ADAYLIK EĞİTİMİ VE KOMEDİ DÜKKÂNI

ADAYLIK EĞİTİMİ VE KOMEDİ DÜKKÂNI

ADAYLIK EĞİTİMİ VE KOMEDİ DÜKKÂNI

Bir eğitimci olarak n’olur yazımın başlığına bakıp bana kızmayın ve gülmeyin. Bu başlığı atarken inanın yaşanmışlıkların ve aday öğretmenlerin adaylık eğitimlerinde yaşadıklarının çok önemli etkisi var…

***

30 Ocak 1995 yılında çıkartılan ve yayınlanan Milli Eğitim Bakanlığı Aday öğretmenlerin yetiştirilmesine ilişkin yönetmelik hükümlerine göre yapılan Çevreye Uyum Eğitimi, Temel Eğitim, Hazırlayıcı Eğitim ve sonrasında gelen Uygulamalı Eğitimden bahsediyorum.

Bu eğitimlerin mesleğe yeni atanan öğretmenlere verilip-verilmemesi veya gerekliliğini tartışmıyorum. Elbette tüm mesleklerde olduğu gibi çalışma alanı, insan aklı ve insan beyni olan, canlı, capcanlı bir varlıkla çalışmayı seçmiş meslek mensupları için bir uyum eğitimi, oryantasyon eğitimi, bir hazırlık eğitimi- adını ne koyarsanız koyun- olmalı… En ciddi şekilde planlanıp, uygulanmalı… Burada sorun yok. Sorun bu yönetmelik hükümlerine göre hazırlanmak zorunda olan Temel Eğitim ile Hazırlayıcı Eğitim Uygulamalarının içeriklerinin düzenlenmesinde… Komedi burada başlıyor. Yönetmeliğin 11. Maddesinde, Temel Eğitim Programı konuları Şöyle sıralanıyor;

Temel Eğitim Programı

Madde 11- Temel eğitim programı aday memurların atandıkları görev ve öğrenim durumları dikkate alınarak aşağıdaki konular çerçevesinde hazırlanır.

1) Atatürk ilkeleri,

2) T.C. Anayasası,

3) Genel olarak Devlet teşkilatı,

4) Devlet Memurları Kanunu,

5) Yazışma kuralları ve dosyalama usulleri,

6) Devlet malını koruma ve tasarruf tedbirleri,

7) Halkla ilişkiler,

8) Gizlilik ve gizliliğin önemi,

9) İnkılap Tarihi,

10) Millî güvenlik bilgileri.

11) Türkçe Dil bilgisi kuralları.

***

Bu bilgilerden oluşan programı belki Cumhuriyetin ilk yıllarında öğretmenlerin lise tahsilinden sonra atandıkları görevlerden sonra verseniz komik bir durum oluşmaz. Ya da 1970-80 ‘li yılların hızlı eğitimlerinden mezun kırk günlük kabak çiçeği öğretmenlerin, temel eğitim ve hazırlayıcı eğitimlerinde anlatsanız yine bir derece anlaşılabilir.

Hatırlarsınız, O dönemlerde anarşi ve terör olaylarının can yaktığı dönemlerde okullar ders yapamıyor, okulların eğitime bir aylık, kırk günlük ara verme haberleri haber bültenlerinin birinci sırasını işgal ediyor, haliyle yapılamayan dersler nedeniyle yeterince bilgi verilmiyor, verilemiyordu. Ama artık ne Türkiye, O Türkiye? Ne de okullar ders yapılamayan okullar.

***

Düşünün… İlköğretimi sekiz yıl, üstüne ortaöğretimi dört yıl, ona ilave olarak öğretmen olmak için eğitim fakültesinde dört-beş yıl  tahsil gördükten sonra, Anadolu’nun bir kasabasına bir ilköğretim okuluna ya da  lisesine atanan  öğretmene, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Anayasa, Devlet Teşkilatı, Vatandaşlık dersleri veriyorsunuz. Okul görmüş her vatandaşın genel kültür düzeyinde bildiği, hatta haber bültenlerini iyi takip eden ilkokul terklerin bile gayet iyi ezberlediği konularda, öğretmenlere eğitim yaptırmak… Bunun adını da temel eğitim koymak!

Hatta birçoğu lisans eğitimin üzerine atanamayınca boş duracağımıza, ALES’ e girelim de çeşit ve çeşni olsun bari şu yüksek lisansımızı da yapalım diyerek, bitirdikleri bölüme kaydolup iki, üç yıl daha yüksek lisans yapan öğretmenlere; milli güvenlik bilgisi, milli güç, milli hedef, strateji, jeopolitik konum, demokrasi, insan hakları, tasarruf tedbirleri v.s.anlatacaksınız. Anlatanlar lisans, dinleyenler yüksek lisans mezunu olacak…

***

Bu eğitim ise eğer mesleğe yeni başlayan öğretmenlere işkence yapmanın diğer adı nedir?Bunun adı Temel eğitim ise,mesleğe hazırlama ve alıştırma eğitimi ise öğretmenleri bu meslekten formalitelerle daha ilk günden soğutmak,yaka silkeletmek  meslekten ve camiadan nefret ettirmenin başka yolları da var mı dır?Büyüklerimden istirham ediyorum, başka bir adı ve yolunu bulanlar bana anlatırlarsa iyi olur.

***

Diğer taraftan, ilköğretim 4.sınıftan itibaren anlatıp sınava tabii tutulan ve sınav adeta hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelmiş bu aday meslektaşlara, KPSS, ALES, LES gibi sınavları geçerek atanma şansını yakalamış bu insanlara, yeniden İnkılâp Tarihi, Atatürkçülük, Milli Güvenlik Bilgisi, Türkçe Dil Bilgisi ve Yazım kuralları anlatmak, gerçekten ders anlatmış gibi bir de bu işin sonunda soru hazırlayarak sınav yapmak, kâğıt üzerinde formaliteleri yerine getirmekten başka ne işe yarar? Hangi alandan öğretmen atanırsa atansın İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Konularını, Vatandaşlık Bilgisi, Genel Kültürü hıfzetmeden atanma için gerekli puanı alma imkânı var mı da üstüne üstlük bu insanlarla dalga geçer gibi yeniden Temel Eğitim-Hazırlayıcı Eğitim adı altında eğitim yapılır, yaptırılır… Bunun neresinde mantık vardır?

***

Milli Eğitim Bakanlığı genel temizlik ve genelge temizliği yaparken, aday öğretmenlerin yetiştirilmesine ilişkin yönetmeliği de bir incelemeye alır ve çoktan geçerliliğini yitirmiş bu yönetmeliği yeniden düzenleyerek, günün şartlarına uydurursa çok isabetli bir iş yapmış olur…

Yukarda sözü edildiği gibi bu düzeyde eğitim almış, onlarca sınavı geçerek atanmış bu genç meslektaşlara bu düzeyde demode konuları ders olarak yeniden okutmaya kalkışmak hem anlatana hem dinleyene, Çin işkencesi gibi gelmektedir. Aday öğretmenlerin bu tür bir tek yönlü iletişimden çok, tartışmaya, yeni metotları anlama ve algılamaya, uygulama yapmaya, aktif öğrenme yollarını öğretmeye, öğrenmeyi öğrenme alıştırmalarına ihtiyaçları vardır.

***

Hiçbir Üniversite mezunlarına pedagojik formasyon verirken gerçek bir sınıf ortamı oluşturarak öğrencilerine alıştırma yaptırmaz. Bilgiler teori ve algı düzeyinde kalır. Mesleğe atanan öğretmen sınıfa girdiğinde gerçekle tanışır.

*Sınıf yönetiminin ne olduğunu,

*İletişimin ne olduğunu,

*Planlamanın ne olduğunu,

*Ergen iletişiminin, empatinin ne olduğunu o zaman anlamaya başlar.

Bir ilçeye atanmış 30 tane genç öğretmeni bir yerde toplamanın, her biri farklı- farklı alan öğretmeni olan grubun tamamına aynı şeyleri anlatmanın, gereksiz bilgilerle, kanun tüzük yönetmelik okuyarak zaman öldürmenin hiç kimseye bir yararı yoktur. Bunun yerine bu genç meslektaşlar için ciddi anlamda bir pratik sınıf eğitimi verilse, yöntem ve tekniklerin canlı uygulamaları gösterilse, öğrenci merkezli eğitimin, aktif öğrenmenin teorileri okulda sınıfta uygulamalı olarak gösterilse daha iyi olmaz mı?

Çoklu Zekâ kuramına ilişkin okul ve sınıf ortamları oluşturmanın, dersleri ile ilgili pratik araç gereç hazırlamanın yolları ve yöntemleri uygulamalarla aktarılsa, eğitimde teknoloji kullanmanın uygulamaları yaptırılsa öğrenci ve öğretmen için daha iyi olmaz mı?

***

Bu güne kadar aldığı tüm karar ve yaptığı tüm uygulamalara destek verdiğimiz ve takdirle karşıladığımız Sayın Bakanımızın MEB ADAY ÖĞRETMENLERİN YETİŞİTİRİLMESİ İLE İLGİLİ YÖNETMELİKLE ve eğitim konularının içeriği ile ciddi anlamda ilgilenilmesini sağlaması gerekmektedir.

Bu konuları bu eğitim düzeyindeki insanlara her ne ad altında olursa olsun ders olarak yeniden işlemek, karnı tok misafire zorla ve şerle yemek yedirmekten farksızdır. Oysa bizim görevimiz “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, sevdiriniz nefret ettirmeyiniz.” Düsturu gereği mesleğin ilk aylarında meslektaşlarımıza, mesleği olabildiğince sevdirmek zorundayız. Görevimiz bu… Ama bu içeriğin temeli düzeltilirse binası mutlaka düzgün olur…

Saygılarımla…

 

Emin KÜÇÜK

Eğitim Yöneticisi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.