Bu eğitim politikasıyla nasıl bir 2023?
On yıllık siyasal ve ekonomik istikrar döneminin en zayıf halkasının eğitim olduğunu düşünüyorum.
Her bakımdan birbirinin tamamen zıddı olan üç güçlü karakter bu dönemde Milli Eğitim Bakanlığı yaptı.
'Eğitimde devamlılık' lafta kaldı.
Dünyaya bambaşka pencerelerden bakan Hüseyin Çelik, Nimet Baş (Çubukçu) ve Ömer Dinçer bir önceki dönemin uygulamalarına son verip, 'her seferinde yeni dünyalar kurmaya' çalıştılar.
Eğitim camiası bitmek bilmeyen sistem değişiklikleriyle yüz yüze kaldı.
Yeniliklerin hiç birini de yeterince tartışmadık, üzerinde uzlaşma aramadık ve içimize sindirmedik...
Bu kaotik ortamda 'nasıl nesiller yetiştiriyoruz' peki biz?
Oysa, bütün ilköğretim çocuklarına bedava ders kitabı dağıtacak şahane bir hizmetle yola çıkılmıştı.
Süt dağıtımını ve harçların kaldırılmasını da bu kapsamda değerlendiriyorum.
Bu iki 'sosyal devlet uygulaması', Başbakan Erdoğan'ın çocukluk ve gençliğinde bizzat yaşayıp dertlendiği konular.
Milyonlarca aileyi sevindiren doğru hamleler.
Aslında bu zemin üzerine çok sağlam bir inşaat yapılabilirdi, olmuyor.
En temel konularımızın başında gelen eğitimde doğru, dürüst, adil, bilimsel, kalıcı ve geleceğe güvenle bakmamıza yardım edecek değişiklikleri hayata geçiremedik.
Zehir gibi bir beyne ve birikime sahip olduğuna inandığım Ömer Dinçer, bu üç bakan içinde bence en kötü performansa sahip isim olarak dikkat çekiyor. Keşke Hüseyin Çelik veya Nimet Baş kesintisiz görev yapsaydı, en azından istikrar olurdu ve daha az hasarla atlatırdık. Ömer Dinçer ise başka bir bakanlıkta çok daha verimli olabilirdi.
Yüksek öğretim için de aynı şekilde... Neden Yusuf Ziya Özcan bir dönem daha YÖK Başkanlığı görevine devam etmedi?
Hiç bir kuşkum yok ki; eğitim sistemimiz ileriye gitmiyor, gün geçtikçe kalite ve nitelik kaybı yaşıyor.
Bu vizyonla 2023 yılına nasıl bir Türkiye yaratabiliriz ki?
Dünyanın en gelişmiş on ekonomisinden birisi haline gelmemize yetecek nitelikli insan gücünü yetiştirebilecek miyiz?
ÇÖKÜŞ LİSE EĞİTİMİNDE BAŞLADI
Günlerdir onca uzmanla konuşuyorum, 'doğru yoldayız' diyeni ve iyimser olanı henüz görmedim.
İlber (Ortaylı) ve Hilmi (Yavuz) hocalardan yıllardır 'Temel mesele lise eğitimindeki kalite düşüklüğü' sözünü dinler dururum. Dün ikisiyle bir daha konuştum.
Uzun uzun eski lise öğretimini anlatıp bugünküyle karşılaştırdılar. İlk sorun, nitelikli öğretmen yetiştiremiyor oluşumuz. Liseler için eskiden 'Yüksek Muallim Mektebi'nde öğretmen yetiştirilirmiş. Çok iyi edebiyatçılar, yazar ve şairler bile bu nedenle lise öğretmenliği yapıyorlarmış.
Elbette nüfus artışı, hızlı kentleşme ve okul ihtiyacı had safhada. İmkanların sınırlı olduğu tezini ise kabullenmiyorum. Bir kere Hükümet, bütçeden en yüksek payı eğitime ayırma tercihinde bulundu. Ayrıca bizzat Başbakan, işadamlarının ve hayırseverlerin okul yaptırma projelerini takip ediyor. TOBB ve İMKB gibi kaynağı bol kurumlar trilyonlarca liralık eğitim yatırımı yaptılar. Mazeretimiz yok. Sorun ikna edici ve güven verici yeni bir sistemi kurabilmek ve topluma anlatabilmek.
İsmail KÜÇÜKKAYA-Akşam
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.