BİZİMKİSİ BİR EKDERS HİKÂYESİ
BİZİMKİSİ BİR EKDERS HİKÂYESİ
Milli Eğitim Bakanlığında, GİH sınıfında görev yapan yönetici ve eğitim müfettişlerinin ekders ücreti hikâyesi 27 Kasım 2010 tarihinde başladı. Bu tarihte, Bakanlığımız sendikalardan ekders ücreti taslağı ile ilgili görüş istedi. Bundan yedi ay önce şef’ten, ilçe milli eğitim müdürüne, şube müdürüne, müfettişine kadar ilgili tüm yöneticiler umutlandı. Ama ne umut? Astlar ile üstlerin aldığı toplam maaş eşitlenecekti. Buna amir konumunda görev yapanlar sevindiler. 2002 yılında eşeğini kaybedenler, bulacaklardı(!) Bu düzenleme gerçekleşirse şefler memurlardan biraz daha fazla ücret alacak, şube müdürleri ise okul müdürleri kadar toplam maaş (ekders dahil) alacaktı. Bu ağza bir parmak bal çalmak gibi olacaktı, bal göründü ama balın zahiri olduğu sonradan fark edildi.(!)
Bu süreç içerisinde şube müdürünün aldığı ekders ücretini bilmeyen sendikacıları tanıdık. Şube müdürü kadrolarına 25 saat ek ders ücreti önerip, internet sitelerinde, birde yayınladılar. Tam traji komik bir durum. Büyük koca koca sendikalarımızın yöneticilerinin ise bu 40 saat işine akılları ermedi. İnanmayınca da sahiplenmediler. Çünkü sendikalar, kendileri haftalık 40 saat ekders ücretini önermedikleri için, nasıl olur da MEB taslakta daha fazla ekders saati önerir diye içten içe de hayıflandılar. Karizmayı çizdirdiler. Ya şefler için çıkarılan fırtına?…İnternet sitelerinde söylemedikleri kalmadı. Şef nasıl 40 saat ücret alacakmış… Mahkemeye giderim, kendimi yakarım, olmazsa yüksek bir yerden atlarım, diyenlere bile rastladık(!) Ağza alınmayacak cümleleri internet sitelerinde yorum diye yazdılar. Şef ve ekders konulu başlıklara adeta hücum başladı. Eline tuzluğu alan koştu… Yazdı da yazdı…
Bir ara taslak kayboldu. Maliyede mi? Milli Eğitim Bakanlığında kaldı mı diye arandı. Gitti, geldi, falan dendi. Sonunda elinde tuzluk ile koşanlar birinci raundu kazandılar. MEB’in sessiz neferlerinin ekdersi taslakta haftalık 30 saate düştü. Biraz rahatladılar. Çünkü tuz işe yaramıştı. Hıyar tuzsuz yenmez ki… Tadı olmaz bir kere(!)…Yaklaşık 2,5 ay sonra Şubat ayının başında taslağın Maliye Bakanlığına yazıldığı öğrenildi. İşte burası şimdi önemli. Şubat ayının başında, Maliye Bakanlığına gönderilen taslaktan şimdiye kadar haber yok. Ekders ücreti taslağı için havanda su dövdük olmadı, temcit pilavı gibi tekrar tekrar yazdık olmadı, hatta papatya falına bakalım derken papatyanın yaprağı kalmadı, sonunda elimizde kuru bir sap kaldı, yine de olmadı. Acaba diyorum, gazetelere ilan mı versek, taslaktan haber getirenlere ödül verilecektir, diye. Maliye Bakanlığında tam dört ay geçti. Araya seçimde girince, unutuldu. Aslında yöneticiler onu hiç unutmadı. Nazım Hikmet’in Tahir ile Zümre Meselesi şiiri var ya onun gibi… elmayı seviyorum diye elmanın beni sevmesi mi lazım ……. Karşılıksız bir bekleyişe dönüştü. Aynı karşılıksız aşk gibi üzeri küllendi.
Çocuklarımıza öğrettiğimiz bir tekerleme var. Kara kedi nerde? Ağaca çıktı. Ağaç nerde? Balta kesti. Balta nerde? Suya düştü… Sonunda yandı bitti kül oldu. Bizim ekders ücreti taslağı da tekerlemedeki kara kedi misalimi desem, balta misalimi desem, işte öyle… Yandı bitti kül oldu gibi…
Şunu da unutmadan belirteyim; bu birinci raundu kazananlar, elinde tuz ile dolaşanlar var ya şimdi onların kına yakma zamanı geldi. Kınalarını bir güzel yaksınlar. Ama unutmamak lazım ki asıl olan kına değil, düğündür. Ben o kınalı elleri düğünde göreceğim(!)
Sözlerime şarkı sözünden esinlenerek başlığını yazdığım şiirden bir dörtlük ile son verirken, sürçü lisan ettiysem affola….
Bizimkisi bir ekders hikâyesi
yalan dolan gibi biraz
kına, tuzluk ve hıyaaar
Bizimkisi yalan gibi biraz
(Kayahan abiden özür dilerim)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.