Başbakan Erdoğan'dan İHL'li gençlere büyük övgü!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecinde edebin dili ile konuşmaya devam edeceklerini söyledi. Erdoğan, “Birileri edebini bozabilir; biz edebin ve hayanın dili ile konuşacağız.” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecinde edebin dili ile konuşmaya devam edeceklerini söyledi. Erdoğan, “Birileri edebini bozabilir; biz edebin ve hayanın dili ile konuşacağız.” dedi.
İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER) tarafından Sinan Erdem Kapalı Spor Salonu’nda düzenlenen Kutlu Doğum Haftası etkinliğine katılan Başbakan Erdoğan, burada yaptığı konuşmada salondaki gençlerin Hz. Peygamber’in (sav) yolunda yürüdüğünü söyledi.
Gençlerin silahı değil Kur’an-ı Kerim’i kuşandığını dile getiren Erdoğan şöyle devam etti: “Bu gençler, silahı değil, öfkeyi değil, nefreti değil; Kur’an-ı Kerim’i kuşanmış, Hadis-i Şerifleri kuşanmış, en önemlisi de edebi, hayayı, sevgiyi kuşanmış gençler. Bu gençler, dünya yolculuğunda yanlarına ayeti, hadisi, edep ve hayayı azık olarak almış, bununla yetinmeyi bilmiş gençler. Bu gençler Hazreti Nebi’nin aşkıyla yanan gençler. Bu gençler, Peygamber sevgisiyle tutuşan gençler. Bu gençler, zihinlerinde fikir, dillerinde zikir, gönüllerinde iman dolu iksirle yürüyen gençler. Bu gençler var ya bu gençler, her türlü baskıya, her türlü sindirmeye, her türlü tuzağa rağmen, Kur’an’ın ve Siyer-i Nebi’nin öğretilmesine ve öğrenilmesine adamış gençler.
Bu gençler, İmam hatip okullarında, yüreğini Kur’an’ın bereketine adamış gençler. Bu gençler, İmam hatip okullarının öğrencisi, İmam hatip okullarının mezunu, diğer okullarımızın öğrenci ve mezunları olarak, hayatlarını ilime, hikmete, emri bil maruf, nehyi anil münkere adamış gençler. Bu gençler, edep ve hayayı hayatlarının her zerresine zerk etmiş, tahriklere aldırmamış, öfkenin ve nefretin diline esir olmamış, selam ile konuşan, yani barışın mücadelesini, dayanışmanın mücadelesini, kardeşliğin mücadelesini veren gençler.
Sen bu gençlerin yolunu açık et Yarabbi. Sen, milleti ve ümmeti bu gençlerden mahrum etme, milleti ve ümmeti bu gençlerle şereflendir Allah’ım. Bu gençleri Sırat-ı Müstakim’den ayırma; bizleri de bu gençlerle yol yürüyenlerden eyle Allah’ım. Sen bu gençlere şahit ol Yarabbi!”
Başbakan, Hz. Muhammed’e (sav) övgü dolu sözler sarf etti. Hz. Peygamber’in edep yönünden söz eden Erdoğan şunları söyledi: “Hayatımızın her anını, tıpkı Hazreti Peygamber gibi edeple, hayayla, tevazuuyla süslemek zorundayız. Hazreti Peygamber, gerektiğinde eline kılıcı alacak, savaş meydanlarında bize mücadele ruhunu öğretecek kadar kahramandı.
Her eziyete göğüs gerecek, zulme, baskıya, itip kakmalara, işkencelere tahammül gösterecek kadar dirençliydi. Terk etmek zorunda kaldığı Mekke’yi geri dönüp fethedecek kadar kudretli ve muzaffer bir komutandı. Ancak, sevgili gençler, aynı peygamber, çocuklarla çocuk olacak, yoksullara kardeş olacak, yolda kalmışlara yoldaş olacak, garip gurebaya paydaş olacak kadar şefkatliydi, ali cenabtı, mütevaziydi. Alemlere rahmet olarak gönderilmiş, merhameti yüceltmiş bir peygamberdi.
İşte sevgili gençler. Her ne yaparsanız, yapın, önce edep diyecek, önce haya, önce tevazu diyeceksiniz. Dünyayı değiştirmek, dünyaya barışı egemen kılmak için bile yola çıksanız, önce edep, önce haya diyeceksiniz. İlim için bile yola çıksanız, önce edep, önce haya diyeceksiniz. Evinizde anne babanıza ‘öf’ bile dedirtmeyeceksiniz. Kardeşlerinize, sokakta insanlara, dünya üzerinde tüm yaradılmışlara edeple, hayayla muamele edeceksiniz.
Edep yoksa, inanın, hiç bir şey, ama hiçbir şey yoktur. Edebi olmayan hiçbir mücadele hak mücadelesi değildir. Edepten beslenmeyen hiçbir hareket hedefine ulaşamaz. Şunu unutmayın; Fatih Sultan Mehmet’e İstanbul’u fethettiren, azametli ordularından ziyade, Akşemsettin Hazretleri’ne gösterdiği edeptir. Yavuz Sultan Selim’i doğunun fatihi yapan, hocasının atının yağından sıçrayan çamuru süs ve şeref olarak görmesi, hocasına edep göstermesidir.
Selahattin Eyyubi’yi, şarkın sevgili sultanı yapan, hem Kudüs karşısında, hem de yaradılmışların en şereflisi insan karşısında sergilediği edeptir. Eğer üzerinizde edep ve haya zırhı yoksa, çelikten zırhlar bile size fayda etmez. Konuşurken edebe riayet edin; ya susun, ya hayır söyleyin. Yürürken, yemek yerken, oturup kalkarken, her anınızda lütfen edebe riayet edin. ‘Edep yahu!’ sözünü dilinizden hiç eksik etmeyin. Bizim davamız, bizim hareketimiz, bizim gönülleri fethimiz, biliniz ki, ancak ve ancak edeple ilerleyecek, edeple zafere ulaşacaktır.”
Türkiye’nin ve yakın coğrafyanın karşılaştığı sorunların sebeplerinden bahseden Erdoğan şöyle devam etti: “Bugün ülkemizde, yakın coğrafyamızda karşı karşıya kaldığımız sorunların sebebini, öyle büyük büyük tertiplerde, büyük komplo teorilerinde asla aramayın. Elbette harici etkenlere bakacağız. Elbette bizim üzerimize yazılan senaryolara karşı çok dikkatli olacağız.
Elbette, husumeti, çatışmayı, istismarı, sömürüyü bir yaşam tarzı olarak seçenlere, aramıza fitne, nifak sokmaya çalışanlara karşı uyanık olacağız. Ancak, dışarıya odaklandığımız kadar, hatta ondan çok daha fazla içeriye odaklanmak, kendimizi her daim muhasebeye çekmek,ölmeden önce kendinizi muhasebeye çekiniz, dışarıyla mücadeleden önce, kendimizle mücadelede muzaffer olmak zorundayız. Edebin terk edildiği yerde sefalet olur.
Edebin terk edildiği yerde husumet olur. Kardeşin kardeşe hürmet göstermediği, edeple muamele etmediği yerde çatışma olur, terör olur. Edebin önemsenmediği yerde, ilim değil, cahillik olur; ilerleme değil, gerileme olur, büyüme değil, çöküş olur. İşte sizler, siz gençler, bu ülkede, tüm bu coğrafyada, edebin değerini tekrar tekrar anlatacak, edebin önemini hatırlatacak ve en başta edep ve hayayı tüm coğrafyaya inşallah egemen kılacaksınız.
Bizler imam hatip okullarını, en başta bunun için önemsiyoruz. İlmini Kur’an-ı Kerim’den, edebini Siyer-i Nebi’den almış bir gençliğin, dünyayı değiştireceğine yürekten iman ediyoruz. Şunu herkesin bilmesini istiyorum; Kur’an’ın aydınlığının olduğu yerde husumet olmaz, nefret olmaz, çatışma olmaz. Hazreti Peygamber’in hayatını kendi hayatına tatbik edenlerin olduğu yerde, hukuksuzluk olmaz, adaletsizlik olmaz, hakka tecavüz olmaz, öldürmek, yaralamak olmaz.
Bir insanın ölümü tüm insanlığın ölümü gibidir. Milli ve manevi değerlerle yetişmiş, bu toprakların kadim medeniyetine şekil veren edep ve haya kültürüyle büyümüş insanların olduğu yerde dışlama olmaz, horlama olmaz, aşağılama olmaz.
Kalbinde Allah sevgisi, kalbinde peygamber sevgisi olan, yaratılanı, yaratandan ötürü hoş görenlerin olduğu bir toplumda, ırkçılık olmaz, kavmiyetçilik olmaz, kabilecilik olmaz, ayrımcılık olmaz. Biz, sorunlarımıza başka yerlerden çözümler aramayacağız. Biz, çözümleri ithal edenlerden, çözümleri taklit edenlerden olmayacağız. Eğer özümüze bakarsak, eğer ecdadımıza bakarsak, eğer kendi medeniyetimize yönümüzü dönersek, eğer bu toprakların edep ve hayasını kuşanırsak, inanın, çözülemeyecek hiçbir sorun, ama hiçbir sorun kalmayacaktır."
Çözüm sürecinde edepli konuşmaya devam edeceklerini dile getiren Başbakan, "Bugün çözmek için yeni bir süreç başlattığımız terör meselesini de, inanın, edep ve hayadan asla taviz vermeden sürdüreceğiz. Birileri edebini bozabilir. Birileri, bu toprakların insanı olduğunu söyleyip, bu toprakların edep ve hayasından nasibini almamış olabilir.
Birileri, edebin dili yerine, nefretin, husumetin, öfkenin, kanın diline esir olabilir. Birileri, bütün milli ve manevi değerleri çiğneyip, ölmenin ve öldürmenin çığırtkanlığını yapabilir. Ama biz, sabırla, metanetle, edep ve hayanın diliyle konuşacağız. Biz, öfkenin ve nefretin değil, sevginin diliyle konuşacağız. Biz, ayırmanın, bölmenin, çatıştırmanın diliyle değil, kardeşliğin diliyle konuşacağız. Biz hep hayır söyleyecek, her zamanda hayrın ve Hakk’ın yanında duracağız. Niyet hayır diyecek, inşallah hayırlı akıbete hep birlikte erişeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Konuşmasının ardından Başbakan'a tertip komitesi tarafından bir tablo hediye edildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.