Aysun Avşaroğlu ile  "Mesleki Eğitim" üzerine

Aysun Avşaroğlu ile "Mesleki Eğitim" üzerine

Herkesin kendi ideolojisi doğrultusunda ele aldığı meslek eğitimini, bu konuya adanmış teknik eğitmen Aysun Avşaroğlu'na sorduk. Duygusal değil, akılcı bir yaklaşımla sorularımızı cevapladı.

Kobitek: Aysun Hanım Merhaba. Sizi mesleki eğitim konusunda yoğun çalışmalarınız ile biliyoruz. Öncelikle terminolojiyi doğru kullanmamız için sormak isterim. “meslek eğitimi” ve “mesleki eğitim” nedir, aralarında fark var mıdır?

AA: Tüm www.kobitek.com izleyenlerine öncellikle selam ve saygılarımı iletmekle başlamak isterim. “Mesleki Eğitim” benim için artık bir yaşam biçimi olduğundan, tahmin edersiniz ki gecem ve gündüzüm "neler yapabilirim, neler üretebilirim?"'i düşünmekle geçiyor. Ben Yenimahalle Teknik Lisesi Elektronik Bölümü mezunuyum. Aynı zamanda da teknik öğretmenim.

Güzel bir soruyla başlamışsınız aslında. Bu iki terimin farklı tanımları varmış diye düşünülüyor. Oysaki aynı kavramları niteliyorlar. Üniversite bu terimlerin tanımını genel anlamda şöyle öğrenmiştik:

Bireye iş hayatındaki belirli bir meslekle ilgili bilgi, beceri ve iş alışkanlıkları kazandıran ve bireyin yeteneklerini çeşitli yönleri ile geliştiren eğitim sürecidir.(DOĞAN Hıfzı 1996)
Yani mesleki eğitimde, meslek eğitimi de bir sürece dayalı ve kişiye mesleki yeterlilikleri kazandıran bir eğitim türü diyebiliriz.

Kobitek: Ülkemizde bir yandan işsizlik bir yandan da eleman açığı var. Örneğin insan kaynakları firmaları yalnızca bilişim sektöründe 70bin eleman açığı olduğunu ifade ediyorlar. Sizin görüşünüz nedir?

AA: Ülkemizde 1998 yılında Meslek Liselerinin önüne “Katsayı” diye bir engel konuldu. O vakte kadar eşit koşullarda ÖSS ye giriliyordu. Örneğin; teknik lisede okurken 48 kişi sınava girdik ve 44 kişi kazandık. Hem de bu kazananların arasında uluslararası ilişkilerden tutunda hukuk fakültesine kadar bir yelpaze vardı. Fakat 1998 yılında gelen katsayı uygulamasıyla meslek liselerinde ki niteliksel olarak bir düşüş yaşandı. Akademik başarı ön plana alındı. Meslek sahibi olmak küçümsenir oldu. Meslek liselerine “Bari gitsin de meslek öğrensin” düşüncesiyle öğrenciler yönlendirildi. Oysaki matematik bilmeyenin “elektronik” eğitimi alması, fen bilgisi iyi olmayanın “ağaç işleri” eğitimi alması mümkün değildi. Ne yazık bu süreç yaşandı. 13 yıl sonra bu uygulama kalktı kalkmasına ama bu yıllar arasında “Mesleki Eğitim” kan kaybetti. Meslek okullarının “nitelikli eleman yetiştirme görevi” işlevini kaybetti. Bu da sanayimize ve ekonomimize büyük bir darbe vurdu. Ülkemizde böylesine genç nüfusumuz varken, yurtdışından nitelikli elemanlar getirtmek gibi trajikomik bir durum içine girdik.

Kobitek: Mesleki eğitim dediğimizde üniversiteden mi, ilköğretim-lise seviyesinden mi bahsediyoruz? Başka bir ifade ile, konu Milli Eğitim Bakanlığını mı, YÖK'ü mü ilgilendiriyor?

AA: Benim yıllardır savunduğum, mesleki eğitimin MEB + YÖK + ÇALIŞMA BAKANLIĞI +SANAYİ işbirliği ile yürütülmesi gerektiğidir. Sitemin içinde oluşan bir sıkıntı saydığım her kurumu etkilemektedir. Mesleki Eğitim sadece MEB’ nın ya da YÖK’ün değil yukarıda saydığım tüm disiplinlerin olgusudur. Öğrenciler anasınıfından itibaren yetenek ve mesleki eğilimleri gözlenmeli ve tespit edilerek bir sonraki eğitime geçmelidir. Bugün ülkemizde bir çok meslek grubuna mensup üniversite mezunları var. Eğer bu gençlere okul seçiminde yardımcı olabilseydik bugün ülkemizin profili çok farklı olurdu. Ne mi demek istiyorum; kişinin yetenekleri tespit edilip ilgi ve eğilim olan bir mesleğe yönlendirilmiş olsaydı yaptığı işi seven bireyler olurlardı. Bilim yuvaları olan üniversitelerimizde meslek seçimini çoktan belirlemiş ve hazırbulunuşluluğu yüksek, mesleğe aşina öğrenci ve mezunlar elde ederdik.

İşkur tarafından açıklanan ihtiyaçlara ve istihdam alanlarına göre meslek liseleri ve üniversiteler güncellenseydi eğitimde kalitemizi bir kat daha artırmış olurduk.
Özetle bir çok kurum ve kuruluşun işbirliği, güçbirliğini gerektirecek bir eğitimdir “Mesleki Eğitim”

Kobitek: Biliyorsunuz ülke gündeminde eğitim süreleri hayli önemli bir yer tutuyor. Yoğun tartışmalara sebep oluyor. Konunun siyasi tarafını bir kenara bırakırsak, sizce doğru sistem nedir? Karşı çıkanların en güçlü argümanı; 10 yaşlarında bir çocuk için meslek seçiminin yapılamayacağı. Kendisinin tercih kullanamayacak yaşta olmasının dışında, pek çok eğitmen bu yaşta bir çocuğun yatkınlığının da bilinemeyeceğini söylüyorlar. Sizin görüşünüz nedir?

AA: Peki o zaman ben size sorayım 16 yaşında bir gence çıraklık eğitimi vermeye çalışan var mı aranızda? O yaştaki bir delikanlı bakın delikanlı diyorum, sizce meslek öğrenmek hedefinde midir? Yoksa yaşamında gerçekleşmekte olan farklı fizyolojik değişikliklerin mi etkisindedir. Bu gencin artık vücudu serpilmiş, kendine bile söz geçiremeyen bir birey olduğu için bazı şeyleri; özellikle meslek etiğini, çırak-usta-kalfa ilişkisini kabul edip ona göre davranış geliştirmesi zordur. Oysa 11 yaşında bir çocuğun yetenek ve ilgisi hatta mesleki eğilimi belliyse; bu öğrencinin meslek öğrenmesi bu meslek etiğini oturtturması, mesleğinin işçisi ve ustası olması daha kolaydır.4+4+4 ise öğrencilerin yetenek tespitinde, öğrencilerin mesleğe yönelmesinde önemli bir adım. İlk 8 yılın kesintisiz olması, meslek liselerine ve çıraklık okullarına geçiş için sıkıntılıdır.

Bunun yanı sıra ülkemiz gençleri üniversite okumak için yıllarca dershanelere gidiyorlar. Kazanıyorlar ve mezun oluyorlar. Tabi mezuniyet yetmiyor. Üstüne master yapıyor, dil öğreniyor erkekse askere gidiyorlar. Nereden baksanız 26 yaşına kadar hayata atılamıyorlar.Bulduğu işlerde de masa başında ya da takım elbiseli işler arıyorlar. Peki, bu durumda kim araba tamircimiz olacak? Kim makinecimiz, kuaförümüz, bahçıvanımız, ayakkabıcımız olacak???

Bu nedenle üniversitelerde yığılmayı önlemek ve ülkenin nitelikli eleman ihtiyacının yüksek olduğunu kamuoyuna iyi anlatmak gerekiyor. Tüm bu gerekçeler ışığında “Mesleki Eğitim” güçlendirilmeli ve yepyeni nitelikler kazandırılmalıdır. Oluşmuş önyargılardan arındırılmalı, meslek sahibi olmanın ayrıcalıkları ve kazanımları çok iyi tanıtılmalıdır.

Kısacası, Meslek Okullarını utanılacak okullar değil, meslek akademileri olduklarını göstermek ve bu okulları çok iyi anlatmak gerekmektedir.

Kobitek: Bir öğrencinin bir mesleğe ilgisi ve yatkınlığı nasıl ölçülüyor? Doğrusu meslek liselerinde okuyanların ne kadarının, doğru meslekte olduklarını düşündüklerini merak ediyorum. Hatta bu araştırmanın farklı dönemlerde yapılmış olması da gerekir diye düşünüyorum. Örneğin meslek lisesinde okurken, mezuniyetten 10yıl sonra ve 20yıl sonra ölçülebilir. Kısacası mesleki eğitimde isabet açısından ne tür veriler var elimizde?

AA: Mesleki eğilimler anasınıfından itibaren şekillenmeye başlamaktadır. Öğrencilerimize yönelik meslek tespiti adına pek çok test bulunmaktadır. Bunun yanı sıra el becerilerini gözlemlemek ve yeteneklerin küçük yaşta öğrenilmesi adına da bir takım materyaller mevcuttur. MEB’in hazırladığı ulusal mesleki bilgi sistemi ile anketler doğrultusunda rehberlik eden web sistemimiz bulunmaktadır.

İlköğretimde mesleki eğilimi belirlemek yani “Mesleki Rehberlik” yapmak için eski adıyla “iş-teknik” yeni adıyla “teknoloji-tasarım” öğretmenleri, aynı zamanda okul rehber öğretmenlerimiz hizmet etmektedir. Bu eğilimlerin tespiti üzerine bende destek olmak adına – ki teknoloji-tasarım öğretmeni olarak- kit hazırlamaktayım. Çünkü son derece önemli bir ölçüm. Belki bir bireyin müziğe olan eğilimi ya da resme olan eğilimi erken tespit edilebilirken bazı alanlar materyaller olmadan tespit edilemiyor. Bir bireyin çok iyi bir heykeltıraş, çok iyi bir ahşap oymacı, iyi bir makineci olacağını ancak belli başlı testlerle öğrenilebilir. Eğer kişi sevdiği ve yeteneği olduğu mesleği seçer onun eğitimini alır ve mesleği ile ilgili bir iş de çalışırsa; üreten ve kalkınan bir ülke olmak inanın zor olamayacaktır.

Kobitek: Mesleki eğitimi, veya bu denli uzun süreli bir mesleki eğitimin doğruluğunu fütürist verilerle incelersek, yine de üzerinde konuşulan modellerin doğru olduğunu düşünebilir miyiz? Örneğin yakın gelecekte sanayi üretiminde robotlaşmanın çığ gibi artacağı, küçük imalatçıların kalmayacağı fütürist uzgörüsünü dikkate aldığımızda bir öğrenciye 8 sene torna-tesfiye eğitimi vermek doğru mudur?

AA: 8 sene herhangi bir konuda” Meslek Eğitimi” almak, hep aynı konuları işlemek değildir. Müfredatlar öğrencilerin fiziksel ve ruhsal gelişimleri hesaplanarak kademe kademe yoğunlaşırlar. Torna –tesviye son derece sanayiye yönelik bir konu. Sıklıkla yeni gelişmelerle karşı karşıya. Eğitim proğramlarının içerisine bilgisayar , digital dünya yeni donanımlarıyla eklenirse ve güncellenirse öğrenci mesleğini daha iyi kavrayabilir ve günlük hayatına daha kolay adapte edebilir.

Ben aslında sizin sorunuzdan şunu anladım. Kimi meslek grupları teknolojinin ilerlemesi ile daha az ihtiyaç duyulan alanlar oldular, bilek gücü yerine son derece teknolojik cihazlar, makineler endüstride insanın yerini çoktan almış durumda, bu durumda bazı meslekler için bu kadar uzun yıllar eğitime gerek var mı?

Haklısınız. Dünya üzerinde her şey değiştiği ve geliştiği gibi mesleklerde değişiyor. Doğal olarak meslekler de nasibine düşeni alıyor. Meslekler ve yeterlilikleri, günün koşullarına uygun olarak güncellenmeli, müfredatlar ihtiyaçlara paralel olarak hazırlanmalı, yeni meslek alanları adına çalışmalar yapılmalıdır. Bireylerin hangi mesleği seçerse seçsin mesleğin gerektirdiği teknolojik altyapı eğitimi ve yabancı dil eğitimi mutlaka alınmalıdır. Mesleğinde dünyayı takip etmek, literatüre hakim olmak adına mutlaka her meslek sahibinin en az bir yabancı dil bilmesi şarttır.

Kobitek: Mesleki eğitimde branşlarda değişimler yaşanıyor mu? Örneğin sosyal medya meslek lisesi, CRM meslek lisesi gibi branşlar var mı? Ya da olması düşünülüyor mu?

AA: İnanın 1 hafta önce bir sohbette geçti bu konu. Geleceğin mesleklerine yönelik olarak eğitim programları olmalı diye konuştuk. Günümüzde “Sosyal Medya Uzmanlığı” “Seo’luk” “Site Editörlüğü” gibi farklı meslek grupları oluştu. Artık yazılımcı diyemiyoruz. Bu alanın içinde bile dünya kadar alt dal ve uzmanlık alanı var. Örneğin; elektrik bölümü öğrencisi artık elektrik teknisyeni olarak değil; “yüksek gerilim teknisyeni”, “pano teknisyeni” gibi adlarla mezun oluyor. Yeni liseler ve alanlar açılıyor. Örneğin; makinist yetiştiren Meslek Lisesi, Çimento Meslek Lisesi vb. Tabi internet bazlı meslekleri de bir an evvel literatüre eklemek gerekiyor.

Bununla ilgili de bir çalışmamız var. Bu farklı meslekleri çocuklarımıza tanıtmak istiyoruz. Bu meslek kollarında çalışan izleyenlerimiz varsa lütfen bildirsinler. Onlardan mesleklerinin özelliklerini anlattıkları, sadece 5 adet sorumuza cevap verdikleri, 5 dakikalık bir video kaydı isteyeceğiz.
Sözüne ettiğiniz alanların liselere eklenmesi için, bu meslek sahiplerinin talebini sağlamak gerekir. Bu talep doğrultusunda açılacaktır. Dilerseniz biz buna öncülük edelim. Ne dersiniz???

Kobitek: Gözlemlerime göre kişilerin mesleki eğitimleri iki şekilde veriliyor. İlki kişinin lise, üniversite vb. kurumlarda aldığı teknik eğitimleri, diğeri ise iş hayatında alınan formasyon eğitimleri ve sertifika eğitimleri. Kişilerin hayatlarını nasıl kazandıklarına ve sürdüklerine baktığımızda da, daha ziyade bu kısa süreli eğitimlerin, kariyer ve maddi kazanımlara dönüştüğünü görüyoruz. Bu konuda görüşünüz nedir? Kurumlarda verilen eğitimlerin teşvik edilmesi ve ağırlığın buraya kaydırılması bir seçenek olabilir mi? Bu alanının resmi otoritenin kontrolünde olmaması nedeni ile yok sayıldığını düşünebilir miyiz?

AA: Teorik ve pratik eğitimlerle meslek eğitimi veriliyor. Ama “Yaşam Boyu Öğrenim” diye bir kavram var. Birey yaşantısının her anında eğitim alma hakkına sahip. Anlık meslek eğitim sertifikasyonlarını daha çok işe yaradığı düşüncesine gelince, buna çok katılmıyorum. Çünkü Meslek Liselerine gidip eğitim almaktan nedendir bilinmez hicap duyuyoruz, genel ortaöğretime yönleniyoruz, sonrasında mezun olduğumuzda ise mesleksiz şekilde iş dünyasının ortasına düşüyoruz. İşe girmek içinde o dönemin popularitesi yüksek olan ve istihdama uygun olan alanların kurslarına gidip “Meslek” öğrenmeye çalışıyoruz. Geçenlerde bir arkadaşımın oğlu ağlayarak yanımıza geldi. ÖSS için dershaneye gidiyor. Dershanenin sınavında başarısız olmuş. Sınıfı değişmiş. “Anne ya beni meslek liselilerin olduğu sınıfa yerleştirdiler. Ben o sınıfa gitmem.” Dedi. Peki, bu çocuk üniversiteyi kazanamazsa nereye gidecek? Meslek edineyim, işe gireyim diye sertifikasyon proğramlarına katılmayacak mı?. Eeee sizce buradaki sorunun kaynağı ne???

Eğer bizler örgün eğitim sisteminde “Meslek sahibi olmayı” bir hedef olarak gören bireyleri yetiştirmeyi hedeflersek bu sıkıntılar ve önyargılar kaybolacaktır. Böylelikle eğitim hayatının sonunda debelenen bireyler olmak yerine, ne istediğinin bilincinde olan bireyler yetişmiş olacaktır.
Bir konuda size katılıyorum. Bu da bu ülkenin dağdaki çobanına bir eğitim verilecekse kesinlikle MEB bünyesinde ve eğitimciler tarafından verilmesi gerektiğine inanıyorum. Öğretmenlik takdir edersiniz ki herkesin yapacağı bir iş değildir. Öğretmen olmuş atanamamış bir çok gencimiz var. Onların işsiz gezmelerinin önlenmesi gerekmektedir. Eminim farklı mesleklerde iyi eğitmenler vardır. Onlarda MEB tarafından tespit edilerek bu eğitim ordusunda da danışman, usta öğretici, uzman olarak yer alma şansları arttırılmalıdır.

Kobitek: Aysun Hanım, değerli paylaşımınız için çok teşekkür ederiz. Mesleki eğitim alanında kobitek.com'da yoğun bir bilgi paylaşımı beklentimiz olduğunu belirtmek isterim.

AA: Ben teşekkür ediyorum. Bu tarihten itibaren okuyucularımıza siteniz vasıtasıyla sıkça görüşmüş olacağım ve “Mesleki Eğitim” adına yardımcı olmaya çalışacağım. Kobilerimizin en önemli sıkıntılarından olan “Mavi Yaka” ya yönelik çözümler üretmek içinde uğraşacağım.
Ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunmak ulvi görevlerimiz arasındadır. Umarım hep birlikte kıymetli çalışmalara imza atarız.
Unutmayın;
“Gelecek Mesleki Eğitimle Şekillenecek….”

Aysun Avşaroğlu

 

1991 Yılı Yenimahalle Teknik Lisesi Elektronik Bölümü ardından 1996 Gazi Üniversitesi End. San. Eğt. Fakültesi Endüstriyel Teknoloji Bölümünü bitirdi. Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Endüstriyel Teknoloji Bölümünde Yüksek Lisans yaptı. Halen doktorasına devam etmektedir.

1996 yılında öğretmenliğe başladı. Mezun olduğu okul gereği “Mesleki Danışmanlık” yaptı. Ağaç işleri, metal işleri, elektrik, elektronik, teknik resim gibi modüllerde uygulamalar yaparak öğrencilerin yetenekleri ve istekleri doğrultusunda mesleki eğitime yönlendirmeler bulundu. 2009 yılına kadar pek çok çalışmada yer aldı. Seminerler verdi.

2009 yılında Ankara Çankaya İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde, daha sonra da İl Milli Eğitim Müdürlüğünde “Mesleki ve Teknik Eğitim Tanıtım ve Yönlendirme Komisyonunda” çalıştı. Halen EYUDER (Eğitim Yöneticileri ve Uzmanları Derneğinde) METEP (Mesleki ve Teknik Eğitim Platformu) Başkanlığını yürütmektedir.

 

[email protected]
aysunavsaroglu.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum