8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır.
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır.
Kadınlarımızın mücadelelerinin sembolü olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü en kalbi duygularımla kutluyorum.
Toplumun kilometre taşıdır kadınlarımız. Hele ki Türk tarihine yön veren kadınların varlığı milletimiz için gurur kaynağıdır. Türk kadını cepheye mermi taşımış, vatanımızın birliği ve bütünlüğü için düşmanla korkusuzca savaşmış, vatan topraklarının müdafaasında büyük emeği geçmiştir. Bağımsızlık mücadelesinin kutlu birer neferi olan kadınlarımız nice kahramanlık destanına adını yazdırmıştır. Türk kadını ülkemizin kalkınmasına, çağdaş uygarlıklar düzeyine erişmesine, modernleşmesine de ulvi katkılar sunmaktadır.
Ulu Önder Atatürk’ün “İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin. Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?” sözlerinin anlamını iyi okuyabilmek çok önemlidir. Zira zincire vurulan, eğitimsiz bırakılan, çalışma hayatından uzaklaştırılan, cinayete kurban giden, istismar edilen, şiddete uğrayan, baskı ve ötekileştirmeyi tüm hücrelerine kadar hisseden kadınlar toplumun kanayan yarasıdır.
Toplumda müstesna bir yeri olması, erkeklerle aynı kulvarda yürümesi gereken kadınlarımızın ne yazık ki hak ve özgürlüklerine kelepçe vurulmaya çalışılmakta, kadınlar ayrımcılığa tabi tutulmakta, iş hayatında, sivil toplum kuruluşlarında, siyasette hak ettiği konumda olamamaktadır.
Sözlü, fiziksel, psikolojik ya da cinsel şiddete uğrayan kadınlarımıza dair haberler hemen her gün gündemdedir. Bu haberler içimizi kanatmaktadır. Öyle ki istatistiklere göre Türkiye’de 2010 yılından bu yana en az bin 915 kadın öldürülmüştür. Bu korkunç bir rakamdır ve ne yazık ki kadın cinayetlerine, istismarına rağmen alınan tedbirler yeterli değildir. Bu ülke Özgecan Aslan’ı, Münevver Karabulut’u, Ayşe Paşalı’yı ve cinayete kurban giden daha birçok kadını unutmadı. Hunharca katledilen, şiddetsiz günü geçmeyen, korkutulan, sindirilen kadınlarımızı, çoğu zaman maalesef devlet bile koruyamamaktadır.
Kadınların çığlıklarını duymak, en temel hak olan yaşama hakkının kadınların ellerinden alınmasına engel olmak, kadın cinayetlerini, kadına yönelik şiddeti meşru zemine oturtmaya gayret edenleri en ağır şekilde cezalandırmak, erkek öfkesini kabul edilebilir bulan meczup zihniyeti ortadan kaldırmak toplumsal bir görevdir.
Öte yandan kadınlarımızın çalışma hayatına katılımı da ne yazık ki arzu edilen düzeyde değildir. TÜİK verilerine göre nüfusun yüzde 50.2’sini erkekler, yüzde 49.8’ini kadınlar oluşturmaktadır. Buna rağmen Türkiye’de nüfus içerisinde kadın istihdam oranı hane halkı iş gücü araştırması sonuçlarına göre; yüzde 27.5 düzeyindedir. Nüfus içerisinde kadınların iş gücüne katılım oranı ise yüzde 31.5’tir. Oysa kadınlarımız iş hayatında ne kadar fazla yer alırsa, Türkiye’nin kalkınması, çağdaş uygarlıklar düzeyine ulaşması, dünya ülkeleri ile rekabet edebilmesi o denli mümkün olabilecektir. Kadınları eve hapseden, çalışmasının, yükselmesinin önüne set çeken anlayış ile mücadele etmek konusunda özellikle bu ülkeyi yönetenler başta olmak üzere tüm siyasetçilerimize büyük görevler düşmektedir.
Kadınlarımızda sendikalaşma oranı da çok düşüktür. Kamuda kadınların sendikalaşma oranı sadece yüzde 35’tir. Öte yandan sendikalı kadınlar içinde sendikal faaliyetlerde aktif olarak yer alan kadınlarımızın sayısı da ne yazık ki çok azdır. Dolayısıyla sendikal mücadele bu yönüyle eksik kalmaktadır. Kadınlarımız sendikalarda daha aktif yer almalı; çalışma hayatında, sivil toplum kuruluşlarında ve diğer alanlarda karar mekanizmalarına dahil edilmelidir. Biz samimiyetle inanıyoruz ki; sendikal mücadele kadınlarla daha anlamlı olur, sendikal haklar kadın eli değerek daha üst noktaya taşınabilir.
Öte yandan kız çocuklarının okullaşma oranları hala hedeflediğimiz düzeyde değildir. Kız çocuklarında okullaşma oranları ilkokulda yüzde 91.24, ortaokulda yüzde 95.76, ortaöğretimde yüzde 82.38, yükseköğretimde ise yüzde 44.41’dir. Okullaşma oranlarını kız ve erkek çocuklarında yüzde 100’e ulaştırmak milli bir görev olmalıdır. Kız çocukları kesinlikle eğitimsiz bırakılmamalı, çocuklarını okula göndermeyen ailelere verilen cezalar caydırıcı nitelikte olmalıdır.
Yine kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi, akraba evlilikleri, başlık parası üzerine kurulu evlilikler ve tüm bunların normalleştirilme gayretlerine de üzülerek şahit oluyoruz. İşte tam da bu noktada yapılması gereken ağır travma yaratan 18 yaş altında evliliklerin kesinlikle yasaklanması, yasağı delenlere karşı ağır cezai müeyyideler getirilmesidir.
Ayrıca işe, kadınların TBMM’de daha çok kadın milletvekili ile temsil edilmesiyle başlanmalıdır. Milli iradenin tecelli ettiği TBMM çatısı altında kadının temsil gücünün artması toplumda süregelen döngüyü kıracak, diğer alanlarda da kadınların sayısının, gücünün artmasına vesile olacaktır.
Türk Eğitim-Sen olarak başta vatanımızın bölünmez bütünlüğü için şehit düşen kahraman Mehmetçiklerimizin anneleri olmak üzere, tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor; kadınların baş tacı edildiği, toplumsal statülerinin yükseltildiği, karar mekanizmalarına dahil edildiği, şiddet kurbanı kadınların değil, kadınların başarılarının konuşulduğu bir Türkiye görmeyi arzu ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.