5 YÖK üyesinden ortak açıklama

5 YÖK üyesinden ortak açıklama

YÖK'ün 5 üyesi tarafından yapılan ortak açıklamada, "Son dönemde, öğretim elemanı başta olmak üzere yeterli kaynak vealt yapı oluşturulmadan çok sayıda yeni üniversite açılması, kontenjanların önemli ölçüde artırılması, çok sayıda vakıf üniversitesinin ku

YÖK üyeleri Prof. Dr. Engin Ataç, Prof. Dr. Mustafa İlhan, Prof. Dr. Tunçalp Özgen, Prof. Dr. Fikret Şenses ve Bülent Serim imzasıyla ortak yazılı açıklama yapıldı.

Açıklamada, "Yükseköğretim Kurulunda son bir yıldaki gelişmeler, aşağıdaki hususların açıklanmasını gerekli kılmıştır" denildi.

Açıklamada, "Anayasa'da, YÖK üyelerinin Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) olmak üzere üç farklı kontenjandan seçilmesi öngörülerek, konulara yaklaşımda bir denge kurulması amaçlanmıştır. Oysa, Aralık 2007'den başlayarak YÖK Başkanlığı ve üyeliklerine yapılan atamalar, YÖK Genel Kurulu'nda çoğunluğun, siyasal iktidarla aynı görüşü paylaşan kişilerden oluşmasına neden olmuştur" ifadesi kullanıldı.

"Son dönemde çok sayıda devlet ve vakıf üniversitelerinin kurulmuş olması, yakın gelecekte, ÜAK kontenjanından seçilecek üye bileşiminde de kuşkusuz aynı doğrultuda bir değişikliğe yol açabilecektir" denilen ortak açıklamada, "Bu doğrultudaki değişim Genel Kurul bileşimiyle sınırlı kalmamış; yapılaşma, YÖK'ün idari ve denetim kademelerine başka kurumlardan atamalar yapılarak pekiştirilmiştir. YÖK Başkanı'nın TBMM Başkanı ve Maliye Bakanı'yla görüşmeleri sırasında daha ilk günlerde yaşananların medyaya da yansıyan görünümü, bu yeni dönemde YÖK-Hükümet ilişkilerini tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir" ifadelerine yer verildi.

Açıklamaya şöyle devam edildi:

"YÖK Başkanı'nın, Genel Kurul'a danışma ve konunun hukuksal ve bilimsel boyutunu dikkate alma gereksinimi duymadan, üniversitelere bir tatil günü, alelacele'türban serbestisi' genelgesi göndermesi, Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlarının YÖK Genel Kurulu yetkisindeki konularda, YÖK kararından önce kamuoyuna demeçler vermesi bu ilişkinin ulaştığı boyutu göstermektedir.

Bunun gibi, YÖK Başkanı da Genel Kurul yetkisinde olan konularda, kamuoyuna karar alınmışcasına önceden demeçler verebilmektedir. Son bir yılda atanan YÖK üyelerinin ve üniversite rektörlerinin çoğunlukla, son genel seçimlerde iktidar partisi milletvekili adayları, iktidar partisi yanlılıkları çeşitli ilişkileriyle kamuoyunca bilinen kişiler ya da ' türbana özgürlük bildirisi'ne imza koyan akademikler arasından seçilmesi ve alınan kararların tümünün, hiçbir sapma göstermeden YÖK Genel Kurulu'na bu dönemde egemen olan görüş doğrultusundaki 'blok oylar' sonucunda alınmış olması,yalnızca yükseköğretim üst kuruluşu olan YÖK açısından değil, tüm yükseköğretim kurumları açısından kaygı verici bir durumdur."

"Karşıtları sindirme politikası"

Açıklamada, "Böyle bir ortamın, kaçınılmaz olarak, öğrencisinden öğretim üyesine yükseköğretim kuruluşlarının tüm mensupları arasında kendilerini doğrudan ilgilendiren konularda bile yılgınlığa ve suskunluğa yol açtığı" savunularak,"Oysa, yükseköğretim kuruluşları, demokrasinin en yaygın biçimde işlerlik kazanması konusunda da toplumda öncü ve örnek olması gereken kuruluşlardır" denildi.

"YÖK Genel Kurulu'nun değişen yapısı içinde son bir yılda aldığı kararların, hükümet ile YÖK arasındaki etkileşim ve yaklaşan yerel seçimler bağlamında değerlendirmek gerektiği" kaydedilen açıklamada, şöyle devam edildi:

"Son dönemde, öğretim elemanı başta olmak üzere yeterli kaynak ve altyapı oluşturulmadan, hiçbir ülkede benzeri görülmemiş bir hızda çok sayıda yeniüniversite açılması, aynı özensiz tutumla üniversite kontenjanlarının önemli ölçüde artırılmış olması, çok sayıda vakıf üniversitesinin kurulmasına izinverilmesi ve buna ilişkin kararların gerekli danışma mekanizmaları işletilmeden alelacele alınması da YÖK'teki siyasal iktidar yanlısı tutumun ulaştığı boyutu vurgulamaktadır.

ÜAK tarafından YÖK üyeliğine seçilen ve uluslararası üne sahip bir sayınöğretim üyesinin, aradan geçen uzun süreye karşın, önceleri sonucu hiçbir biçimde etkilemeyen oy sayım hatası, sonra da hakkında açılan ve sürüncemede bırakılan soruşturma gibi bahanelerle önünün kesilmesini, YÖK Genel Kurulu'nda ÜAK'ıntemsilini eksik bırakmanın ötesinde, en hafifinden yakışıksız bir 'karşıtları sindirme' politikası olarak değerlendirmek gerekir. Bu yaklaşım, kimi üniversitelerimizde bu dönemde atanan rektörlerin, kendilerinden farklı düşünen akademik yöneticileri ve öğretim elemanlarını sindirme çabalarında da yansımasınıbulmaktadır."

"Rafa kaldırıldı"

Açıklamada, "bir önceki dönemde hazırlanan ve 2007 yılında YÖK Genel Kurulu'nda kabul edilen Yükseköğretim Strateji Raporu'nun "kamu görevinde süreklilik ilkesi hiçe sayılarak tümüyle rafa kaldırıldığı" öne sürüldü.

"Son bir yıl, kuruluşundan bu yana değişik toplum kesimlerinden, birçoğu haklı eleştiriler alan YÖK'e, öz eleştirel bir yaklaşımla evrensel ve demokratikaçılımlar sağlamayı amaçlayan bu raporun temel ilkelerinin tam tersi yönde yolizlendiği bir dönem olmuştur" denilen açıklamada, şu görüşler savunuldu:

"Strateji Raporu'nda öngörüldüğü üzere yetkilerin üniversitelerimize devredilmesi yerine, üniversitelerimizin kendi akademik kadrolarını oluşturmalarına, çıkarılan yönetmeliklerle engel olunmuş, üniversite öğretimüyelerinin kendi akademik yöneticilerini seçme özgürlükleri, köklü demokrasi gelenekleri olan büyük üniversitelerdeki rektörlük seçim sonuçları bile dikkate alınmayarak kısıtlanmıştır. Üniversiteleri doğrudan ilgilendiren konularda bile üniversitelere danışma gereksinimi duymayan, bu danışma sürecini ısrarlı isteklerimiz sonucunda ancak kimi konularda, o da kısmen işleten bir anlayışla karşı karşıyayız.

Bu anlayış, geçtiğimiz ay içinde yapılan mesleki ve teknikyükseköğretimin yeniden düzenlenmesi sürecinde Üniversitelerarası Kurul ve kimidiğer ilgili kuruluşların görüşlerine başvurmamakta direnen, ardındana kademiklerin kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin yönetim ve denetimgörevlerinde izin almadan çalışamayacakları konusunda, hukuksal doğruluğu tartışmalı genelge yayımlayan bir anlayıştır.

Bu durum, YÖK'e bugün egemen olan kadroların demokrasi anlayışının, yine siyaset tarafından yönlendirilmiş 'türbana özgürlük' ve benzeri amaçlarla sınırlıolduğunu göstermektedir. Önümüzdeki günlerde YÖK Genel Kurulu gündemine geleceği basından öğrenilen üniversiteye giriş sistemiyle ilgili düzenlemenin de, ülkeningeleceği için böyle bir sistem değişikliğine gerek olup olmadığının tartışılarak ortak akılla bulunması yerine, yine siyaset tarafından yönlendirilen ögeleriçereceği kaygısını taşımaktayız. Bu tutum, YÖK'ü anayasal bir kurum olma çizgisinden hızla uzaklaştırmakta ve kabul edilemez sonuçlar doğurmaktadır. Hangi doğrultuda olursa olsun siyasetle bu denli iç içe bir yükseköğretim üst kuruluşu üniversite özerkliğinin güvencesi olmak bir yana onun en büyük engeli olacaktır."

"Anayasal kuruluşların yıpratıcı iç çekişmelerden arınmış olmasının kendilerinin de benimsediği temel bir yaklaşım tarzı olduğu" dile getirilen açıklamada, "Ana hatlarıyla özetlemeye çalıştığımız güçlüklere karşın Anayasa'da ve diğer yasalarda tanımlanan görevlerimizi sürdürme gayreti içindeyiz. Kurulçalışmalarının en önemli ögesi olan uyumun ancak, insanlığın önemli bir mirasıolan üniversite kavramının evrensel değerleri ve başta Anayasa olmak üzereyasalar çerçevesinde sağlanabileceğine inanıyoruz" ifadelerine yer verildi.

Açıklamada, belirtilen gelişmelerden büyük kaygı duyulduğu kaydedilerek, "Bu gelişmeler çerçevesindeki uygulamalara katılmadığımızı, bu uygulamalara dayanak olan kararlara toplantı aşamasında tepki gösterdiğimizi ve tutumumuzu karşı oy yazılarıyla belgelediğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız" denildi.
cnn

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.