500 bin kişiye iş 12 sektöre teşvik

500 bin kişiye iş 12 sektöre teşvik

Başbakan Erdoğan günlerdir kamuoyunda merakla beklenen yeni teşvik paketinin ayrıntılarını açıkladı. Paketten 500 bin işsize iş 12 sektöre teşvik ve kredi garanti fonu var.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yeni yatırımlardan elde edilecek kardan yatırımcıların yüzde 20 yerine birinci bölgede yüzde 10, ikinci bölgede yüzde 8, üçüncü bölgede yüzde 4 ve dördüncü bölgede yüzde 2 oranında kurumlar vergisi ödeyeceklerini bildirdi.

Erdoğan, yeni yatırımları teşvik ve istihdam paketiyle ilgili Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlediği basın toplantısında, yeni teşvik sistemiyle yatırımlara ne kadar katkı verecekleri konusuna değindi.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Yatırımcıların yeni yatırımlarından kaynaklanan faaliyetleriyle ilgili olarak elde edecekleri kardan yüzde 20 yerine, burası çok önemli birinci bölgede yüzde 10, ikinci bölgede yüzde 8, üçüncü bölgede yüzde 4 ve dördüncü bölgede ise yüzde 2 oranında kurumlar vergisi ödeyecektir. İndirimli kurumlar vergisi oranlarından yararlanma süresi, bölgelere ve yatırım büyüklüğüne göre değişecektir. Az gelişmiş bölgelere yatırım yapanlar, daha uzun süreyle bu imkandan faydalanacaktır. Yatırım yapanlar sağladıkları yeni istihdam için SSK işveren pirimini birinci bölgede iki yıl, ikinci bölgede üç yıl, üçüncü bölgede beş yıl, dördüncü bölgede 7 yıl boyunca ödemeyecektir.

Üçüncü ve dördüncü bölgelerde yatırım yapanların kullandıkları TL kredi faizinin üçüncü bölgede 3 puanını, dördüncü bölgede 5 puanını Hazinemiz karşılayacaktır. Bu oranlar döviz cinsi krediler için sırasıyla 1 ve 2 puan olarak belirlendi. Kredi faiz desteğinin üst limitleri, AR-GE ve çevre yatırımları için 300 bin lira, diğer yatırımlarda ise 500 bin lira olacaktır. Büyük proje yatırımları ile bölgesel ve sektörel bazda belirlenmiş yatırımlar, yatırım yeri tahsisi desteğinden de faydalanacaktır.

Bölgesel farklılıkları gidermek üçüncü ve dördüncü bölgelerde istihdamı artırmak amacıyla tekstil, konfeksiyon ve hazır giyim, deri ve deri mamulleri sektörlerinde birinci ve ikinci bölgelerde üretim yapan girişimcilerimize yeni bir fırsat sunuyoruz. Bu kapsamda 2010 yılı sonuna kadar birinci ve ikinci bölgeden üçüncü ve dördüncü bölgeye taşınacak firmaların en az 50 istihdam sağlamak koşuluyla 5 yıl süreyle SSK işveren pirimi Hazine tarafından karşılanacak, bu firmalara kurumlar vergisi yüzde 20 yerine yüzde 5 olarak uygulanacak ve nakliye masrafları da tarafımızdan karşılanacaktır.''

Başbakan Erdoğan, burada önemli bir hususu da hatırlatmak istediğini ifade ederek, ''Biz bu teşvik paketini, kriz ortamını fırsata çevirmek ve rekabet gücümüzü artırmak amacıyla yürürlüğe koyuyoruz. Dolayısıyla bu sistemden faydalanacak yatırımların en kısa sürede hayata geçirilmesini de hedefliyoruz. Bu çerçevede yeni yatırım teşvik sisteminden sadece 2010 yılı sonuna kadar başlanmış olan yatırımların faydalanacağını önemle vurgulamak istiyorum. Süre 2010. Oraya kadar bunun başlamış olması gerekiyor'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hiçbir zaman Türkiye'nin küresel ekonomik krizden etkilenmediği ve etkilenmeyeceği iddiasında olmadıklarını vurgulayarak, ''Türkiye'nin bu krizden etkileneceğini ancak gerek sağlam yapısı gerek aldığı tedbirlerle mümkün olan en az seviyede etkileneceğini ifade ettik. Hatta bunu 'teğet geçecektir' diye ifade ettik'' dedi.

Başbakanlık Yeni Bina'da yaptığı basın açıklamasıyla yeni yatırımları teşvik ve istihdam paketini açıkladı.

Dünyanın küresel finans kriziyle başlayıp ekonomik krize dönüşen önemli bir süreçten geçtiğini belirten Erdoğan, bu süreçte tüm ülkelerin kendilerine göre tedbirler aldığını ifade etti.

Gelişmekte olan ülkeler içerisindeki Türkiye'nin de tedbirlerini süratle aldığını ve hazırlıklarını buna göre yaptığını vurgulayan Erdoğan, ülkelerin ekonomilerinin çarklarını yeniden döndürecek hamleler yapmak zorunda kaldıklarını, bundan sonra da kalacaklarını dile getirdi. Ekonomi politikaları konusunda küresel işbirliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunun bir kez daha anlaşıldığına işaret eden Erdoğan, ''Bu işbirliğine yönelik olarak da ortak akıl yürütmeye ve ortak politikalar oluşturmaya en yoğun şekilde ihtiyaç duyulduğu bir dönemden geçtik, geçiyoruz'' dedi.

Krizin başlangıcından bu yana Türkiye'nin de üyesi olduğu G-20 Platformu, IMF, Dünya Bankası, OECD gibi kuruluşlarda dünya ekonomisinin krizden bir an önce çıkarılabilmesi için görüşmeler yapıldığını anlatan Erdoğan, ''Bu süreçte ülkeler arasında mutabakata varılan en temel husus, hükümetlerin destekleyici müdahaleleri olmaksızın dünya ekonomisinin kendi kendine bu krizden çıkamayacağı veya bunun tahammül edilemeyecek kadar uzun bir zaman alacağıdır. Bu nedenle ülkeler kendi imkanları ölçüsünde hem Merkez Bankası politikalarıyla ve hem de kamu maliyesi tedbirleriyle üretimi, istihdamı ve talebi destekleyici politikaları hayata geçirmişlerdir. Halen de yeni yeni tedbirler alınıyor'' diye konuştu.

Hemen hemen tüm ülkelerin bu dönemde talebi desteklemek için faiz indirimleri yaptığını, zorda kalan finansal kuruluşlara da sermaye aktardığını söyleyen Erdoğan, para politikası önlemlerinin tek başına yeterli olmayacağı açıkça ortaya çıktığı için hükümetlerin arka arkaya mali önlem paketlerini devreye soktuğunu dile getirdi.

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu yoğun çabaların sonucunda piyasalarda dalgalanmalar azaldı, beklentiler olumluya dönmeye başladı, üretim ve istihdamdaki daralma hızı yavaşladı. Elbette son birkaç yıl gözlenen yüksek üretim artışlarının yakalanması bir zaman alacaktır. Ancak sürecin olumlu bir yönde seyretmeye başladığı da artık küresel ölçekte ifade edilmeye başlamıştır. Bunu kendi ülkemizde de görmeye başladık.

Uluslararası Para Fonu'nun son tahminlerine göre hükümetlerin piyasaya verdiği desteklerin olumlu katkısıyla 2009 yılında küresel ekonominin daralma hızının yüzde 1.3 ile sınırlı kalacağı ve 2010 yılında ılımlı da olsa bir toparlanma gerçekleşeceği öngörülmektedir.''

''REFORMLARLA EKONOMİYİ DAYANIKLI YAPIYA KAVUŞTURDUK''

Türkiye ekonomisinin son 6,5 yılda küresel ekonomiye tam entegre olduğunu, ticaret ve finans noktasında küresel ekonomi ile bağlarını güçlendirdiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, özellikle ihracat ve uluslararası doğrudan yatırımlarda kaydedilen ''tarihi başarıları ve karşılıklı öz güveni'', Türkiye'nin artık küresel aktör haline gelmeye başladığının göstergeleri olarak niteledi.

Dünyanın en büyük 17. ekonomisi seviyesine yükselen ve gelişimi takdirle izlenen Türkiye'nin böyle büyük çapta bir küresel krizden etkilenmemesinin söz konusu olamayacağını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

''Biz hiçbir zaman Türkiye'nin bu krizden etkilenmediği ve etkilenmeyeceği iddiasında olmadık. Türkiye'nin bu krizden etkileneceğini ancak gerek sağlam yapısı gerek aldığı tedbirlerle mümkün olan en az seviyede etkileneceğini ifade ettik. Hatta bunu 'teğet geçecektir' diye ifade ettik. Nitekim Türkiye eğer geçmiş dönemlerdeki ekonomik yapısıyla bu krize yakalansaydı bunun nasıl olumsuz bir sonuç doğuracağını ekonomiyi yakından takip eden çevreler çok iyi takdir edecektir. 90'lı yıllardaki krizlere bakarsanız, 2000, 2001 krizlerine bakarsanız bunu çok daha açık ve net görürsünüz. Mukayesesi ortadadır.

Hükümetimiz döneminde gerçekleştirdiğimiz reformlar, uyguladığımız politikalarla ekonomimiz daha dayanıklı bir yapıyı kavuşmuştur. Elbette ihraç mallarımıza olan dış talebin azaldığı, tüketici ve üretici güveninin düştüğü, iç talebin daraldığı, üretim ve istihdamın bu süreçten olumsuz etkilendiği bir gerçektir. Ancak şuraya da dikkatinizi çekmek isterim, diğer ülkelerde finans sektöründe iflaslar, banka kurtarmaları ve sektörel finansal destekler gündemi meşgul ederken ülkemizde bankacılık sektöründe ciddi bir sıkıntı yaşanmamış hatta geçmişle mukayese edildiğinde çok ciddi karların, kazançların olduğu da ortaya çıkmıştır.''

Bu tablonun Bankalar Birliği tarafından ve bankaların tek tek açıklamalarıyla da dile getirildiğini anlatan Başbakan Erdoğan, bunun AK Parti iktidarı döneminde bankacılık sektörünün sermaye yapısının, denetim ve izleme çerçevesinin iyileştirilmesinin sonucu olduğunu belirtti. Mali disiplinin önemine de dikkati çeken Erdoğan, 2002'den sonra mali disipline verilen önemle kamunun borç yükünü azaltıldığını böylece finansal kaynakların daraldığı bu ortamda piyasalardaki baskının hafiflediğini söyledi.

''(ÖNLEM ALINMADI) DİYENLER CİDDİ HAKSIZLIK YAPIYOR''

Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

''Bakınız 'Hükümet önlem almadı' şeklinde eleştiri getirenler hükümetimize karşı çok ciddi haksızlık yapıyorlar. Bizim 6,5 yıl boyunca ekonomide gerçekleştirdiğimiz dönüşüm, cesaretle yaptığımız ve uyguladığımız reformlar zaten başlı başına bir tedbir olmuştur, bir tedbiri oluşturmuştur. Ortalama 2-3 yılda bir krizlerle sarsılan, dengeleri alt üst olan Türkiye 6,5 yıldır üstelik de çok sayıda ulusal ve uluslararası belirsizlikler ortamına rağmen sapasağlam ayakta kalmıştır.

ABD, Japonya veya Çin'de en küçük bir ekonomik sarsıntı olduğunda bu, Türkiye'ye adeta bir tsunami gibi yansıyordu. Deyim yerindeyse 'Hong Kong piyasaları hapşırdığında Türkiye ekonomisi ağır gribal enfeksiyon geçirmeye başlıyordu'. Bunları hep yaşadık, bu dönemleri artık geride bıraktık. Geçmişe göre daha sağlam, daha sağlıklı, güçlü bir ekonomik yapıyı Türkiye'ye kazandırdık. İçinden geçtiğimiz devasa boyutlu finans krizine rağmen de yolumuza devam ediyoruz. Çünkü biz kendimize inandık, Türkiye'ye ve Türkiye'nin ekonomik potansiyeline inandık. Tam bir öz güven içinde Türkiye'yi bu güçlü yapıya kavuşturduk ve güçlendirmeye, büyütmeye de devam ediyoruz, edeceğiz.

Elbette bununla yetinmedik, 'bize bir şey olmaz' anlayışına teslim olmadık. 'Bekle gör' politikasını hiçbir zaman benimsemedik. Krizin ekonomimize ve vatandaşlarımıza etkisini sınırlandırmak için krizin ilk anından itibaren çeşitli tedbirler aldık. Çeşitli düzenlemeleri hayata geçirdik. KDV ve ÖTV indirimleriyle iç talebin canlanmasına katkıda bulunduk. İstihdama yönelik yapılan bir çok düzenlemelerle iş kayıplarını sınırlandırdık. İşsiz vatandaşların İŞ-KUR imkanlarından daha fazla yararlanmasına yönelik düzenlemeler yaptık. Özellikle altyapı yatırımları ve yerel yönetimlere aktarılan kaynaklar yoluyla yatırımları desteklemeye çalıştık. KOBİ'lerimize düşük faizli kredi imkanları sunduk. 60'dan fazla değişik tedbiri başarıyla uyguladık ve bu tedbirlerin olumlu neticelerini de aldık.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yeni teşvik sistemiyle büyük proje yatırımları için 12 sektör belirlediklerini; teşvik araçlarının kurumlar veya gelir vergisi indirimi, SSK primi işveren hissesinin belli süre Hazine tarafından karşılanması, az gelişmiş bölgelerde yatırım için kullanılacak kredilerin faizinin bir bölümünün karşılanması, yatırımlara yer tahsis edilmesi ve makine teçhizat alımlarında KDV istisnasıyla gümrük vergisi muafiyeti olacağını bildirdi.

Erdoğan, Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlediği basın toplantısıyla yeni teşvik ve istihdam paketini açıkladı.

Başbakan Erdoğan, başta TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD, TİM, YASED ve TİSK olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının, yatırım teşvik ve kredi garanti mekanizması çalışmasına destek sağladığını, işçi ve işveren sendikalarının istihdamla ilgili çalışmalara görüş, değerlendirme ve önerileriyle katkıda bulunduğunu anlatarak, katkıda bulunan sivil toplum örgütlerine teşekkür etti.

Yeni teşvik sistemi çalışmasının, yeni yatırımları desteklemek amacıyla hazırlandığını belirten Erdoğan, ''Yeni teşvik sistemiyle ülkemizin rekabet gücünü artıracak, üretim potansiyelini yükseltecek, kalıcı istihdam alanları oluşturacak ve bölgesel gelişmişlik farkını en aza indirecek yatırımlar desteklenecektir'' dedi.

Başbakan Erdoğan, yeni teşvik sisteminin sektörel kümelenmeyi de destekleyeceğini anlatarak, sistemi ''Büyük proje yatırımları'', ''Bölgesel ve sektörel teşvik sistemi'' ve ''Genel teşvik sistemi'' olmak üzere üç gruba ayırdıklarını bildirdi.

Erdoğan, kullanılacak teşvik araçlarını ise bölgelere ve büyük proje yatırımlarına farklı uygulanmak üzere kurumlar veya gelir vergisi indirimi; yeni istihdama yönelik SSK primi işveren hissesinin belli süre Hazine tarafından karşılanması; az gelişmiş bölgelerde yatırım için kullanılacak kredilerin faizinin bir bölümünün karşılanması; bölgesel, sektörel ve büyük proje bazında belirlenen ilkeler çerçevesinde yatırımlara yer tahsis edilmesi ve makine teçhizat alımlarında KDV istisnası ile gümrük vergisi muafiyeti olarak belirlediklerini açıkladı.

Yüksek teknoloji ve sermaye gerektiren, Türkiye'nin teknoloji ve Ar-Ge kapasitesini artıracak, Türkiye'yi üretim yapısı açısından bir ileri aşamaya götürecek büyük proje yatırımları için 12 sektör belirlediklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, yeni teşvik sistemindeki uygulamaları şöyle sıraladı:

''-Dış ticaret açığının yoğun olduğu kimyasal madde ve ürünleri imalatı ile rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı sektöründeki büyük yatırımları destekleyeceğiz.

-Ülkemizin enerji koridoru olması ve bu çerçevede yüksek yatırım gereksinimi olan transit boru hattı ile taşımacılık hizmetleri de büyük proje kapsamında teşvik edilecek.

-Motorlu kara taşıtları imalatı ülkemizin uluslararası rekabette önemli sektörüdür. Özellikle yeni modellerin imal edilmesi ve bölgedeki iddialı konumunu sürdürmesi amacıyla bu sektörde en az 250 milyon TL tutarındaki yatırım projelerini büyük proje kapsamında destekleyeceğiz.

-Son yıllarda ulaştırma alt yapısında önemli ilerlemeler kaydedildi. Bu kapsamda demiryolu taşımacılığı ve liman hizmet yatırımlarına özel önem veriyoruz. Hızlı tren ile başta İstanbul olmak üzere bir çok ilimizde metro ve hafif raylı sistem yatırımlarımız sürüyor. Bu amaçla lokomotif ve vagon imalatını ve liman hizmet yatırımlarını destekleyecek büyük yatırım projeleri bu kapsama dahil olacak.

-Elektronik sanayi, ülkemizin nitelikli iş gücü ve deneyimiyle iddialı sektörler arasındadır. Bu sektörde katma değeri yüksek ürünlerin imalatı için geliştirilecek büyük proje yatırımlarını teşvik edeceğiz.

-Sağlık sektörü ülkemizde giderek gelişen ve büyük potansiyeli olan sektör. Bu sektörde dışa bağımlılığımızı azaltmak ve bölgemizde bir üretim merkezi oluşturmak amacıyla ilaç ve tıbbi ürünler yatırımlarını da destekleyeceğiz.

-Ülkemizde alt yapısı mevcut olan ve yüksek teknoloji gerektiren hava araçları imalatıyla birlikte belirli büyüklükteki makine imalatı yatırımlarını büyük proje yatırımları kapsamında teşvik edeceğiz.

-Yapısı itibariyle yüksek teknoloji ve sermaye gerektiren ve ülkemizin bu sektördeki potansiyelini harekete geçirecek madencilik sektöründeki yatırımları da büyük proje yatırımları kapsamına dahil edeceğiz.''

BÖLGESEL TEŞVİK SİSTEMİ

Teşvik sisteminin ikinci ayağı ''Bölgesel teşvik sistemi'' ile bölgesel gelişmişlik farklılıklarını azaltmayı ve sektörel kümelenmeyi öne çıkararak, uygun yatırım ortamı oluşturmayı hedeflediklerini bildiren Erdoğan, bu çerçevede AB tarafından da kullanılan istatistiki bölge verileri sınıflandırmasını esas aldıklarını kaydetti.

Başbakan Erdoğan, bu sınıflandırma çerçevesinde, TÜİK tarafından güncellemeler yapılacağını ve zaman zaman değişikliklere gidileceğini ifade etti.

İlleri sosyo ekonomik gelişmişlik düzeylerini ele alarak 4 bölgeye ayırdıklarını belirten Erdoğan, buralarda uygulanacak teşvikleri de şöyle açıkladı:

''-Ağırlıklı olarak doğu ve güneydoğu illerinin yer aldığı üçüncü ve dördüncü bölgelerde tarım ve tarıma dayalı imalat sanayi, konfeksiyon, deri, plastik, kauçuk, metal eşya gibi emek yoğun sektörler teşvik edilecek. Bu bölgelerde turizm, eğitim, sağlık yatırımları da desteklenecek.

-İkinci bölgede nispeten teknoloji yoğun sektörler desteklenecek. Ağırlıklı olarak makine imalat, akıllı-çok fonksiyonlu tekstil, metalik olmayan mineral ürünler, kağıt, gıda ve içecek imalatı sektörleri teşvik edilecek.

-Birinci bölgede ağırlıklı olarak motorlu kara taşıtları ve yan sanayi, elektronik, ilaç, makine imalat ve tıbbi hassas ve optik alet yatırımları gibi yüksek teknoloji gerektiren yatırımlar desteklenecek.

-Büyük yatırım ve bölgelerde belirlenen sektörler kapsamına girmeyen yatırımlar, genel teşvik sistemi kapsamında KDV istisnası ve gümrük vergisi muafiyeti ile desteklenecek.''

Başbakan Erdoğan, bu teşvik sistemiyle 81 ilin tamamının az ya da çok teşvik desteğinden yararlanacağını söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, istihdama yönelik paketle yaklaşık 500 bin kişiye mesleki uygulamalı ve girişimcilik eğitimi veya doğrudan istihdam imkanı oluşturduklarını bildirdi.

Erdoğan, Başbakanlık Yeni Bina'da yeni teşvik ve istihdam paketiyle ilgili basın toplantısında, bugünkü ikinci paketin istihdam konusunda olduğunu belirtti.

Son iki yılda istihdama yönelik önemli tedbirleri hayata geçirdiklerini anımsatan Erdoğan, sosyal güvenlikte işveren priminin 5 puanlık kısmının Hazine tarafından karşılandığını, mevcut istihdama ilave olarak işe alınan gençler ve kadınların işveren primlerinin ilk yıl tamamı olmak üzere 5 yıl boyunca belli oranlarda işsizlik sigortası fonundan karşılanmasını da daha önce getirdiklerini anlattı.

Özürlülerin işveren primlerinin de Hazine tarafından ödendiğini, işsizlik ödeneğini de yine yüzde 11 oranında artırdıklarını ve işsiz kalan vatandaşlara ek destek sağladıklarını ifade eden Erdoğan, geçici mali sıkıntı içindeki iş yerlerinin işçilerini çıkarmak yerine istihdama devam etmeleri halinde işçilerin ücretlerinin belirli bir kısmını 6 aya kadar ödemeyi de yine üstlendiklerini kaydetti.

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Tüm bu tedbirlere ek olarak bugün de aktif işgücü programlarının güçlendirilmesi çalışmamızı uygulama safhasına geçiriyoruz. Bu çalışmayla işsizlerimize toplum yararına yapılacak işler yoluyla 6 aya kadar iş imkanı oluşturacağız. Bu çerçevede yaklaşık 120 bin işsizin başta okullarımızın ve sağlık kuruluşlarımızın bakım ve onarımları olmak üzere ağaçlandırma ve erozyon kontrolü ve çevre düzenlemesi gibi toplum yararına işlerde istihdamını hedefliyoruz. Örneğin, bu yaz mevsimi içerisinde yoğun bir şekilde okullarımızın bakım, onarım, temizlik ve saire... Bunlarla ilgili çalışmaları yoğun şekilde başlatacağız.

İstihdam piyasamızın önemli bir eksikliği olan vasıflı işgücü ihtiyacının giderilmesini teminen, mesleki eğitim faaliyetlerini genişleterek açılacak kurslar vasıtasıyla 200 bin işsizimize mesleki beceriler kazandırıp, meslek edinme imkanını getiriyoruz. 10 bin işsizimize girişimcilik ve eğitimi danışmanlığı vererek, işsiz vatandaşlarımıza kendi işini kurma yolunda da ayrıca destek olacağız.

Lise ve üstü eğitim aldığı halde işsiz olan 100 bin gencimizin stajyer olarak istihdam edilmesini sağlayarak, iş tecrübesi olmayan gençlerimizin deneyim kazanarak iş bulmalarının önünü açıyoruz. Bu kapsamda özel sektörde staj yapacaklara 6 ay boyunca maddi destek sağlayacağız. 30 Nisan 2009 tarihi itibariyle firmalarımızın yıl sonuna kadar mevcut istihdamlarına ilave olarak işe alacakları personelin sosyal güvenlik primlerini 6 ay boyunca devlet tarafından karşılıyoruz. Başvuru ile burada yararlanma sürelerine 6 ay kadar uzatmaya Bakanlar Kurulu ayrıca yetkili olacaktır. Böylece işsizlerimizin bir an önce işe dönmeleri ve işgücü piyasasına yeni katılanların işe kavuşma imkanlarını artırmış oluyoruz.''

ÖZEL İSTİHDAM BÜROLARINDAN İŞÇİ ALINABİLECEK

Başbakan Erdoğan, gençler ve kadınların geçen yıl başlattıkları genç ve kadın istihdamı desteğinden beş yıl süreyle belli oranlarda yararlanmaya devam edeceğini belirterek, bu tedbirlerin etkinliğini artırmak için istihdam piyasasıyla ilgili değerlendirme çalışmalarının devam edeceğini, kamu tarafından ayrılan kaynağın işsizler için en verimli şekilde harcanmasının sağlanacağını bildirdi.

Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

''Bu çerçevede özel istihdam bürolarına geçici iş ilişkisi kurma yetkisi verilecek, geçici işçilerimizin sosyal güvenlik ve ücret haklarının özel istihdam bürolarıyla karşılanmasına imkan tanınacaktır. İşverenlerimizin özel istihdam bürolarınca sağlanacak işçilerin hizmetinden geçici olarak sözleşme karşılığında yararlanmasının da önü açılacaktır. İl istihdam ve mesleki eğitim kurumlarının etkinliği artırılarak çalışmaları hızlandırılacaktır. En kısa sürede istihdam şurası toplanarak uzun vadeli istihdam politikalarının geliştirilmesi hususunda tüm kesimlerin katkıları sağlanacaktır.

İşsizlik fonundan yararlanan vatandaşlarımız hakkında bir çalışma yapılarak, yapılan yardım ve verilen eğitimlerin daha doğru planlanması hususunda gerekli adımlar atılacaktır. Ayrıca, getirilen teşviklerin ve mesleki eğitimler kapsamında kullanılan kaynağın etkinliği de incelenecektir.

Bu paketle yaklaşık 500 bin kişiye mesleki uygulamalı ve girişimcilik eğitimi veya doğrudan istihdam imkanı oluşturuyoruz. İstihdam piyasasındaki gelişmeleri yakından takip edecek, gerektiğinde alınan tedbirleri gözden geçireceğiz.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, KOBİ'lere yönelik olarak başlatılan ''Kredi Garanti Sistemi''nden yıllık cirosu 25 milyon TL'nin altında ve en fazla 250 çalışanı olanların yararlanabileceğini belirterek, ''Hazine Müsteşarlığımız sistemin etkin bir biçimde işlemesi için kredi garanti kurumlarına ilk etapta 1 milyar TL kaynak aktaracaktır. 1 milyar TL'lik kaynağa karşılık en az 10 milyar TL tutarındaki bir krediye kefalet sağlanmasını bekliyoruz'' dedi.

Başbakan Erdoğan, yeni yatırımları teşvik ve istihdam paketiyle ilgili Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlediği basın toplantısında, geçen hafta TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen tasarıyla KOBİ'lere kredi garanti desteği sağlanmasına yönelik adımların atıldığını hatırlattı.

KOBİ'lerin istihdam, katma değer ve ihracat içinde çok önemli bir paya sahip olduklarını ifade eden Erdoğan, Mart ayı itibarıyla 367 milyar TL toplam nakdi kredi hacminin yüzde 23'ü olan 84 milyar TL'nin KOBİ'lere ayrıldığını belirtti. Erdoğan, şöyle konuştu:

''Özellikle istihdam açısından bu denli öneme sahip olan KOBİ'lere yönelik olarak 'kredi garanti sistemini' başlatıyoruz. Bu sistemle KOBİ'lerin finansman imkanlarına dahi daha kolay ulaşmasını sağlayacak, üretim, istihdam ve ihracatta devamlılığın sağlanmasını ve kefalet sisteminin etkin biçimde çalışmasını amaçlıyoruz. Bu sistemle ve bununla birlikte, özellikle yıllık cirosu 25 milyon TL'nin altında ve en fazla 250 çalışanı olan KOBİ'lerimiz yararlanacaktır. Sistemden yararlanacak firmaların 30 Haziran 2008 tarihinden önceki iki yıl içinde takibe düşmüş borcu olmaması ve bu tarih itibarıyla kamuya vadesi geçmiş borcu bulunmaması şartı aranacaktır.''

DESTEK 2 YIL BOYUNCA SAĞLANACAK KREDİLERE UYGULANACAK

KOBİ'lerin bu sistem sayesinde bankalardan yeni krediler de sağlayabileceklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ayrıca mevcut kredilerinden yenilenenler, ilave olarak sağlayacağı krediler de sunulan bu imkandan ayrıca bunların yararlanma şansı olacaktır. Bu krediler TL cinsinden olabileceği gibi döviz geliri olan KOBİ'ler için döviz cinsinden de olabilecektir. KOBİ'ler için sağladığımız bu destek önümüzdeki 2 yıl boyunca sağlanacak krediler için uygulanacaktır. Mali sektör tarafından KOBİ'lere sağlanan kredinin yüzde 65'ine Hazine'nin sağlayacağı destekle Kredi Garanti Kurumunca kefalet verilecek, kredi riskinin yüzde 35'i ise bankalarca üstlenilecektir.

Bu noktada Hazine Müsteşarlığımız sistemin etkin bir biçimde işlemesi için kredi garanti kurumlarına ilk etapta 1 milyar TL kaynak aktaracaktır. Söz konusu kaynak kefalet nedeniyle olan tazminat taleplerinin karşılanmasında kullanılacaktır. Böylelikle sağlayacağımız 1 milyar TL'lik kaynağa karşılık en az 10 milyar TL tutarındaki bir krediye kefalet sağlanmasını bekliyoruz. Yeterli teminatı olmadığı için bankalardan kredi alamayan ve finansman sıkıntısı çeken KOBİ'lere böylece büyük bir destek sağlıyoruz. Bununla birlikte sistemin uzun vadede etkin ve verimli bir biçimde çalışması noktasında bankalarımızın ve reel sektörü temsil eden kurumlarımızın da gerekli katkıyı yapacaklarına da gönülden inanıyorum.''

''FIRTINA SONRASI ROTAMIZDA İLERLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ''

Bu açıkladığımız yeni teşvik sistemi, aktif işgücü programlarının güçlendirilmesi çalışması ve kredi garanti fonunun kriz sürecinde ekonomiye önemli bir katkı sağlayacağını ifade ederek, şunları söyledi:

''Yatırımı, istihdam sağlamayı cazip hale getiriyoruz bu atacağımız adımlarla. Yine finansmana erişimi kolaylaştırıyor, bu yolla da üretimi ve istihdamı destekliyoruz. Bu vesile ile bir kez daha vurgulamak istiyorum, Türkiye bu krizi aşacak. Türkiye istikrarlı büyüme sürecini yeniden yakalayacak. Kriz ve krizin etkileri geride kaldığında, her açıdan daha da güçlenmiş, daha sağlam, daha sağlıklı bir ekonomiye, geleceğe doğru ilerlemeye devam edeceğiz. Hiç kimsenin endişesi olmasın, hiç kimse tereddüt taşımasın. Hükümet olarak Türkiye'nin ekonomisini son derece korunaklı bir limanda tutuyoruz. Fırtına sonrasında rotamızda ilerlemeye devam edeceğiz.''

Erdoğan, güçlü bir iktidarın, uyum ve koordinasyon içinde çalışan bir ekonomi yönetiminin iş başında olduğunu belirterek, ekonominin tüm taraflarıyla, sanayicilerle, işverenlerle, işçilerle diyalog halinde olduklarını kaydetti.

''İhtiyaç hasıl oldukça yoğun istişareler yapıyoruz'' diyen Erdoğan, ''Bu milletin azmi, bu ülkenin kararlılığı, Türkiye'nin zenginliği her türlü hedefi yakalama noktasında bize güç veriyor. Bugün açıkladığımız tedbirlerle, bu hedefimize bir adım daha yaklaşacağımıza inanıyorum. Tüm bu tedbirlerin, bu teşviklerin ve desteklerin ülkemize, milletimize ve ekonomimize hayırlı olmasını diliyorum'' diye konuştu.



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, IMF ile yürütülen görüşmelerle ilgili, ''Kesilip atılmış herhangi bir şey söz konusu değil, görüşmeler devam ediyor'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Başbakanlık Yeni Bina'da, yeni teşvik ve istihdam paketine ilişkin düzenlediği basın toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Erdoğan, IMF ile ilişkiler konusundaki sorular üzerine, IMF ile görüşmelerin halen devam ettiğini ve görüşmeler noktasında herhangi bir sıkıntının söz konusu olmadığını ifade etti.

Görüşmelerin ilk başladığı andan itibaren IMF'ye karşı önerilerini verdiklerini anlatan Erdoğan, IMF'den bazı yeni yeni teklifler geldiğini söyledi.

Erdoğan şöyle devam etti:

''Biz tekrar kendilerine bazı öneriler sunduk. Tabii geçen Mayıstan bu zamana yaklaşık 13-14 ay geçti, bu süreç devam ediyor. Fakat burada bir gerçeği sizlerle paylaşmak istiyorum. Biz ülkemizin menfaatini zedeleyecek bir anlaşmaya 'Evet' diyemeyiz. Yapılan görüşmeler sonucunda akşam belli bir mutabakata yaklaşıp, ertesi gün çok çok farklı önerilerle karşımıza gelinince biz de buna 'Evet' diyemeyiz.

Bize teklifler verilmiştir, o teklifler üzerinde çalışmalarımızı yaptıktan sonra biz karşı teklifimizi sunmuşuzdur. Bu karşı teklife karşı onlar bize şunu demeli: 'Biz şunu paylaşamıyoruz veya şu kadarını paylaştık, şu kadarını paylaşamıyoruz' diyebilirler. Hele hele bizler, şunu da açıkça söyleyeyim ki siyasi noktada eğer bir öneri, içerik taşıyorsa, ona hiç olumlu bakamayız. Onu da söyleyeyim. Çünkü biz bugün IMF'nin ortağıyız. IMF uluslararası bir para fonu. Yani Dünya Bankasından buna benzer öneriler gelmiş olsa üzerinde düşünülür ama Uluslararası Para Fonuyla biz finansı konuşmalıyız, ekonomiyi konuşmalıyız. Buna yönelik öneriler üzerinde durmalıyız. Onlarla ilgili yasal düzenlemeler olabilir. Onlar üzerinde durabiliriz ama işin siyasi neticeleri oluşuyorsa bunun üzerinde bu kararı biz veririz. Bunu da biz kendilerine çok açık, net söylemişizdir.''

IMF ile görüşmelerin devam ettiğini dile getiren Erdoğan, ay sonuna kadar tekrar bazı karşılıklı görüş alışverişlerinin yeni Ekonomi Koordinasyon Kuruluyla yapılacağını belirtti.

Erdoğan, ''Bu görüşmelerden sonra ne gibi neticeye varırız bunu da göreceğiz. Yani henüz böyle kesilip atılmış herhangi bir şey söz konusu değil, görüşmeler devam ediyor'' diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'ün ''adeta tarafları silah bırakmaya çağırdığını'' belirterek, ''Bakın burada taraflar olamaz. Burada taraf olur, silah bırakması gereken kimdir? Terör grupları veya terör grubu, bölücü terör örgütü silah bırakmak durumundadır. Güvenlik güçleri hiçbir zaman silahı bırakmaz'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Başbakanlık Yeni Bina'da, yeni teşvik ve istihdam paketine ilişkin düzenlediği basın toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, ''DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'ün silahlar bırakılsın yönünde bir talebi var. Sizden bir randevu talebi de var. Karşılık verecek misiniz?'' sorusunu Erdoğan, şöyle yanıtladı:

''Parlamento içinde olan DTP lideri, adeta tarafları silah bırakmaya çağırıyor. Bakın burada taraflar olamaz. Burada taraf olur, silah bırakması gereken kimdir? Terör grupları veya terör grubu, bölücü terör örgütü silah bırakmak durumundadır. Güvenlik güçleri hiçbir zaman silahı bırakmaz. Güvenlik güçleri her zaman polisiyle, askeriyle silahlıdır. Çünkü onlar bu silahı niçin yanlarında taşırlar? Sadece bölücü terör örgütüyle alakalı değil. Herhangi bir yerde, herhangi bir ihbar alındığı zaman oraya müdahalede kullanmak için bunu yanlarında bulundururlar. İçerde, dışarda her zaman için onlar böyle teçhiz edilmiş halde bu çalışmayı sürdürürler.

Ama kalkıp da parlamento içinde bir siyasi partinin lideri olarak böyle bir çağrıda bulunmak, bir defa kendisinin yerini ortaya koyması bakımından çok anlamlı ve bu hiç hoş değil. Ve ben onun için ben bu noktada çağrıyı yaptım ve kendileri bu çağrıya yaklaşamadılar. Bizim bir defa Kürt kökenli vatandaşlarımızla ilgili en ufak sorunumuz yok. Biz Kürt kökenli vatandaşlarımız konusundaki açılımımızı yaptık. Bu açılımda asla bir sorunumuz yok, onlar bizim aynen, Türkü'yle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcüsü'yle, Abaza'sıyla, bu ülkenin alt kimliğini oluştururlar dedim. Ama 'bizi üst kimlikte birleşecek bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığında da kimsenin hayır dememesi gerekiyor' dedim, 'Burada bütünleşmemiz lazım' dedik. Yoksa benim için yaratılmışların hepsi aynıdır. İnsan olarak hepsi aynıdır. Çünkü Yunus'un diliyle severim, yaklaşırım, yaratılanı yaratandan ötürü sevmek bizim değerlerimizin gereğidir. Böyle bakarım.

Onun için onlar bizim o noktada kusura bakmasından sevemezler. Eğer seviyorlarsa o zaman silahı ellerinden onların bırakması lazım. Onların Kürt vatandaşlarımızın, Kürt kökenli kardeşlerimizin haklarıyla ilgili bizim verdiğimiz mücadeleye yönelik verdikleri herhangi bir mücadele yoktur. İşte bugün Güneydoğu, Doğu Anadolu bakın korkunç bir gelişimin içerisindedir. Eğitiminde, sağlığında, adaletinde, emniyetinde, yolunda, bütün enerjiyle ilgili oradaki gelişmişliğe baktığınız zaman, tarımda bunu görürsünüz. Artık ileri tarım uygulanıyor. İşte GAP, DAP bunu başlatıyoruz. Niye? Bundan dolayı. Süratle atılmış adım. İhmale uğramıştı, şimdi biz bu süreci hızlandırıyoruz.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Mayın temizleme olayıyla ilgili şurada hemen hemen bir ayı buldu bize kaybettirilen zaman... Sadece bir istismardır ve bu istismarın aktörlüğünü yapmışlardır, muhalefet hep birlikte'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Başbakanlık Yeni Bina'da, yeni teşvik ve istihdam paketine ilişkin düzenlediği basın toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesine ilişkin soruyu yanıtlarken, Erdoğan, şunları kaydetti:

''Aslında mayın temizleme olayıyla ilgili şurada hemen hemen bir ayı buldu bize kaybettirilen zaman... Sadece bir istismardır ve bu istismarın aktörlüğünü yapmışlardır, muhalefet hep birlikte. Biz ise Ottawa Sözleşmesi'nin gereğini yerine getirmek için adımlarımızı attık ve Ottawa Sözleşmesi'nin başlangıç süreciyle gelinen süreç çok açık, net ortadadır. Artık önümüzde 4.5 yıl gibi bir süreç var ve burada yapılacak olan çalışma en az 5 yıl... 5 yılda bu temizleme işi gerçekleşebilir ve biz önerilerimizi ortaya koyduk. Bu önerilerimizin içerisinde, hakikatten bu temizleme işini yapacak olan firmaya, tabii normal olarak burada biz devlet olarak en uygun şartı bulduğumuz firmaya, burada temizleme işlemini Milli Savunma Bakanlığı olarak verebiliriz, bu olabilir. Temizlemeyi yaparız, ondan sonra işletmesi bizim için ayrı bir adımdır. Bunu, yine ülkemizde tercih edeceğimiz şartlara göre, en uygun şartlarda firmalar vasıtasıyla yaptırabiliriz.

İkinci bir adımımız, burada yine bunlar gündeme geldi. Burada bir ihale şartıyla da bu temizlik işine girebiliriz. Ha bu da olmadı, o zaman, 'yap-işlet-devret ile bu olabilir' dedik ve biz seçenekleri artırdık. Bu seçenekler içerisinde kıyametler koparıldı, hiç söylenmemiş, konuşulmamış isimler, ülkelerle alakalı bunlar konuşulmaya başlandı. Gaye? Gaye bunu gölgelemekti, bir bilgi kirliliğini ortaya çıkarmaktı. Bu bilgi kirliliğiyle maalesef bu güzel süreci zedelemekti. Neyse o kadar uğraşmanın neticesinde dün akşam artık son verildi, iş bitti ve yasa parlamentomuzdan geçmiş oldu.''



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''İstihdam paketinin, yani bize maliyeti, yaklaşık olarak 1 milyar TL'yi bulabilir. böyle bir şu anda yaklaşık tespitimiz. Bu, 2 yıllık toplamı...'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Başbakanlık Yeni Bina'da, yeni teşvik ve istihdam paketine ilişkin düzenlediği basın toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Söz konusu paketin maliyetinin ne olduğuna ilişkin soruyu yanıtlarken Erdoğan, şunları söyledi:

''Buradaki maliyet durumu, bundan istifade ile ilgili yapılacak müracaatlarla, buna katılımlarla ilgili bir süreç. Biz bir defa burada bu sürecin tamamını göz önüne alarak bu adımı atıyoruz. Ne kadar buna müracaat olur, ne kadar istifa için katılım olursa olsun, biz bunu çözmekte kararlıyız. Onun için bunun ucu açık diyebilirim. Bu şekilde bunun maliyetini biz karşılamakta kararlıyız. Bu maliyet noktasında herhangi bir endişemiz yok, bunda rahatız.

Orta vadede bu tedbirlerin geriye dönüşü konusunda bir çalışma var mı hususuna gelince, bu bütün tedbirlerin piyasaya ciddi bir hareketlilik getireceği ortada.

Bu bir defa piyasalardaki likidite akışını hareketlendirecek, vatandaşların bu psikolojik süreci, kendi lehlerine çevirmesi bakımında çok çok önemli olduğuna inandığımız bir dönem olacak. Bir de oluşturulmuş bu havayı kesinlikle bu süreç bozacaktır. Yani hükümet burada tedbirlerini almıştır ve bu tedbirlerle birlikte gerek girişimcilerimiz, yatırımlarını yapmada devletini yanında bulmuştur. Devleti bütün imkanlarıyla yanındadır. Kredi imkanlarında atılmış adımlar ortadadır, yer tahsisleri noktasında ortadadır. Özellikle 3. ve 4. bölgelere nakil konusunda, verilmiş olan teşviklerle birlikte benim girişimcim, yurt dışında yatırıma yönelmesini engelleyecek bir tedbirdir. Onlara yönelik daha garantili, daha sağlam, oraya gidip akıbeti ne olacağı belli olmayan yatırımlara giriliyor. Bundan önce bazı deneyimler yaşandı, çok ciddi sıkıntıları birçok girişimcimiz yaşadı. Bunların içinde belki çok ciddi kazanımlar edenler de oldu ama kaybedenler de oldu... Ama kendi ülkesinde bütün şartlar ortada, geliyor tanıyor, yabancısı olmadığı bir ülke. Ve kendilerine ne kadar yıl bu tür teşvikler verilecek bunların hepsi kayıt altında...

Burada, istihdam paketinin, yani bize maliyeti, yaklaşık olarak 1 milyar TL'yi bulabilir. Böyle bir şu anda yaklaşık tespitimiz. Bu, 2 yıllık toplamı bunun.''

BÜTÇE DENGELERİ

Bozulan bütçe dengeleri konusunda alınan tedbirlerin neler olduğu konusunda yöneltilen soruyu yanıtlarken de Başbakan Erdoğan, ''Bugüne kadar sürdürdüğümüz özelikle mali disiplin noktasındaki hassasiyetimiz aynen devam edecektir'' dedi.

Buradan en ufak bir taviz vermelerini söz konusu olmadığını anlatan Erdoğan, ''Bu kriz dönemi içindeki tedbirlerde de bu dengeleri biz kısa zamanda toparlayacak güçteyiz. Bunda da bir sıkıntımız yok'' diye konuştu.

IMF İLE İLİŞKİLER

Yeni teşvik paketinin uluslararası yükümlüğünün ne olduğu ve hassas sektörlerin bundan faydalanıp faydalanmayacağı sorusunu yanıtlarken Erdoğan, kendilerini uluslararası yükümlülük noktasında da ne ise uluslararası yükümlükleri, bunun aynen devam edeceğini belirterek, ''Yani biz bu noktada uluslararası yükümlülüklerimizi çiğnemeyiz'' dedi.

Verilmiş, yazılı her türlü söz ya da anlaşma ne ise ona uyduklarını kaydeden Erdoğan, ''Kaldı ki burada hassas sektörlerle ilgili bir soru yöneltildi. Bununla ilgili de bizim Gümrük Birliği'nden gelen bazı yükümlülüklerimiz var. AB ile ilgili imzaladığımız bazı yükümlülüklerimiz var. Burada biz onları çiğneyemeyiz. Bundan dolayı da o sektörleri, bu paketin içinde sokamadık ve sokamayız. Bunun bize daha sonra ayrı bir bedeli var, o bedeli de ödeyemeyiz'' diye konuştu. IMF ile ilgili bir başka soruyu yanıtlarken de Erdoğan, şöyle konuştu:

''Piyasa oyuncuları, IMF beklentileri konusu... Bu zaten piyasa oyuncularının bir kısmı, böyle bir beklenti içine girebilir ama Türkiye Cumhuriyeti'nin piyasa oyuncuları, 'IMF varsa var, yoksa yok' noktasında olmamalıdır. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nin piyasa oyuncuları, kendi ayakları üzerinde durma kabiliyetini gösterebilecek güce sahip olduğunu düşünüyorum. İşte son 14 ay içinde de bizim piyasa oyuncularımız IMF ile ayakta durmadı. Kendi kabiliyetleri kendi gücüyle ayakta durdular. Bu piyasa oyuncuları içinde birebir görüşme yaptığım birçok arkadaşımız var. Hepsiyle görüştüğümüzde, biz ayaklarımızı üzerinde rahatlıkla durabiliyoruz' diyorlar biz de onlarla iftihar ediyoruz. Ama bunu böyle sanki Türkiye'nin bütün ekonomideki piyasa oyuncuları böyle istiyor, böyle bekliyor dersek, kendimizi aldatırız, piyasada olumsuz bir havayı estirmeye neden oluruz. Böyle bir şey yok. Ben yatırımlara özel sektörde de devlette de devam ediyorum, açılışları da yapmaya devam ediyorum. Daha bu hafta 160 milyon dolarlık bir yatırımın açılışını yaptım. Bunlar devam ediyor...''


haber7

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.