EYUDER  Başkanı Adem Çilek’in 12 Ekim 2012’de EYFOR III’de yapmış olduğu konuşmanın özetidir.

Bu yılda EYUDER’in 3. Yılında EYFOR III’ü düzenliyoruz.

EYUDER; hem akademisyenleri, hem öğretmenlerimizi hem de eğitim yöneticilerimizi kucaklıyor. EYUDER’in Türkiye’nin hemen her üniversitesinde akademik düzeyde onursal bir üyesi bulunmaktadır. Kamu yararına bir dernek olmak istiyoruz. Bu konuda gerekli ön çalışmalarımızı yaptık.

Bugün burada Nevşehir’de akademisyenlerimizle uygulamacılarımızı bir araya getiriyoruz.

EĞİTİMCİLERİMİZİN TOPLUMSAL STATÜSÜ İYİ DEĞİL

Bu gün genel olarak baktığımızda, öğretmen ve yöneticilerimizin toplumsal statüsünün iyi olmadığını görmekteyiz. Bu konularda hemen herkese görev düşmektedir.

EĞİTİMDE ÜST ÇATI: MESLEK ODASI

Biz de EYUDER olarak; eğitimcilerimizin yeni birlik, üst çatıya ihtiyaç duyduğunu düşünüyoruz. Bu çatı; “meslek odası” şeklindeki bir yapılanmadır. Alan taranmalarına devam ediyoruz. Tabii bu konuda gerekli adımların atılması için öncelikle yasal düzenlemenin yapılması gerekiyor.

Buradan yanlış bir anlam çıkartılmasın. Sendikalara karşı bir tutum içerisinde değiliz. Sendikalar da devam etsin ve etmelidir.

EĞİTİMDE NİTELİK VE KALİTE

Eğitimde nitelik ve kaliteden bahsetmekteyiz. Peki biz bunu gerçekleştirebildik mi?

Yangından mal kaçırır gibi 4+4+4 sistemi uygulandı. Genel olarak eleştirmeyeceğim. Ancak bu sistem özellikle son 4’ünde lisede uygulanmamaktadır. Okullardan tasdikname alan çocuklarımız örgün eğitimin dışına çıkıyor. Buradan Bakanlık yetkililerine sesleniyorum: Bir an önce bu konuda gerekli düzenleme yapılmalıdır.

EĞİTİMDE KALİTE, ÖĞRETMEN MOTİVASYONU İLE SAĞLANIR

Eğitimde nitelik ve kalite ancak öğretmenlerin motivasyonu ve mutluluğu ile sağlanır.

Burada karşımıza öğretmenlerimizin ekonomik durumları gelmektedir. Bütçe denildi. Fakat bu bütçenin bir kısmı nedense eğitimcilerimize geldiğinde kullanılmıyor.

 Eşit işe eşit ücret uygulamasında herkes ek ödeme aldı. Sadece öğretmenlere ek ödeme yapılmadı.

Bugün üzülerek söylüyorum. Toplumun önünde statüsü olan bir meslek olan “Öğretmenler” hak ettikleri ücreti alamamaktadırlar.

KARARI ALMAK AYRI, UYGULAMAK AYRI

Antalya’da ulusal öğretmen çalıştayı yapıldı.  Hocalarımız ve bakanlık yetkilileri de oradaydı. Biz de oradaydık aynı masa etrafında. Orada bir öğretmenin mesleğe ilk adım attığı günden, en son aşamaya, üst yöneticilik vs. düzeyine gelinceye kadar her şeyi önceden bileceği konuşulmuştu. Yani en alttan en tepeye kadar belirli bir kariyer planı yapılacaktı.

Ancak ne oldu? 1 ay sonra il müdürleri atandı. Birkaç yıllık öğretmen il müdürü atandı.

SÖYLENEN DEĞİL, SÖYLEYEN TOPLUM

Toplum sorgulayan, eleştiren bir toplum olmalı. Bugün geldiğimiz noktada öğretmenlerimiz bile sorgulamaktan ve eleştirmekten korkarsa durumumuz çok vahim demektir.

Toplum olarak zaten pek konuşan bir toplum değiliz. Sürekli “söylenen” ama bir türlü “söyleyemeyen” bir toplum haline gelmişiz. Bizim hedefimiz: “Söylenen değil, söylenen bir toplum” olmaktır.

AKADEMİK ANLAMDA GÜZEL ŞEYLER DE OLUYOR

Biliyorsunuz önceden bu tür bir etkinliğe katılmak için eğitimcilerimiz bin bir eziyet çekiyorlardı. Artık buraya gelen öğretmenlerimiz izinli sayıldıkları gibi, bir de kurumlarından yolluk-yevmiye alarak geliyorlar. Bu kararın çıkması için epeyce uğraş verdik. Buradan söz konusu düzenleme için Sayın Ömer Balıbey’e teşekkürlerimi ifade ediyorum.

Ancak her şeye rağmen bazı il müdürlerinin, ilçe müdürlerinin ve hatta okul müdürlerinin izin konusunda “Böyle şey olmaz …” şeklinde bir tutum sergilediklerini duyuyoruz. Bu konuda sıkıntı yaşayan bir arkadaşımız varsa lütfen bizimle irtibata geçsin. Bu tür yanlış anlamaların giderilmesi için gerekli çalışma yapılacaktır.  

Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.