Ali Yalçın: Sözleşmeli istihdama karşıyız

Ali Yalçın: Sözleşmeli istihdama karşıyız

Karabük’te konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Bugün Türkiye’ye karşı yeni hamlelerle karşı karşıyayız. Finansal noktadan çökertemedikleri, sosyal patlamayı çıkaramadıkları için döviz kuruna yüklenerek bir sosyal patlama hedefliyorlar....

Karabük’te konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Bugün Türkiye’ye karşı yeni hamlelerle karşı karşıyayız. Finansal noktadan çökertemedikleri, sosyal patlamayı çıkaramadıkları için döviz kuruna yüklenerek bir sosyal patlama hedefliyorlar. Millet olarak bu oyunu da bozabileceğimize inanıyor ve güveniyoruz. Hiç kimse kaygılanmasın. Bir oldukça beraber oldukça doğru şekilde örgütlenip yan yana yürüdükçe bu sorunların üstesinden gelebiliriz” dedi.

Memur-Sen Karabük Buluşması, yoğun katılımla gerçekleştirildi. İftar programıyla gerçekleştirilen buluşmaya Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Karabük Milletvekili Adayları, Memur-Sen Karabük İl Temsilcisi Zeki Öz, Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Latif Selvi, Memur-Sen’e bağlı sendikaların şube başkanları ve yönetim kurulu üyeleri ile çok sayıda vatandaş katıldı.

Çeyrek Asrı Devirdik, Yarım Asra Yolculuk Ediyoruz

Kendilerine ilk kuruluş sürecinde, “Bunlar bu işi yapamaz” dediklerini hatırlatan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Bu kamu görevlilerinden sendikacı filan olmaz dediler. Sendikacılık bunların işi değil dediler. Sendikacılık köklü bir gelenektir sendikacılık bunlara göre değil dediler. 26 yılı geride bıraktık, çeyrek asrı devirdik yarım asra yolculuk yaparken, 1’lerle başlayan yolculuk 1 milyon sayısını aştı. Örgütlenme oranı kamu görevlilerinde %70’e ulaştı. Memur-Sen ailesi sadece %70 örgütlenme oranını sağlamadı aynı zamanda Türkiye’deki bütün emek kesimlerinin ILO’daki temsilini 66 yıl sonra değiştirerek temsili eline aldı. Bu işi yapamazsınız denilen noktadan Türkiye’nin bir numaralı emek örgütü noktasına taşıyan teşkilatın bütün üyelerine, uç beylerine yürekten teşekkür ediyorum” diye konuştu.

Memur-Sen olarak özelde üyelerin dertleri ile dertlenmeyi, ekonomik sosyal haklarını iyileştirmeyi kendilerine şiar edindiklerini belirten Yalçın, “İkinci olarak ülkemizin demokratikleşmesini korku tünelliden çıkmasını vesayetin ülke üzerinde kalkmasını en önemli görev kabul ettik. Kritik zamanlarda milletten taraf olarak ülkemize nefes aldırdık. Üçüncü olarak sendikacılığı sadece Türkiye içerisinde bir uğraş alanı olarak görmedik. Evrensel bir hareket olarak gördük. Türkriye’de sendikal alanın bir numaralı markası olma yolunda çok ciddi mesafeler aldık. Onun için Memur-Sen özelde üyesinin genelde ülkesinin evrensel anlamda dünyanın neresinde bir mağdur ve mazlum varsa onun tamamının sözcüsü konumun da olan bir erdemliler topluluğudur. Bu ülkedeki her şey bizi ilgilendirdiği gibi, Kudüs’teki, Nepal’deki Keşmir’deki Bosna’daki, arakandaki, Filipinlerdeki olaylar da bizi ilgilendirir” ifadelerini kullandı.

Dünyada Emek Kesimi Sömürülüyor

1 Mayıs’ programının akabinde İstanbul’da “İnsan, Emek ve Küresel Rekabet” başlığı ile program gerçekleştirdiklerini belirten Yalçın, 105 ülkeden 154 konfederasyon başkanı ve 280 yabancı sendikacının programlarına katıldığını kaydetti. Yalçın, “Biz orada şunu gördük; Ülkemizi farklı olabilir. Dilimiz, dinimiz, rengimiz, görüşlerimiz ve ideolojimiz farklı olabilir. Ama alın terimizin rengi aynı. Gözümün rengi farklı olabilir ama gözyaşımızın rengi aynı. Dünyada emek kesimi sömürülüyor. Dünya 5’ten emek sermayeden büyüktür dememizin sebebi bu” şeklinde konuştu. 

“92’de başladığımız noktadan yarım asra yürüdüğümüz şu zeminde çok net olarak görüyoruz ki; kamu görevlileri olarak pek çok kazanımın altında imzamız var terimiz var” diyen Yalçın şöyle devam etti: “Memur-Sen ailesi toplu sözleşme hakkını elde etmiş bir teşkilattır. 92’de uluslararası normlardan yola çıkarak Türkiye’deki yasal zemin müsait olmamasına rağmen mücadele etmiş bir teşkilattır. Kurucularımız sıkıntı çekti. Ama 95’te anayasa değişikliğiyle memura sendika hakkı noktasında adım atılıp 2001 yılında kadar örgütlenmek için memurlar resmen çamur çiğnediler. Yasal zemin oluşmamıştı. Kanun çıkarılmadı. 2001’de 4687 çıkarıldıktan sonra kadük bir kanunla 2010 yılına kadar devam edildi. 2009’de yetki Memur-Sene geçti. Memur-Sen’e geçtikten sonra referandum sürecinde pakette toplu sözleşme hakkı yoksa masaya oturmayacağız dedik. Toplu sözleşmenin referanduma dahil edilmesi ile bizim referandumu sırtlanmamızla Memur-Sen toplu sözleşme hakkı elde edilmiş oldu.”

Memurların Önlerinde Çözülmesi Gereken Sorunlar Var

Memurların önlerinde bir takım sorunların durduğunu belirten Yalçın, “Önümüzde grev hakkı gibi siyaset hakkı gibi önemli sorunlar duruyor. Bunları da başaracağız buna inanıyorum. Çünkü çok önemli sorunları aştık şimdi yeni sorunlarla baş etmemiz gerekiyor. Çok önemli noktaları geride bıraktık. Buraya gelmeden önce CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce Konfederasyonumuzu ziyaret etti. Kendisine Memur-Sen başkanı olarak, Türkiye’deki 5 milyon kamu görevlisinin milli gelirden alacağı payı belirleme yetkisine sahip kamu görevlileri sendikaları heyet başkanı olarak bazı aktarımlarım oldu. Biz Memur-Sen ailesi olarak Eski Türkiye’yi görmek istemiyoruz dedim. Eski Türkiye’ye tahammülümüz yok üniversite kapılarında kızların turnikelerden içeriye alınmadığı günleri bir daha görmek istemiyoruz üniversite bahçelerinin kampüs yerine kışlaya döndürüldüğü, rektörlerin ordu göreve pankartı adı altında yürüdüğü günlere dönmek istemiyoruz dedim. Belçika’da çocuklar ana sınıfında kilisede eğitim alırken, Türkiye’de çocukları camiye götürülmesini hazmedemeyen ya da 12 yaşındaki çocukların kuran kursuna gitme yasağı getirilmesini asla kabul edemeyiz dedim. Kadınlara devlet eliye şiddet uygulayıp devlette çalışacaksan o zaman tornadan geçmiş gibi şu kıyafeti giyeceksin diye onun başörtüsüne karışan Türkiye’yi biz 12 milyon 300 bin imza ile geride bıraktık onun için biz kamusal alan yalanının olduğu bir Türkiye’ye asla tahammülümüz yok dedim. 82 model Kenan Evren yasası ile kılık kıyafet yönetmeliği dayatılıyor. Bıyığınız şu kadar olacak, pantolon renginiz şöyle, gömleğiniz böyle olacak diyen darbe mahsulü bir yönetmeliğe tahammülümüz yok dedim. Önümüzde sorunlarımız var grev hakkı istiyoruz siyaset hakkı istiyoruz antidemokratik çağdışı kılık kıyafet yönetmeliğinin değişmesini istiyoruz. Sözleşmeli istihdama karşıyız 3600 ek göstere ile ilgili cumhurbaşkanımız önceki günlerde seçim beyannamesi açıklarken çok önemli cümleler kurdu bu cümlelerin devamının gelmesini bekliyoruz” şeklinde konuştu.

Memur-Sen Ailesi Erdemli Bir Ailedir

Yalçın teşkilatına, “1 kişiye bile ihtiyacımız var. Sen yoksan bir eksiğiz demeye devam edeceğiz” diyerek, şunları belirtti: “Asla rehavete kapılmayız. Siz örgütlü olmazsanız siz bu alana sahip çıkmazsanız; Cumhuriyet mitinglerinde, MİT’e operasyonda, Gezi vandalizminde, 17-25 Aralık’ta, 6-8 Ekimde, 15 Temmuz’da siz dalga kırmazsanız bilin ki bu ülkede geçmişe dönmek çok zor değil. Memur-Sen ailesi güçlü bir ailedir. Memur-Sen ailesi erdemli bir ailedir. Sendikal alana seviye getiren bir ailedir. Bizim sendikacılığımızda esnafın camıyla işimiz yok. Milletin arabasıyla sorunumuz yok. Kaldırımın taşıyla sorunumuz yok. Biz milletin hakkını ve hukuklunu çiğnemeden hakkımızı ararız. Biz hakkımızı haykırırız ama şiddeti ön plana çıkarmadan edebi aşmadan. Çünkü bu harekette entelektüel kapasite var. Bu hareket Kudüs şairi olarak bunun cihanın tanıdığı iyi bir edip iyi bir hatip iyi bir öğretmen 7 güzel adamın aksiyoneri Akif inan gibi bir değerin başlangıcını yaptığı mayasını çaldığı hamurunu yoğurduğu bir entelektüel kapasiteye dayanır. Onun için bizim sendikacılığımızla gezide vandallık yapanların arasında makas farkı var. Bizim sendikacılığımız ile 6-8 ekimde sokağı karıştıran mahşeri cümbüşçüler arasında makas farkı var. Bizim sendikacılığımız ile 28 Şubat’ta sivil ayaklar olarak sokağa inen ve seçilmiş bir hükümeti dışarıdan aldıkları suflelerle indirmeye çalışanlar arasında makas farkı var. Bizim sendikacılığımızda cumhuriyet mitinglerinde arzı endam edip 41 tane çeteyi konfederasyonda ağırlayıp millete muhtıra vermeye çalışanlar arasında makas farkı var. Bizim sendikacılığımız ile 15 Temmuz gecesinde sessizce bekleyip durumu biraz gözleyip aşağı yukarı ne olabileceğini gördükten sonra, millet iradesinin hakim olabileceği anlaşıldıktan sonra kalabalığa çıkıp iki fotoğraf verenler arasında makas farkı var. Çünkü Memur-Sen ailesi rüştünü ispat etmiş bir ailedir.”

15 Temmuz’da Ankara’da jetler uçtuğunda, ilk olarak alanlara indiklerini anlatan Yalçın, “Bize bu bir darbe girişimidir ama kimlerin olduğunu bilmiyoruz dediklerinde, bizim için kim olduğunun önemi yok, darbeyi kimin yaptığının önemi yok, ne olduğunun önemi var darbenin panzehiri sokaklardır diyerek, saat 11’i 10 geçe teşkilatına mesaj atıp sokağa davet eden 23:30’da tweet atarak millet iradesinin yanındayız darbenin sonuna kadar karşısındayız diyen, saat 24:00 olmadan insanlar televizyonlara bakar diyerek televizyonlara bağlanarak canlı yayından darbenin karşısındayız diyen, sokağa çıkan bir aile olarak Memur-Sen, rüştünü ispat etmiş bir ailedir” ifadelerini kullandı.

24 Haziran FETÖ’nün Nefes Alacağı Gün Olmamalıdır

Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Ankara’da şehit olan üyelerimiz oldu. Üyemiz Rukiye eşiyle beraber gitmişti külliyenin önüne. Eşi enerji bakanlığında çalışıyordu. Evliliklerin 8’nci Yılıydı ve yeni taşındıkları evde 8’nci günleriydi. Eşi genelde arazide bulunuyordu ve ilk defa 8 gün aradan sonda biraradaydılar. Telvizyonlarda tanklar gözüktü köprüde. ‘Başbakanı ekranda gördük. Sıkıntının olduğunu bir darbe olduğunu fark ettik’ diyor eşi. Oğlu Ahmet babasının göğsünde uyuyordu. Rukiye oğlumla fotoğrafımızı çeksene dedi bende fotoğrafı çektim daha sonra Rukiye burada duramayız dedi ve çocuğu bırakıp eşiyle beraber külliyeye gidiyor. Yukarıdan sicim gibi mermi yağıyordu. Bir ara büyük bir patlama oldu yukarıdan bir bomba bıraktılar. Ortalık bir anda karıştı ve eşini kaybetti. Kalabalıklar arasında eşini arayacakken cesetlere bakmak zorunda kaldı. Teker teker baktı. Bir baktım diyor. Pantolonu o, eli o. Baktım başı yok. Yanında bir cep telefonu düşmüş telefonu açtım baktım ki en son arayan benim. Ve Cumali Dağ başsız şehit olarak toprağa gömüldü. Onun için Rukiye’nin hissiyatı ile söyleyecek olursak, biz kamu görevlisiyiz. Biz sabit gelirliyiz. Bizim hanlarımız yok. Çoğumuz kiracıyız ama biz bu ülkede kiracı değiliz. Biz bu ülkenin sahibiyiz. Cumhurbaşkanı adaylarından yuvarlak cümleler beklemiyoruz net cümleler bekliyoruz. PKK konusunda, FETÖ konusunda, DAEŞ konusunda net cümleler bekliyoruz. 24 Haziran FETÖ’nün nefes alacağı gün olmamalıdır.”

Konuşmasında önceki yıl Cenevre’de yaşanan bir hadiseyi aktaran Yalçın, “İLO’da çalışma konferansındayız. Bir Fransız sendikacı bizim dış ilişkiler departmanındaki uzman arkadaşımıza gelip diyor ki; ‘bizim çalışma bakanımız genel kurulda sizin ülkenize ağzına geleni sayacak şunları söyleyecek bunları söyleyecek hatta bunları da diyecek’ O da diyor ki; ‘sizi başkan yardımcımızla tanıştırayım o zaman.’ Başkan yardımcımıza getirdiğinde o arkadaş yine aynı şeyleri söylüyor. Bizim çalışma bakanımız genel kurulda sizin ülkenize ağzına geleni sayacak şunları söyleyecek bunları söyleyecek. ‘Bu konuda konuştuğumuz gibi’ deyince, ‘bir dakika sizin ülkenizin bizimle sorunu ne’ diyor arkadaşımız. Fransa’da sokaklar yangın yeri bütün emekçiler meydanlarda. Trenler havalimanları iptal. Kendi ülkenizdeki sorunlar devam ederken sizin bizimle sorununuz ne. Diyor ki ‘pardon, siz onlar değilmişsiniz.’ Onlar kim? Emekçi görünüp bu ülkenin altına dinamit yerleştirenler mi?” şeklinde konuştu.Suriye’nin kendilerini ilgilendirdiğini belirten Yalçın, “Bosna ilgilendirir, Kudüs ilgilendirir. Evet Kudüs ilgilendirir. Çünkü biz Kudüs’ü imani bir mesele olarak görüyoruz. Kudüs ile ilgili her olayı takip ediyor ve tepki verilecek en ileri düzeyde tepkimizi gösteriyoruz. Balfour Deklerasyonu’nun İngilizlerin Filistinlileri çıkarıp toprakları Yahudilere devrettiği olayın 100’ncü yılında ABD senatodan karar çıkardı. Mayıs’ta elçiliğinin açılışını yaptı. Mayıs Nakba’nın yıldönümü. ABD elçisine İsrail bir tablo hediye ediyor. Tablo bugünkü Kudüs fotoğrafını taşıyor. Fakat tabloda mescidi aksa çıkarılmış yerine siyon mabedi konulmuş. Bununla bir şey söylemek istiyorlar. 1897’de başladı bu mesele. 50 yıl sonra isrial devleti kuracağız 100 yıl sonra arzı mevuda ulaşacağız kudüsü alacağız mescidi aksayı yıkıp siyon mabedini yapacağız dediler. Ve adım adım ilerledir” dedi.

İsrail’in 48’de devlet olduklarını ilan ettiklerini, ilk tanıyan ülkenin ise Türkiye olduğunu hatırlatan Yalçın, “Çünkü İsmet İnönü vardır başta. Celladına gülümsemek budur. Arzı mevud denilen toprakların arasında Türkiye var. 1982’de Odet Yinon adlı stretjist bir rapor yayınladı. Önümüzdeki 10-20 yılda bu coğrafyada yaşanabileceklere ilişkin bir rapor yayınladı. Lübnan istikrarsızlaştırılacak diyordu. Lübnanda 250 bin insan öldü. Irak ve İran savaştırılacak, Irak 3’e bölünecek. Bağdat, Musul Kerkük üç ayrı yapıya bölünecek. Mısır bizim için tehdit. Orayı halletmek kolay diyor. Bir sonraki hamle Suriye diyor. Suriye 5’e bölünecek diyor. Onun için rahmetli Erbakan, bir gün eğer mesele Suriye ise bilin ki hedef Türkiye’dir demişti. Çünkü Odet Yinon bir sonraki hedef Türkiye veya İran diyor. Tarihi bir eşikteyiz. İşi hafife almak gibi bir lüksümüz yok. Olanı biteni fark etmek durumundayız” diye konuştu.

Yan Yana Yürüdükçe Bu Sorunların Üstesinden Gelebiliriz

Önemli bir süreçte olduklarınn altını çizen Yalçın, 24 Haziran’ın sıradan bir gün olmayacağını kaydetti. Yalçın “Türkiye’nin bu mücadelesi siyasiler tarafından düzgün algılanmalı. Eğer parlamenter sistemdeki gibi kayıkçı kavgası ile süreç ilerleyecekse Türkiye’nin bu kirli planda tutunması mümkün değil. Bunları görmek bunları duymak en doğal hakkımız. Çünkü burası Türkiye’nin entelektüel kapasitesi. Şimdiye kadar alınan mesafa Türkiye açısından son derece önemli. Millet olarak önemli sınavları yüz akıyla verdik ve geldiğimiz noktada ülkemiz sadece kendisi için de değil mazlumlar için de ayakta durmalı. Bunları asla yabana atamayız. Unutmayalım ki bizim coğrafyamızda bizim medeniyetimiz, üç kıtada hüküm sürmüş, beş şehir medeniyeti domine etmiştir. Kudüs, Şam, Bağdat, Kahire ve İstanbul. Dördü işgal edildi. Medeniyetin kalbi şehirlerden sadece İstanbul ayakta ve 2000’den sonra 9 hamle yedi. Hiçbirisi bağımsız değil. Kiminin arkasında Soros, kiminin arkasında FETÖ vardı. Bu ülke 9 canlı olduğunu gösterdi ve hepsinden başarıyla çıktı. Bugün yeni hamlelerle karşı karşıyayız. Finansal noktadan çökertemezseniz sosyal patlamayı çıkaramazsınız diye döviz kuruna yüklenerek bir sosyal patlama hedefleniyor. Millet olarak bu oyunu da bozabileceğimize inanıyor ve güveniyoruz. Hiç kimse kaygılanmasın. Bir oldukça beraber oldukça doğru şekilde örgütlenip yan yana yürüdükçe bu sorunların üstesinden gelebiliriz” şeklinde konuştu.

Öz: Büyümeyi Sürdüreceğiz

Memur-Sen Karabük İl Temsilcisi Zeki Öz ise Karabük’teki faaliyetlere ilişkin bilgi verdi. Çok çalışmayı sürdürerek büyümeyi devam ettireceklerini belirten Öz, “Bir kişi dahi bizim için çok büyük önem taşıyor. Teşkilatımızı en iyi şekilde güçlendirerek yolumuza devam etmeliyiz”

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum