Avcı: 2014 KPSS ile yeni bir alım yok
Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Nasuhi Güngör’ün sorularını cevapladı.
TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Nasuhi Güngör’ün sorularını cevaplayan Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, 2015 KPSS sonuçlarıyla Ağustos ayında tahsis edilen 47 bin öğretmen kadrosundan ne kadarının kullanılacağının belirleneceğini açıkladı.
İşte Eskişehir’de bulunan ETİ Arkeoloji Müzesi'nde canlı yayınlanan ‘Özel Röportaj’ın tüm ayrıntıları:
-Seçim dönemi
Eskişehir’deki seçim havası, Türkiye’deki genel havadan çok farklı olmaz ama Eskişehir’in de özellikleri vardır. Eskişehir’de siyasi mücadele daha centilmenlik dozu yüksek bir düzeyde seyretmiştir bugüne kadar.
İMAM HATİPLERİN KAPATILMASI TARTIŞMALARI
-İmam Hatip’lerin kapatılması ile ilgili tartışmalar var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
CHP, eğitim sistemini, 1+8+4 şeklinde 13 yıllık zorunlu eğitim olarak değiştirecekleri vaadinde bulundu, seçim beyannamesinde. Bunun üzerine tartışma çıktı. Oradaki 8, 28 Şubat’ın dayatması… Türkiye 28 Şubat döneminde bunun bedelini ağır ödedi. Mesleki eğitimin önü kesildi. O zaman mesleki eğitim üzerinden değil, imam hatipler üzerinden yapılmıştı operasyon. İmam hatiplerin, orta ve lise kısımlarını kapatabilmek için öncelikle ortaokullardan başladılar. 8 yıllık kesintisiz eğitim denildiğinde insanların aklına bu geliyor. İmam hatipleri kapatmak aklımızdan geçmiyor deniliyor ama o zaman bu 8 ne? İlkokulu bitiren çocuklar, imam hatibe nasıl gidecek? Bir yıllık okul öncesi eğitim, onu zaten biz yapıyoruz.
İmam hatiplerle ilgili 8 yıllık kesintisiz eğitim demek, imam hatipleri tamamen kapatılması demektir. Oradaki niyet belli. Toplumun gösterdiği tepki üzerine, “Bu hiç aklımıza gelmemişti” deniyor. 8 yıllık kesintisiz eğitim 28 Şubat’ta denenmiş, Türkiye’ye ciddi zararlar vermiş bir model önerisidir.
Sayın Kılıçdaroğlu, “imam hatipleri biz açtık” demişti. Bu da doğru değil. Tek parti döneminde açıldı, dini eğitim yasaklandığı için, 40’lara gelindiğinde, en temel dini hizmetleri yerine getirebilecek insan kalmamıştı. Tam da o sırada, memlekette tek parti iktidarına karşı ciddi bir tepki gelince, 10 aylık kurslar açılıyor. “İmam hatipleri açtık” dediği Kılıçdaroğlu’nun budur. Fakat o da uzun bir süre izin verilmiyor, kapanıyor. O kursların, cenazeleri defnetmek üzere tasarlanmış olan o kursların bugünki imam hatiplerle alakası yok.
Anadolu liseleri, normal lise müfredatını uygularlar. Fizik, kimya, matematik… Üzerine ayrıca bazı dini derslerde verilir. Buralarda, dini kültürü olan lise mezunları yetiştirilir. Bu okulları bitirenler, üniversitede farklı mesleklere yönelebiliyorlar.
İmam hatiplerin açılması, sayıca artması toplumsal talebe yönelik bir adımdır. Okul türlerimizin her biri toplumsal talebe cevap vermektedir.
DERSHANELERİN ÖZEL OKULLARA DÖNÜŞÜM SÜRECİ
-Dershanelerin özel okullara dönüşüm sürecinde neredeyiz? Geri adım atılmayacak demiştiniz. Nasıl devam ediyor?
Dershanelerin dönüşüm süreci başlangıçta nasıl söylendiyse öyle devam ediyor. Bugün dershane adı altında faaliyet gösteren eğitim kurumları, ya özel ilk okul ya özel temel lise veya başka alanda kurs veren duruma gelecek. Liseden üniversiteye geçiş için, test eğitimi veren dershanecilik yapılamayacak, söylediğimiz buydu. Bugün itibariyle 2 bin 236 kurum dönüşüm için müracat etti. 2 bin 174’nün müracaatı kabul edildi.
Dedik ki, ilk etapta müracaat edenler daha fazla teşvikten yararlanacaklar. Paralel Yapı “Merak etmeyin, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilecek” şeklinde duyurdular. Böyle bir karar çıkmayacağı görüldü. Anayasa Mahkemesi’nden bugün bile farklı bir karar çıksa dahi, kamuoyunda dershanenin ne olduğu açık bir şekilde görüldü. Dershanelerin bir illüzyon olduğu görüldü. Özellikle Paralel Yapının dershanecilik zihniyetinin ne olduğunu, neye hizmet ettiğini insanlar gördüler. Dershane illüzyonu kırıldı. Bugün Anayasa Mahkemesi, bu yasayı iptal etse bile, bu dönüşüm süreci aynen devam edecektir.
Özellikle dar gelirli, imkanı olmayan, dershaneye gidemeyen çocuklarımız için okullarımızda kendi öğretmenlerimiz tarafından verilen takviye kursları açtık. 100 binin üzerinde öğretmenimiz, gönüllü bir biçimde bu kurslarda ders veriyorlar. Onlara bu kurslar için ödediğimiz ücret, onların bir çoğunun hafta sonunda yol parasını bile ödemeye anca yeter. Onların bu fedakarlıklarını değerlendiriyoruz, değerlendireceğiz.
Şunu yaşıyorduk: Lise son sınıfta özellikle, çok aslında dershaneye ihtiyaç duymayacak kadar eğitim verilen okullarda bile, sırf dershaneye gidebilmek için, kayıtlarını alıp, açık liseye kayıt yaptırıyordu. Açık lise devam mecburiyeti olmayan, eğitim çağını geçirmiş kişilerin eğitim alabilmeleri için açılmış bir kurum. Oraya kayıtlarını alan öğrenciler devam zorunluluğu olmadan, dershanelerine gidiyorlardı. Sanki bu çocuklar dershanelere gitmezse, bir yeri kazanamayacak gibi düşünülüyordu. Maalesef sistematik bir şekilde pompalanan bir illüzyon olduğu için veliler dershanelere göndermek istiyorlardı.
Veliler, en yüksek harcamayı yaparak, anne ve baba olarak üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmek istiyorlar. Bu anlaşılabilir bir psikoloji.
Eğer siz anne baba olarak çocuğunuzu okula gönderiyorsunuz, çocuğunuz devamsızlık yapmıyorsa, öğretmenleriyle ara sıra da olsa görüyorsanız, siz anne baba olarak sorumluluğunuzu yerine getiriyorsunuzdur.
Eskiden, 8. ve 12. sınıflarda, nasıl olsa bu konu dershanede işlenir diye, okullardaki müfredatlar, mecburen katlanılan dersler haline gelmek üzereydi. TEOG ile bunu aştık.
TEOG
Çok olumlu geri dönüşler aldık. Öğretmen ve öğrencilerden olumlu dönüşler oldu. Anket çalışması yaptık. Bu sınavların belli bir tarihte yapılacak olması, kendi okullarında yapılacak olması, her dersin ayrı bir oturumda yapılacak olması…
Her sınıf düzeyinde, yaklaşık 1 milyon 300 bin öğrencimiz var. 8. sınıfların sınavı dediğimiz zaman 1 milyon 300 bin kişiden bahsediyoruz. Bu medya için cazip bir hedef kitlesi. Israrla, “bu işi abartmayın, çocukları strese sokmayın” diyoruz. Ailelere, “ellerinden tutup çocukları götürmeyin, yazılıya gider gibi gitsinler” diyoruz. Bu SBS alışkanlığı…
-“Paralel” gündem
2010 KPSS ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında, o dönemde SBS sorularının da birileri tarafından edinildiği bir takım işaretler geliyor. Pek çok sınavda, bu tür suistimaller yapıldığına dair, ciddi emareler var. Bunlar araştırılıyor. Yargı içerisindeki bağlantılar vasıtasıyla örtbas edilmesi de artık mümkün değil.
-Yurt dışındaki Türk okulları
Yurt dışında MEB’e bağlı olarak faaliyet gösteren okullarımız var. Biz yurt dışında faaliyet gösteren, Türkiye ile irtibatta olan her eğitim kurumuyla bire bir ilişki içinde olmalıyız. MEB’e bağlı olarak faaliyet gösteren okullar dışında, açılmış yüzlerce okul var. Paralel Yapıya atfedilen okulların çoğu, Türkiye’nin referansıyla açılmış okullar. Oranın otoriteleri, oraya gittiğimiz zaman bize soruyarlar, “bu okullara zamanında siz referans oldunuz, biz de endişe içerisindeyiz”. Mesela Azerbaycan, “buradaki okullardan ben de şikayetçiyim” diyorlar. Biz Maarif Vakfı adında bir vakıf kuruyoruz. Bu vakıf üzerinden, farklı ülkelerde, farklı statülerde açılmış okullardan, devredilmek istenilenlerden uygun olanlarını bu vakıfla işletmeye karar vermiştik.
-Öğretmen atamaları
Öğretmen alımı, KPSS artı alan sınavıyla oluyor. Temmuz ayının başında Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) yapılıyor. Geçen yıl yapılan KPSS sonuçlarıyla 50 bin öğretmen adayı alındı. Önümüzdeki temmuz ayında yine KPSS var. On binlerce öğretmen adayı var. Şunu söyleyemeyiz, “Kusura bakmayın siz sınava gireceksiniz ama biz bundan almayacağız”; bu adil değil. Daha önce de söyledik: 2014 KPSS ile yeni bir alım yok. 2015 sınavı ile atama bekleyen on binlerce aday var. 2015 KPSS puanlarıyla ağustos ayında, 47 bin öğretmen kadrosundan ne kadarını kullanabileceğimize bakarak, bu adaylarımızı alacağız.
Şöyle bir yanılsama da var. Zannediliyor ki, “KPSS’ye girdim öğretmen olmaya hak kazandım.” Hayır, biz puan sıralamasını diziyoruz. Yukarıdan aşağı puan sıralamasına bakıyoruz.
Bir de şöyle bir yanlış anlama var: ”Komşunun oğlu 85 puanla girdi, benim oğlum 91 puanla giremedi” diyorlar. Her branşın alımı ayrı yapılıyor. Matematikçiler kendi içinde, edebiyatçılar kendi içinde sıralanıyor.
-Seçmene eğitim alanında ne vaat ediyorsunuz?
AK Parti hükümeti olarak, eğitimde de genel olarak siyasetin bütününde de öncelikle, istikrarı vaat ediyoruz. 13 yılda ne kazandıysak, istikrar ve güven sayesinde kazandık. Büyük ölçüde, fiziki alt yapı bakımından bir düzene girdi. Önümüzdeki dönemde, öğretmen niteliğinin arttırılması için çok ciddi programlarımız var. Öğretmenlerin hizmet içi eğitimleri, yeni alınan öğretmenlerimizin mesleki eğitimleri… Öğretmenlik aynı zamanda bir sanat. Öğretmen, öğretmen gölgesinde yetişir. Tecrübeli öğretmenlerimizin genç öğretmenlerimize yol göstermesini programlıyoruz. Müfredatla ilgili düzenlemelerimiz var. Baştan aşağı yeniliyoruz.
Özellikle, CHP’nin kampanyası çok modası geçmiş, astı astarı olmayan şeyler olarak geliyor. Türkiye kimin ne yaptığını görüyor, bunları tartabilecek demokratik olgunluk içinde. Seçmeni saf insanlardan oluşan bir kitle gibi görmek, seçmene de hakaret. Bir gökteki Ay’ı vaat etmedikleri kalıyor.
(TRTHABER.COM)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.