3 profesörlü üniversite!
Türkiye'de üniversite sayısı 175'e çıktı, öğrenci sayısı üç kat arttı. Ancak halen 45 bin öğretim elemanı açığı var. Öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı 51. Kimi üniversitelerde bu rakam 110'u buluyor.
Altı yıl önce kurulan Hakkari Üniversitesi'nde sadece üç profesör var. 329 kişilik akademisyen kadrosunun 171'ini araştırma görevlileri oluşturuyor.
Sadece Hakkari Üniversitesi'nde değil, Doğu Anadolu, Güneydoğu ve Doğu Karadeniz bölgelerinde yeni kurulan üniversitelerde de tablo çok farklı değil. Üniversiteler öğretim elemanı bulmakta sıkıntı çekiyor.
Üniversitelerde 2014-2015 akademik yılı başladı. Öğretim elemanı açığı yükseköğretimin sorunlarından sadece biri. YÖK'ün, "Türkiye Yükseköğretimi İçin Bir Yol Haritası" başlıklı raporuna göre de 1982'de 27 olan üniversite sayısı 175'e yükseldi. Son 10 yılda öğrenci sayısı da üç kat artarken,öğretim üyesi sayısı iki kat arttı. Türkiye'de 5,5 milyon üniversite öğrencisi, 141 bin de öğretim elemanı var.
Devlet üniversitelerinde öğretim elemanı başına 22, öğretim üyesi başına 51 öğrenci düşüyor. Kimi üniversitelerde bu rakamlar iki kat artıyor. Dumlupınar Üniversitesi'nde öğretim üyesi başına 110, Kocaeli Üniversitesi'nde 101 öğrenci, Beykent Üniversitesi'nde 112, Çağ Üniversitesi'nde 73 öğrenci düşüyor.
Türkiye'deki öğretim üyelerinin yüzde 72'si Marmara, İç Anadolu ve Ege bölgelerinde.
Güneydoğu'da çalışan profesörlerin sayısı, Türkiye'de çalışan profesör sayısının sadece yüzde 2,5'unu oluşturuyor.
45 bin öğretim elemanı açığı var
Türkiye'nin öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı bakımından OECD ortalaması olan 16'ya ulaşabilmesi için, 20 bini doktoralı olmak üzere 45 bin öğretim elemanına ihtiyaç var. Her yıl yaklaşık 18 bin 500 öğretim elemanının sisteme dahil edilmesi gerekiyor. Türkiye'nin doktora mezunu sayısı da düşük. Türkiye yılda 4 bin 500 doktora mezunu verirken, ABD'de 61 bin, Rusya'da 27 bin, Almanya'da 25 bin, Japonya'da 17 bin doktora mezunu veriliyor.
YÖK de raporunda "gelecek yıllarda yükseköğretimdeki sayısal büyümeden nitelikli büyümeye geçiş olması gerektiğine, akademik insan kaynağının yetiştirilmesi gerektiğine" vurgu yapıyor.
"Artık yeni üniversite kurulmamalı"
Al Jazeera Türk, yükseköğretimde niteliği düşüren faktörlerin sebeplerini akademisyenlere sordu. 2008'de kurulan Hakkari Üniversitesi, öğretim üyesi bulmakta zorlanan üniversitelerden. Üniversitedeki 329 akademisyenin sadece üçü profesör, biri doçent. Kadroda, 171 araştırma görevlisi, 36 yardımcı doçent, 90 öğretim görevlisi, 28 okutman bulunuyor.
Hakkari Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ebubekir Ceylan, yeni kurulan üniversitelerin en temel sorunlarının alt yapı ve öğretim üyesi bulma sıkıntısı olduğunu söylüyor. Ceylan, eğitimlerini sürdürecek öğretim üyesi potansiyellerinin yeterli olsa da yeni bölümler açmak için öğretim üyesi ihtiyaçlarının olduğunu söylüyor.
Ceylan'a göre öğretim üyesi bulmakta zorluk çekmelerinin başında her bölgede üniversite açılması ve öğretim üyelerinin daha çok batıdaki üniversiteleri tercih ediyor olmaları geliyor. Ceylan, "Genelde doğu, özelde ise Hakkari'deki sosyal yapı, yerleşim yerlerinin fiziki zorlukları, yaşam şartlarının zor olması, ana merkezlere uzak olması ve geçmiş yıllarda doğu adına oluşmuş yanlış önyargılar da var. Ayrıca bölgedeki üniversitelerinin alt yapısının tam olarak bitmemesi de öğretim üyesi bulmakta zorluğa neden oluyor" diye konuşuyor.
Ceylan, artık yeni üniversiteler kurulmaması gerektiğini söylüyor "Her üniversitede her bölüm olmamalı. Üniversiteler akademik zenginliğine ve de bölge ihtiyaçlarına göre belli konularda çalışma yapmalı ve o konuda uzmanlaşmalı" diyor.
'2 bin 800 TL'ye kim üniversiteye gelir?'
Öğretim Elemanları Derneği Başkanı Vahdet Özkoçak ise, öğretim elemanı açığının sebeplerinden birinin de akademisyenlerin düşük ücretleri olduğunu vurguluyor. Özkoçak, 30 OECD ülkesi arasında Türkiye'nin akademisyenlere verdiği maaş sıralamasında 21. sırada yer aldığını hatırlatarak şöyle konuşuyor:
"Akademisyenler yurt dışındaki emsallerine göre üç buçuk kat daha az maaş alıyor. Yıllık 4 bin 500 doktora mezunumuz var. Dünya ortalaması 12-15 bin. Doktora alımları objektif değil sübjektif oluyor. Ayrıca doktoradan sonra kim, üniversite dışında 4 bin TL ile çalışmak varken, 2 bin 800 TL ile yardımcı doçent kadrosuna girmek ister. 1980'li yıllarda birinci derece hakim ve profesör maaşı aynıydı. Şimdi birinci derece hakim 4 bin TL daha fazla maaş alıyor. Sizce bu profesör üretir mi, doktora öğrencisi yetiştirir mi? Ayrıca doktora yapanları burslu öğrenci sayan ancak doktorası bittikten sonra üniversite ile ilişiğini kesen '50 d' kadrosu kalkmalı. Doktora mezunlarına ihtiyacımız varken uzmanlaşmış kişileri atıyoruz üniversiteden. 40 bin araştırma görevlisinden yaklaşık 14 bini '50 d' kadrosunda."
"Doğuya gidene lojman ve ücret farkı versinler"
Özkoçak, 'mobing'in de akademi dünyasında kaliteyi etkileyen faktörlerden biri olduğunu belirtiyor. Kadrolarda akraba ve arkadaşları kayırmaların yaşandığını iddia ediyor. Öğretim üyesi bulmakta zorluk çekilen bölgeler içinse lojman ve ücret farkı verilmesi gerektiğini söylüyor. Üç öğretim üyesi ile bölüm açılabildiğini, yeni üniversitelerin çoğunda yardımcı doçentlerin bölüm başkanı olduğunu anlatan Özkoçak, "Her rektör bölüm açmak ve öğrenci açmaktan yana tavır sergiliyor. Kalite düşmeye başladı. Bölgesel ihtiyaçlara göre üniversite bölümleri açılmalı" diyor.
"Avrupa'da bölüm açmak kolay değil"
Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere ise, Avrupa ülkelerinde fakülte ve bölüm açmanın bu kadar kolay olmadığını vurgulayarak şöyle konuşuyor:
"Türkiye'deki veteriner fakültesi sayısı 25'i geçti. Oysa İngiltere'de 5, Almanya'da 6'dır. Tüm Avrupa ülkelerini toplasınız ancak 40 eder. Üstelik fakülteler gerekli kriterleri taşımazsa kapatılıyor. Fakülteler açılıyor, öğretim üyesi yok. Üstelik veteriner fakültesinde her anabilim dalının laboratuvarı önemlidir."
Umay Aktaş Salman - Al Jazeera Türk
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.