BİR ÇİLE MESLEĞİ: ÖĞRETMENLİK

BİR ÇİLE MESLEĞİ: ÖĞRETMENLİK

BİR ÇİLE MESLEĞİ: ÖĞRETMENLİK

Bakanlar Kurulu kararıyla Ulus Okullar Başöğretmenliğine layık görülmesini 24 Kasım 1928 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk, kabul etmiştir. İşte bu olayın önemine binaen 1981 yılından bu yana 24 Kasım tarihi öğretmenler günü olarak kutlanmaktadır.

 

12 Eylül darbe yönetimi her konuda her konuşmada Atatürk adının anılması için çabalarken böyle bir karar almıştır. Yoksa öğretmenler günü kutlama olgusunun öğretmenlere değer verilmesiyle falan da bir ilgisi bulunmadığı kanaatindeyim.

 

Kendi açımızdan yapabileceğimiz şey; bu günde öğretmenlerin çeşitli sorunlarını dile getirebilmektir. Fakat kimlere duyurabileceksek… Çünkü öğretmen sorunlarına duyarlılıkta birçok kesim fransız kalmaktadır. Aslında bu öğretmenlerin şahsi sorunları olmayıp bir eğitim meselemizdir. İşte bu eğitim sorunlarını kitlelere ilettiğimizde de duyarsızlık devam etmekte ve “öğretmen ağlıyor” olarak algılanmaktadır. “Öğretmenler, ağlamaya utanmıyor musunuz!” türünden suçlamalara maruz kalmaktadır.

 

Bizler bütün bu gerçekleri bile bile bu çileli mesleğe talip olduk. Şahsen ezilsek de mesleğimizin şerefi ve kutsiliği bizlere güç vererek hep dim dik olarak ayakta tuttu.

Öğretmen olarak gittiğimiz yerlerde ev kiralarken diğer memurlarla rekabet edememek durumuyla karşılaşmak bizleri çok üzerdi. Giyimimizde daha dikkatli olmamız gerektiğini ve cebimizle ters orantılı olan bu durumu büyük fedakârlıklarla atlatmaya çalıştığımızı unutamayız.

 

Ölçü aleti olarak metre ve kilonun yanında öğretmen maaşı?

Öğretmenin maaşı sanki bir ölçü aletiydi. Bir keresinde yıl 1993. Bir ortaokul mezunu şöyle konuşuyordu: “Çalıştığımız iş yerinde yarın uyarı grevi yapacağız.” Niçin uyarı grevi yapacaklarını sordum: “Ben işe başlarken 5 öğretmen maaşı alıyordum. Şimdi maaşlarımız çok geriledi. Devlet bana ancak 3 öğretmen maaşı veriyor. Yarın ki eylemimizle uyarıda bulunacağız. Olmazsa sürekli greve gideceğiz.” Ben orada öğretmen olduğumu bile söylemedim. Sessizce seyrettim. Çünkü bazıları para için mücadele ederken biz öğretmenler sadece gençliğimiz ile Vatanımız için mücadele ediyorduk. Çünkü gençlerini iyi yetiştiremeyen milletlerin geleceklerinden bahsetmek mümkün görünmüyordu.

 

Öğretmen çalışmıyor imajı

Yine okulumun sabahçı öğleci uygulaması nedeniyle saat 13’de eve gelebildiğim bir tarihte o gün iş yerinden izinli olan komşum beni gördü ve takıldı: “Siz zaten yarım gün çalıştığınız için Devlet de size yarım maaş vermektedir.” Ben de o zaman elimdeki yazılı kâğıtlarını göstererek ona dedim: “Evet ben bugün okulumda yarım gün çalıştım. Fakat bu yarım günün planlarını dün akşam yapmıştım. Bu gece de bu elimdeki yazılı sınav kâğıtlarını okuyacağım. Benim bu bir gecede okuyacağım kâğıtla siz bir yılda ancak muhatap oluyorsunuz” dedim. Bu cevabım üzerine anlayışlı olan komşum bir daha bana takılmadı.

 

Herkes eğitime karşı

Herkes her yere bağış yapar. Fakat bu bağışların bağış olduğunu bile sormaz. Fakat çocuğunun okuduğu okula veli bağış yapmaz. Bağış yapılmayan okula Devlet de ödenek göndermezse çözüm ne olacak. Kış için verilen odun, kömür yetişmez. Temizlik malzemesi yok. Hizmetli yok. Kalorifer ateşçisi yok. Elektrik, su, iletişim giderleri, v.s. masraflar çok. Okul yönetimi veliyi bağışa zorladığında da karşısında Bakanlığımızın ilgili kişilerini bulur.

 

Emeklilikte haksızlık var

Bizim akranlarımız liseyi bitirdikten sonra tabiri caizse kestirmeden bir işe girdiler. Biz ise 4 yıl üniversite okuyarak ve yeterlilik sınavını geçerek öğretmen olmuştuk. Bu uygulamalar dikkate alındığında lisede aynı sınıfta okuduğum arkadaşlarımdan işçi ve polis olanlar benden tam 9 yıl önce emeklilik hakkını kazandı. Benimse bu arkadaşlarıma göre 4 yıl okuduktan sonra 5 yıl da daha fazla çalışmam gerekmektedir. Oysa öğretmenler de polis ve asker gibi yıpranmaktalar. Bu durumun dikkate alınması gerekmektedir. Faranjit ve laranjitin öğretmen hastalığı olduğunu bilmeyen yok.

 

Hep dillerdeyiz

Bizlere her hangi bir özlük hakları iyileştirmesi ya da maaş artışı yapılacağı zaman yıl boyunca konuşulur. Vaktiyle komşumuz babama sorar. Yahu bu öğretmenlerin maaşına hükümet her ay zam yapıyor. Ali hoca bu kadar parayı ne yapıyor!? Bense ne söylesem inandırıcı olmuyordu. Sadece maaş bordromu gösteriyordum ve şaşırıp kalıyorlardı.

 

Evet dostlarım… Bizler bu mesleğin cefasına talip olduk; sefasına değil. Gençliğin bu Vatanımız için önemine inandık ve bu inançla yetiştirmek için var gücümüzle çalıştık. Bizlere özlük hakları olarak ne reva gördülerse, itiraz etmedik. Hep sustuk. Çünkü yaptığımız işte öğrencilerimiz önünde olduğumuzdan, rol model kişi olduğumuzdan yanlış bir söz, bir eylem yapmaktan sakındık. Fakat birileri bizim için hep konuştular… Hep sineye çektik. Sinemiz geniş.

Şimdi ise 24 Kasım ya… İşte bu yüzden bir iki satır da biz yazalım dedik.

Bu vesileyle tüm eğitim çalışanlarımızın bu günlerini kutlarım vesselam.

 

Ali COŞKUNER

Eğitim Yöneticisi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum