Bakıcı mı öğretmen mi tartışması büyüyor! MEB'in Okul Öncesi kararı...
Yüz yüze eğitimin kademeli açıldığı okullar salgın tedbirleri kapsamında bir kez daha kapandı ama bu kez bir farkla. Anaokulu ve kreşlerde yüz yüze eğitim pazartesiden itibaren devam edecek. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un bu açıklamayı yaparken...
Yüz yüze eğitimin kademeli açıldığı okullar salgın tedbirleri kapsamında bir kez daha kapandı ama bu kez bir farkla. Anaokulu ve kreşlerde yüz yüze eğitim pazartesiden itibaren devam edecek. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un bu açıklamayı yaparken kullandığı 'çalışan anneler' ifadesi ise tepkiye neden oldu. Okulöncesi öğretmenlerin bir kısmı 'Bakıcı değil öğretmeniz' diye isyan ederken bir kısmı da 'Anaokulları açık kalmalı' diyerek veliler ile meslektaşlarını topa tuttu.
Hürriyet'ten Fulya Soybaş'ın haberine göre; işte eğitimcilerin 'bakıcı' polemiği!
OKULÖNCESİ KURUMLAR AÇIK KALMALI
Özel Anaokulları Derneği'nin başkanı Murat Kuş, Milli Eğitim Bakanlığı'nın aldığı 'Okulöncesi eğitime devam' kararının öğretmenleri böldüğünü, teşekkür edenler kadar tepki gösterenlerin de olduğunu doğruluyor. Kuş "Aslında her ikisinin de ekonomik boyutu var. Özel anaokulu öğretmenleri, yaklaşık 35 bin öğretmen, maaşlarının kısa çalışma ödeneği olan kısmını alıyorlar ki bu da 1000-1300 liraya tekabül ediyor. Takdir edersiniz bir öğretmenin bu maaşla ailesini geçindirmesi çok zor. Birçok öğretmenimiz görevlerinin başında kalacakları için memnun ve istekli. Tepki ise daha çok MEB öğretmenlerinden. Onlar için ise maaş kesintisi söz konusu değil" diyor.
İŞİMİZİ DOĞRU YAPIYORUZ
16 Mart-1 Haziran arasında, kapalı kaldıkları 3 ay boyunca, 3 bine yakın kurumun kapandığını, binlerce öğretmenin işsiz kaldığını söyleyen Kuş "Anaokulları en son kapanıp ilk açılan yerlerdir" diyerek şöyle devam ediyor: "Yeniden eğitime başladığımızdan bugüne, belirli sayıda velimiz ve öğretmenimiz hasta oldu. Ancak çocuklar arasında vakaya neredeyse hiç rastlanmadı. Bu da işimizi doğru yaptığımızı gösteriyor."
SAĞLIK ÇALIŞANLARI NE YAPSIN
'Ortada bir tehlike varsa bunun tüm öğretmenleri kapsaması gerekmez mi?' diye soruyorum. Kuş 'Haklısınız ama' diyerek şöyle yanıtlıyor: "Bugün doktorlar, sağlık çalışanları görev başında ve istifa etmek, izne çıkmak gibi hakları yok. Emniyet mensupları, askerler, gazeteciler... Görev başında yüz binlerce insan var. Anne-babanız 65 yaş ve üzeri olabilir ya da çocuğunuza bakacak akrabanız, eşiniz dostunuz olmayabilir. Bu insanlar kime emanet edecek çocuklarını? Apartman dairelerinde ya da sağda solda öğretmen adı altında hiç bilmedikleri birilerinin elini tutacaklar belki! Biz hem eğitimci hem de bakıcıyız. Kimsenin egosu tavan yapmasın! Çabamız kendimiz ve çocuklar için."
BİR SORU BİR CEVAP
Soru: 7 yaş okula gidemiyor, uzaktan eğitim alacak. Oysa 6 yaşındaki okula gitmek zorunda. Kulağa biraz garip gelmiyor mu?
Cevap: 6 yaş grubu % 7-8 oranındadır ve birinci sınıfa hazırlık grubudur. Uzaktan eğitimi mümkün değildir. Bizim okulöncesi dediğimiz asıl grup 3-4-5 yaş aralığıdır. Kaldı ki ben bir eğitimci olarak mümkünse bir an önce tüm yaş grupları için yüz yüze eğitime geçilmesi taraftarıyım. Çocuklar neredeyse 1 yıldır okula gitmiyor, algıları tamamen geri gitmiş durumda. Kayıp büyük.
BAKICI DEĞİL EĞİTİMCİYİZ
Sosyal medya üzerinden iletişim kurduğum, kendisine Serap diye hitap edilmesini isteyen ve devlette çalışan 27 yaşındaki anaokulu öğretmeni "Öncelikle biz çalışmaktan kaçmıyoruz, özelde işsiz kalacak binlerce meslektaşımız olduğunun da farkındayız. Ancak 'Salgın var, herkes çalışmak zorunda. Çocuklara bakacak kimse yok' denilerek öğretmenden çok 'bakıcı' muamelesi yapılmasına üzgünüz. Kaldı ki okulöncesi eğitim ve kreşler arasında fark vardır. Eğer karar çalışan anneler düşünülerek alındıysa tam gün eğitim veren kreş ve gündüz bakımevleri bu ihtiyacı karşılardı. Anasınıflarında ise zaten sadece 3 saat ders verilebilecek. O nedenle de 'Anasınıfları bakıcılık yeri değildir' diyoruz.
EGOMUZ SIFIR
"Kimsenin bakıcılık mesleğini aşağıladığı yok, egomuz da sıfır. Bizler önce eğitimciyiz. Bugüne kadar birçok platformda erken çocukluk eğitiminin önemine dikkat çekmiş ve bu konuda tam da bir mesafe kaydetmişken 'Ama bu çocuklara bakacak kimse yok' yaklaşımını kabul etmek mümkün değil. Herkesin aynı derecede risk altında olduğunun farkındayız. Bunun çözümü riski büyütmek midir? 3-4-5 yaş grubu çocuklar arkadaşının maskesinin rengi daha güzel diye maske değiş tokuşu yapıyorken mesafe-hijyen nasıl sağlanacak? Anneye destek çocuğunu riske atarak mı olacak?" diye soruyor.
MESLEK SAYGINLIĞI İSTİYORUZ
Okulöncesi Eğitim Kurumları ve Eğitmenleri Derneği Başkanı Sefa Özdemir Yılmaz çocuğun dünyaya gözlerini açtığından ilkokula kadar geçirdiği sürenin, onun ileriki yaşamında önemli yere sahip olduğu, sosyal, duygusal gelişimi başta psiko-motor, bilişsel, dil ve özbakım gelişiminin büyük ölçüde tamamlandığı, kişiliğinin oluştuğu bir dönem olduğunu belirterek, şöyle devam ediyor: "Okulöncesi eğitim, öğrenci-öğretmen ve veliden oluşan bir platformdur. Yani aileden sonra çocuğun ikinci evi, okul ve öğretmendir. Bu meslek bir diploma ile yapabilecek bir iş değildir. Gönül işi, aşk işidir. Zira, çocuklara yeri geliyor anne, yeri geliyor baba şefkati ile yaklaşıyoruz. Hangi kademede böyle bir yaklaşıma ihtiyaç var? Hangi kademede çocuk terlediğinde üstü değiştiriliyor, tuvalete götürülüyor, yemek yemesine destek veriliyor? Öğretmen bir nevi çocuğun bakımından da sorumlu anne-baba gibi. Bu nedenlerle bakıcı gibi algılanıyoruz. Oysa okulöncesi öğretmen, aileden sonra, çocuğun geleceğini şekillendiren en büyük mimardır. Bu nedenle meslek saygınlığı istiyoruz" diyor. Okulöncesi eğitimin 'uzaktan' devam etmesinin mümkün olmadığını da belirten Yılmaz şöyle devam ediyor: "Öğretmenlerimizin 'Neden biz?' gibi tavrı yok! Çünkü bizler biliyoruz ki işimizin gereği bu. Burada kırıcı ve üzücü olan üsluptur. Öğretmenlerimiz diğer öğretmenlerimiz kadar değerlidir."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.