimine, dolayısıyla da küresel düzeyde fiyatların yükselişine sebep olmaktadır.

Türkiye olarak bu tablo karşısında tedbirlerimizi alıyoruz. Öncelikle kendi çiftçimizi en güçlü şekilde destekliyoruz. Hükümetimiz döneminde verdiğimiz tarımsal destek rakamı, bugünkü fiyatlarla 396 milyar lirayı bulmuştur. Bu yıl gübre desteğinde yüzde 100 artış yaparken, mazot maliyetinin yüzde 50'ini karşılamayı sürdürdük. Özellikle arz açığımızın olduğu ürünlerin üretimi hususunda çiftçimizi daha çok destekliyoruz. Bu anlayışla yağlı tohumlu bitkilerin üretimi ve hayvancılık gibi alanlara özel önem veriyoruz.

Kırsal kalkınma yatırımlarını destekleme programları kapsamında bugüne kadar 13 bin 634 projeye 3,6 milyar lira hibe verdik. Böylece 108 binin üzerinde yeni istihdamın ortaya çıkmasını sağladık.

TMO'muzu, hem ürünlerin hak ettikleri fiyattan alımı hem de çiftçilerimize uygun fiyatlı hububat ve yem bitkisi satışı konusunda etkin bir şekilde kullanıyoruz. Tarım sigortasından sonra gelir koruma sigortası uygulamasını da hayata geçirerek, çiftçilerimizin alın terini güvence altına almaya gayret gösteriyoruz. Çiftçimizi, kuraklık karşısında korumaya yönelik sigortalardaki devlet desteğini verim değerinde yüzde 80'e, primde yüzde 70'e yükselttik. Bu yıl TARSİM kapsamında düzenlenen poliçe sayısı 1 milyon 810 bine, prim desteği miktarı da 1,8 milyar liraya çıktı.

Topraklarımızın verimini artıran sulama sistemlerini yaygınlaştırıyoruz. Bugüne kadar 600 baraj ve 1457 sulama tesisi inşa ederek ülkemizin hizmetine sunduk.

Hükümetlerimiz döneminde 20 milyon hektar yeni alanı sulamaya açarak yılda 60 milyar liralık zirai gelir artışı sağladık. Geçtiğimiz hafta tamamlanan Su Şurasının tamamlanmasının ardından ülkemizin kısa, orta ve uzun vadeli su stratejilerini kamuoyuyla paylaştık.

Elbette son dönemde her kesim gibi çiftçilerimizin yaşadığı sıkıntıları da yakından takip ediyoruz. Salgınla birlikte başlayan küresel üretim ve lojistik krizi, tarım sektöründe gübre, yem ve enerji fiyatlarında çok ciddi artışlara yol açtı. Küresel gelişmeler kaynaklı girdi maliyetlerindeki artışları üreticilerimize en az şekilde yansıtmak için her türlü gayreti gösteriyoruz. Üreticilerimizden ricam, tek karış boş arazi bırakmadan tarlalarını ve seralarını ekmeleri, ahırlarını dolu tutmalarıdır.

Dünyadaki bu dalgalanmanın bir müddet daha süreceği anlaşılıyor. Bu zor dönemde yapılan hiçbir fedakarlığın, verilen hiçbir emeğin, dökülen hiçbir alın terinin karşılıksız kalmayacağından emin olmanızı özellikle istiyorum.

Açıkladığımız alım fiyatlarını bu anlayışla en yüksek seviyede belirliyoruz. Tarım ürünlerinde fiyat istikrarı ve üretim planlaması için sözleşmeye dayalı yeni modeller geliştiriyoruz. Bizim için tarım sektörü en az savunma sanayii kadar önemlidir. Üreticiyi koruyan, tüketiciyi kollayan bir yaklaşımla çiftçilerimizin yanında yer almayı sürdüreceğiz.

Son 71 yılda, 76 ayrı tezkere Meclis'te görüşülmüş ve kabul edilmiştir. Suriye ve Irak'la ilgili tezkerenin amacı da sınırlarımız boyunca kurulmak istenen terör koridoruna izin vermemek ve ülkemize yönelik terör saldırılarını kaynağında kurutmaktır. Bu tehdit PKK/YPG yanında, DEAŞ gibi terör örgütlerinden de kaynaklanmaktadır. Son tezkere oylaması öncesinde HDP yöneticileri çıktılar ve CHP'ye bir çağrı yaptılar. Bu çağrıda, HDP'nin içinde fiilen yer aldığı ama resmen varlığının inkar edildiği siyasi ittifakın devamı, CHP'nin tezkereye destek olmaması şartına bağlanıyordu. Hatta bununla da kalınmayarak açıkça CHP tehdit ediliyordu. Tabii böyle bir durumda onurlu bir partinin ve liderin çıkıp, 'siz kim oluyorsunuz da bizi tehdit ediyorsunuz, biz kendi politikamızı kendimiz belirleriz' diyerek HDP'lilere ağızlarının payını vermesi gerekirdi. Ama karşımızda maalesef artık böyle mevcut değildir. CHP yönetimi, oylamaya saatler kala tezkereye 'hayır' diyeceklerini ilan etti. Biz bugüne kadar nasıl CHP'ye ve iplerini ellerine verdiği efendilerine rağmen ülkemizin güvenliğini sağlayacak adımları atmışsak, bundan sonra da atmayı sürdüreceğiz.

Burada asıl önemli olan, ülkemizin en büyük 2. partisi durumundaki CHP'nin terör örgütünün oyuncağı HDP'ye teslim olması, biat etmesi, boyun eğmesidir. Hem demokrasimiz adına hem milli güvenliğimiz adına ne kadar üzüntü verici ne kadar hazin bir tablo. Kendilerine 'Mustafa Kemal'in askerleri' diyenlerin, onlara 'Mustafa Kemal'in itleri' diyerek hakaret edenlerin dümen suyuna girdiğini görmek bizim bile ağırımıza gidiyor.

Yazık. Türk Silahlı Kuvvetlerinin başkomutanı olduğumuz doğrudur. Asıl sorulması gereken, Kılıçdaroğlu'nun nasıl olup da HDP'nin emir eri konumuna geldiğidir.

Geçtiğimiz günlerde bir grup büyükelçinin, ülkemizde halen yürüyen bir davaya dair yaptığı hadsiz açıklama konusunda sergilediğimiz ilkeli ve onurlu duruş da Kılıçdaroğlu'nu rahatsız etmiş. Bir dönem başında bulunduğu SSK'yı batıran, partisine bir kaset kumpası sayesinde genel başkan olan, ülkenin dört bir yanında yükselen partisi içindeki taciz, tecavüz, hırsızlık skandallarına sırtını dönen, girdiği her seçimi kaybettiği ve böyle bir durumda gereğini yapacağını söylediği halde yerinden kıpırdamayan bir yüzsüzlük abidesinin böyle haysiyetli bir duruşu anlamasını ve desteklemesini zaten beklemiyorum.

Büyükelçilerin ülkemize ve yargı kurumlarımıza yönelik ağır bir hakaret olarak gördüğümüz açıklamasından, özellikle bunun ardından kimin nerede durduğunu hep birlikte takip ettik.

Bu tür hadiseleri aynı zamanda ülkemizdeki yerli ve milli duruş sahipleriyle müstemleke zihniyetlileri ayırt etmenin bir vesilesi olarak görüyoruz. Ülkemize ve yargımıza bühtan edilen ilk açıklamayı sevinçle karşılayıp özür açıklaması karşısında hayal kırıklığına kapılanların bu topraklarla gönül bağı, kök bağı yoktur.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.