Akademisyenler: Felsefe öğrenmede Türkçe yeterlidir
Bir gecede değişenin dil değil alfabe olduğunu belirten akademisyenler, felsefenin ana dilde öğrenildiğini belirtti ve Türkçenin felsefe öğrenmek için yeterli bir dil olduğu konsunda ortak görüş bildirdi...
Mert İnan
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Şu anda Türkçe'nin mevcut kelime hazinesiyle felsefe yapamazsınız" sözleri tartışmaları da beraberinde getirdi. Akademisyenler, bu görüşe karşı çıkarken, mevcut Türkçe ile felsefe eğitimi yapılabildiğini, Türkçe çevirilerin yeterli olduğunu dile getirdiler. Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölüm Başkanı Prof.Dr.Kadir Çüçen; "Felsefe ana dilde öğrenilir. Bizim ana dilimiz Osmanlıca değil Türkçe'dir" derken; Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. Melih Başaran ise "Türkiye'de bir gece de dil değil, alfabe değiştirilmiştir. Uluslararası Batı felsefesini anlamak için Arapça veya Osmanlıca bilmek gerekmiyor" diye konuştu. Öte yandan Erdoğan'ın 2 yıl önce 'Türkçe ile felsefe yapılmaz' düşüncesini ırkçılık olarak nitelendirdiği konuşma ise dün sosyal medyanın gündemindeydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda düzenlenen 49. TÜBİTAK 2014 Yılı Bilim, Özel ve Teşvik Ödülleri sırasında dil devrimiyle ilgili yaptığı açıklamalar akademik dünyada tartışma yarattı. Türkçenin mevcut kelime hazinesiyle felsefe yapılamacağını dile getiren Erdoğan, "En büyük sıkıntılardan birini de maalesef dilde yaşadık. Bizim son derece zengin bilim yapmaya, üretmeye son derece müsait bir dilimiz varken, bir gece yattık, Sabah kalktık baktık ki o dil yok. Şu anda Türkçenin mevcut kelime hazinesiyle felsefe yapamazsınız. Ya Osmanlıca, ya da İngilizce, Almanca, Fransızca kelimelere başvuracaksınız. Bu sorunların hepsini aşmak zorundayız. Bu sorunlar devlet eliyle değil, bilim insanları eli ile aşılacak sorunlardır" ifadelerini kullandı.
'Felsefe ana dilde öğrenilir'
Erdoğan'ın bu açıklamalarına bilim dünyasından eleştiriler geldi. Akademisyenlerin görüşleri şöyle:
- Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kadir Çüçen:
"Öncelikle Osmanlıca'nın bir dil olmadığını bilmemiz gerekiyor. Osmanlıca belli bir dönemde konuşulan içerisinde Arapça, Farça, Türkçe kelimelerin harmanlandığı bir lehçedir. Bu yönüyle karışık ve uydurma bir dildir. Türkçe felsefe yapmak için yeterli bilgi ve tecrübeye sahibiz. Yeter ki Türkçeyi özgür kılalım. Türkiye'de bilim ve felsefeden önce edebi dil ve sanatın gelişmesi gerekiyor. Bu kavramların özgürleşmediği bir ülkede bilim ve felsefe yapılamaz. Felsefe konusundaki çevirilerimiz gayet başarılı. Türkçe felsefe konusunda en ufak bir sorun yok. Buradaki asıl sorun toplumun felsefeye ne kadar değer verdiğidir. Felsefe ana dilde öğrenilir. Bizim ana dilimiz Osmanlıca değil Türkçedir."
'Dil değil alfabe değişti'
- Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. Melih Başaran:
"Erdoğan'ın açıklamalarına katılmıyorum. Türkiye'de bir gece de dil değil, alfabe değiştirilmiştir. Alfabe değişimiyle sonraki kuşakların Osmanlıca ve Arapça kaynaklara ulaşmasında birtakım zorluklar yaşanmış olsa da felsefe eğitimi Türkçe eğitimle net şekilde anlaşılmaktadır. Üniversitemiz bünyesinde Fransızca ve Türkçe olmak üzere iki dilli eğitim veriliyor. Ancak Latince, Yunanca ve Osmanlıca seçmeli dersler de söz konusu. İstanbul Üniversitesi'ndeki öğrencilik yıllarımda felsefe eğitimini tamamen Türkçe olarak aldık ve herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Felsefe eğitimine sadece Osmanlı Türkçesi, Arapça veya Türkçe değil tüm dillerin önemi vardır. Uluslararası Batı felsefesini anlamak için Arapça veya Osmanlıca bilmek gerekmiyor. Tercüme ve çeviriler de Türkçe karşılıklar yeralıyor. Felsefe eğitimi için ne kadar çok dil bilinirse anlama ve öğrenme hacminiz de aynı oranda büyür."
'18. yüzyıl Almanya'sı gibi'
- İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kaan Ökten:
"Türkiye'deki tartışmaları 18'inci yüzyılda Almanya'da yaşanmış tartışmalara benzetiyorum. Zira o yıllarda Almanya'da felsefeciler Latince'den Almancaya geçiş yapmaya başlamış, hem uygun karşılıklar bulma arayış ve heyecanı içinde olmuş, hem de kendi dillerinin imkanlarından olanca güçleriyle yararlanma yoluna gitmişlerdi. O sıralarda da müthiş bir tartışma cereyan ediyordu; Almancanın yeterli olmadığını, bir halk dili olmaktan öteye gidemediğini, doğru dürüst bilim ve felsefe yapabilmek için başka dillere muhtaç olunduğu söyleniyordu. Ama tarihin gösterdiği gibi sonuç hiç de söylendiği gibi olmadı. Dünyanın en önemli felsefe, bilim ve edebiyat dillerinden biri ortaya çıktı. Türkçenin de aynen bu şekilde yoluna devam ettiğini ve felsefe, bilim ve edebiyat dünyasına çok önemli katkılar sağlamakta olduğunu düşünüyorum. Kendi dilimiz sayesinde varlığın hakikatine çok daha özlü şekilde hakim olabileceğimizi düşünüyorum."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.